SÖZÜN ÖZÜ (KISA KISA) - 15
Yargı'nın Çıkmazı
Güya hükümetin yargıya baskı yaptığını iddia eden birçok kurum veya kişi (Yargıtay, Danıştay, HSYK, Barolar, Yarsav, CHP, medya vs), Anayasa Mahkemesi'nin askere sivil yargı yolunu iptal etmesine sessiz kaldı ve kalıyor.
(CHP zaten bunun için mahkemeye başvurmuştu; sahi Mustafa Kemal'in bu kurumsal hatırasının bu millete ne faydası var???)
Yargı, kendinin askeri ve sivil olarak bölünmesine, haklarının bir kısmının Askeriye'ye devrine sessizdir.
Zaten 1982 Anayasası'nı yaptıran da, devlet kurumlarını birbiriyle düğümleyip devleti çalışmaz hale getirecek bu yapıyı oluşturan da askerlerdir, yani 12 Eylül cuntasıdır.
Evet, asker siyasetten falan anlamaz, onun işi askerlikle ilgilidir (bunu da ne derece başardıkları tartışılır). İşte siyasete bulaştıklarında da ülkeyi nasıl çıkmaza sürükledikleri ortadadır.
Tüm darbeler ve muhtıralar ülkenin on yıllarca geri gitmesine, ekonomi, hukuk (hak ve özgürlükler), demokrasi, istikrar gibi konularda zayıflamasına sebep olmuştur.
Bağımsız ve elbette tarafsız olması gereken yargı (adalet, hukuk), maalesef ülkemizde taraftır, kemalizm ideolojisi ile bağlıdır. Bunun apaçık bir belgesi olarak, mahkeme salonları veya adliye binaları Mustafa Kemal'in heykel ve resimleri ile doludur.
Düşünebiliyor musunuz, tarafsız ve bağımsız karar vermesi gereken hakimlerin tepesinde Mustafa Kemal'in büstü (baş heykeli) var!
Sonra da sözde yargının bağımsızlığından taraf olanlar, sözde eski hukukçular özde ise hukuk düşmanları "Bu hükümet Anayasa'yı değiştiremez, halkın yarısının oyunu değil tamamının oyunu alsa da yapamazlar!" diyorlar.
Askerin darbeyle Anayasa'yı değiştirmesini kabul edebilirken, milletin vekilleri aracılığıyla bunu yapmasını kabul edemiyorlar.
(Bu tutarsızlıklarını sadece bu millet değil Allah da görüyor. Unutmayın hakimler, size maaşınızı Mustafa Kemal vermiyor, bu millet veriyor. Unutmayın yargıçlar, size rızkınızı kemalizm vermiyor, Allah veriyor. Unutmayın hukukçular, sizi kendiniz veya laikçilik yaratmadı, Allah yarattı. Unutmayın yargı mensupları, siz de ahirette yargılanacaksınız; her (kanunsuz değil) haksız kararınız size ceza olarak dönecek.)
Kemalizm İdeolojisinin Kaybettirdikleri
İşte asıl sorun budur; sistem milletle ve onun değerleriyle kavgalıdır.
Sahi bu millet (Türk'üyle Kürt'üyle ve diğer tüm İslam unsurlarıyla) niçin mücadele etmişti? İstiklal Harbi niçin yapılmıştı?
Başörtülüler kamudan dışlansınlar diye mi, eğitim alamasınlar diye mi? İslam hayattan uzaklaştırılsın diye mi? Laikçiler iktidar olsun diye mi? Camiler ve vakıflar harap edilsin diye mi? Ezan tahrif edilip Türkçeleştirilsin diye mi? Fetih Camisi (Ayasofya) müze yapılsın diye mi? Savaştığımız milletlerin kanun ve gelenekleri bize dayatılsın diye mi? Pekçok müslüman hapis gibi birçok zulümle karşılaşsın diye mi? Müslüman veya dindar olmak çeşitli kademelerde yükselmenin önünde engel olsun diye mi? Elbette hayır.
