Yargının içinde bulunduğu durum hiç de iç açıcı değil! Bir hakimin verdiği kararı öteki hakim iptal ediyor!
Öteki hakimin iptal ettiği kararı da beriki hakim hepten yürürlükten kaldırıyor!
Ve böylelikle l Nisan'da Balyoz sanıkları için verilen "tahliye kararı" kötü bir "1 Nisan şakası" haline dönüşüyor!
Aralarında yüksek rütbeli askerlerin de bulunduğu sanıklar hakkında daha önce verilen tutuklama kararı 1 Nisan'da akıllara hayret verici bir biçimde kaldırılarak sanıkların büyük bir bölümü için "tahliye kararı" verilmişti!
1 Nisan kararı ile tahliye olunanlar da bu sevinçle "Adaletin yerini bulduğunu" söylemeye başladılar!
Balyoz sanıkları için verilen toplu tahliye kararı sade vatandaşlar kadar davanın savcılarını şaşırtmış olacak ki hemen harekete geçip kararın iptalini istediler!
Ve savcıların bu istemi Mahkeme tarafından yerinde bulunarak tahliye kararı veren hakimin keyfi hareket ettiği karara bağlandı!
Takdir hakkının sorumsuzca ve keyfi kullanıldığına dikkat çekilerek 1 Nisanda verilen tahliye kararı ile salıverilen tutukluların tekrar gözaltına alınması kararı verildi!
Balyoz sanıklarını ilk tutuklayan da yargı mensubu! Tahliye eden de yargı mensubu! Tekrar tutuklanmalarına karar veren de yargı mensubu!
Aynı konuda farklı farklı verilen kararlar elbette milletin kafasını karıştırıyor, midesini bulandırıyor!
Yargı mensubu bu kadar keyfi davranabilir mi?
Teoride davranmaması gerekir ama pratikte bunun pek çok örneği var!
Hatırlar mısınız bir ara tutuklanan üst düzey bir askerin eşinin telefon görüşmeleri internete düşmüştü! Hanımefendi ne diyordu?
Eşinin yargılanmasının "Bizden" diye tanımladığı mahkemede yapılmasını istiyordu değil mi? Şayet bir kurum bizden ve sizden diye tanımlanmaya başlanmışsa orada önemli sorunlar var demektir!
Yargıda da bu ayrım epeydir devam ediyor! Keyfi hareket edenler kafalarına göre tahliye kararı vermekte bir beis görmüyorlar!
Yargının içinde bulunduğu bu durum kısa zamanda düzelecek gibi de görünmüyor! Yani yargıdaki bu kargaşa ve kaos daha uzun süre devam edecek gibi görünüyor!
Biz de sade vatandaş olarak, dışarıdan bakan biri olarak müşahede ediyoruz ki yargıda keyfi karar vermeye alışmış çevreler yapılmak istenen değişikliklere şiddetle karşı çıkıyorlar!
Ve yargının keyfilikten kurtarılması çalışmalarını çarpıtarak yargının bağımsızlığına karşı yapılan bir çalışma gibi takdim ediyorlar!
Oysa yargıçlar diyorlar ki takdir hakkı sorumsuzca ve keyfi olarak kullanılamaz! Kullanılırsa ne olur? Ne olacak kötü bir 1 Nisan şakası olur!
Bütün bu tartışmaların üzerine kimi çevrelerin tahliye kararlarına savcıların itiraz edemeyeceğini ileri sürmeleri işin iyiden iyiye tuzu biberi oldu! Haydi hayırlısı!