(E tüm bunlara tepkisiz kalan veya birlik olup da çözüm üretemeyen millet de bunlara katlanmayı hak ediyor herhalde!)
İşte asıl mesele budur; biz Kurtuluş Savaşı'nı kazandık mı? Yoksa İngilizlerin tam istediği gibi suya sabuna dokunmayan, İslam alemiyle bağlarını koparmakla kalmamış kendi müslümanlarına zulmeden bir rejime mi dönüştük?
Sahi Mustafa Kemal'in Lozan'ı imzalamaktaki aceleciliği neydi, neden Misak-ı Milli'ye yani Milli Yemin'e ters olduğundan Lozan'ı kabul etmeyen Birinci Meclis'i feshetmiş de kendi adamlarından oluşturduğu İkinci Meclis'e Lozan'ı kabul ettirmiştir?
Zaten cephede kazanmışız, Yunan askeri denize dökülmüş, diğer düşmanlar ordularını terhis etmiş; yani fiilen zaten bu topraklar senin, üstün olan sensin, bırak gerisini düşmanlar düşünsün. Senin zaferi masabaşında yeni kazanımlarla taçlandırman gerekirken neden böylesine büyük tavizlerle Lozan kabul edilmiştir? Zaten ateşkes var, bırak barış anlaşması görüşmeleri uzasın, karşı taraf seni ikna edemediğini görünce taviz versin; senin acelen ne, senin asıl derdin ne? (ABD ile Kuzey Kore arasında 1953'ten beri barış anlaşması yok da ne olmuş?)
Cephede kazanan bu millet neden masabaşında kaybettirilmiştir? Neden Lozan'daki maddelerin çoğu Türkiye'nin yapacaklarıyla ilgilidir? Neden Lozan'da emperyalistlerin ekmeğine yağ sürerek Boğazlar dahil Kıbrıs, Adalar, Musul-Kerkük, Libya, Sudan, Mısır gibi yerlerdeki haklarımızdan vazgeçtik? Mesela barış ile Sudan'ın alakası neydi de bu gibi maddeler o anlaşmaya eklenmiştir?
Evet, sorun ideolojiktir, Mustafa Kemal'in Pozitivizm temelli Kemalizm ideolojisi bu ülkeye ve millete çok şeyler kaybettirdiği gibi, onun takipçileri de çok şeyler kaybettirmektedir.
Hiç düşünüyor musunuz on yıllardır bu ülkeye maddi-manevi pekçok şey kaybettiren birçok sorunun kemalizm ideolojisinden ve onun uygulamalarından kaynaklandığını? Mesela ulus-devlet uygulamaları, mesela Kürt Meselesi, mesela Ege-Adalar Sorunu, mesela Kıbrıs Meselesi, Kuzey Irak (Musul-Kerkük) Meselesi, mesela laiklik uygulamaları, mesela taraflı yargı kararları, mesela darbeler ve muhtıralar, mesela askeri vesayet rejimi, mesela devletin kurumlarının birbiriyle düğümlenip iş yapamaz hale getirilmesi, mesela hak ve özgürlüklerin kısıtlanması...
Evet, asıl sorun Kemalizm'dir. Keşke Mustafa Kemal, Avrupa'ya gidip de büyülenmek yerine mesela Japonya'ya gitseymiş; milletinin kültürüne düşman olmak yerine o kültürle milletini yüceltseymiş. Maalesef ülkemizde batıcılık ideolojisi tipik taklitçilik olmuştur, Türk halk müziğini yasaklayacak kadar rejim taklitçi ve dayatmacı olmuştur. Cephede savaştığımız milletlerin kılık kıyafetinden ölçü birimlerine, kanunlarından ideolojilerine pekçok şey zorla bu millete dayatılmıştır.
Sonuç ise ortada, bu milletin geleceği karartılmıştır. Zorla güzellik olmadığı ve olmayacağı halde, artık çoktan çağdışı kalmış kemalizm ideolojisinde diretilmesi ülkeye ve millete zarardan başka birşey vermemektedir.
Tamam, Mustafa Kemal hain dediği Padişah tarafından Milli Mücadele'nin başına geçirildi ve millet ile birlikte vatanı kurtardı; tamam, on yıllardır millete "Atatürk Atatürk Atatürk, kemalizm kemalizm kemalizm, laiklik laiklik laiklik" dedirtip duruyorsunuz da, artık bunun ne faydası var?
Dedelerimiz ve ninelerimiz İslam uğruna savaşırken, milli-manevi değerlerini korumak için şehid ve gazi olurken, Mustafa Kemal aradan sıyrılıp iktidarı ele geçirdi diye, hayatımızı size mi adayalım, size mi köle olalım, sizin mi kurallarınızla yaşayalım?
Milli Mücadele'nin ruhu İstiklal Marşı'nda yazıyor; bu milleti rahat bırakın artık, ya bu milletin değerlerini benimseyin veya aşık olduğunuz yabancı kültürlerin oraya gidin. Bu millete zulmetmekten vazgeçin; başaramadınız işte, başaramıyorsunuz işte ve başaramayacaksınız.
Biz sizden önce burdaydık, sizden sonra da burda olacağız. Dağdan gelip bağdakini kovamazsınız. Siz ve ideolojiniz tarihin çöplüğüne gideceksiniz, çırpındıkça batacaksınız; kendinizi bir bataklığa soktunuz diye milleti de o bataklığa çekmekten vazgeçin.
Ateizm, Materyalizm, Pozitivizm, Darwinizm, Komünizm gibi birçok ideoloji çoktan tarih oldu, aynı son Kemalizm ideolojisi için de kaçınılmazdır; artık ideolojiler çağında yaşamıyoruz.
Not: Elbette bu konu sadece ideolojik değildir, işin maddi-manevi menfaat boyutu da vardır. Yani birçok laikçi aslında rejimin değişmesinden ve (kendi yaptıkları gibi!) hayatlarına müdahale edilmesinden değil, ellerindeki menfaatleri kaybetmekten korkuyorlar, birçok ayrıcalıklarını yitirmekten korkuyorlar. Tıpkı pkk terörünün bitmesini, terörle mücadele eden fakat ondan menfaati de olan bazılarının istememesi gibi. Size "Hazır ve yüksek maaş, aylarca tatil, bir sürü ayrıcalığım falan var; kaybetmek istemem!" diyemiyorlar, "Bizi karanlığa boğacaksınız, ülkeyi geri götüreceksiniz, sizin maksadınız bizi zorla dindar yapmak!" falan diyorlar. Yutarsanız!
* * *
Kuran Meali
« Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. » (Nisâ, 4/58)
Hâdis-i Şerif
Hz. Ebû Hureyre (r.a.) anlatıyor:
Bir gün, Resûlullah (s.a.v.) ashâbına: “Şu kelimeleri kim benden alıp onlarla amel edecek ve onlarla amel edecek olana öğretecek?” buyurdular.
Ben hemen atılıp:
“Ben! Ey Allah'ın Resûlü!” dedim.
Aleyhissalâtu vesselâm elimden tuttu ve beş şey saydı:
“Haramlardan sakın, AIlah'ın en âbid kulu ol!
Allah'ın sana ayırdığına razı ol, insanların en zengini ol!
Komşuna ihsanda bulun, mümin ol.
Kendin için istediğini başkaları için de iste, müslüman ol!
Fazla gülme, çünkü fazla gülmek kalbi öldürür.”
(Tirmizî, Zühd 2; İbnu Mâce, Zühd 24)
Seçkin'ce
“Akıl imanı, iman şükrü, şükür ibadeti gerektirir.”
www.dunyaislamgunu.org - www.worldislamday.org - www.seckinislamicebooks.com