Türkiye Cumhuriyetinin temelini Türk halkından aldığı büyük güçle atmayı başaran Mustafa Kemal Atatürk kendisinden sonra ülkeyi yönetecek kişilerin bu denli kötü sınav vereceklerini tahmin edebilseydi, eminim ki devlet yönetiminde ki basiretsizliği önleyici anayasal bir çözüm bulur Türkiye Cumhuriyet"inin değiştirilemez kanunları arasına yerleştirirdi.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları son 50 yılı korku sendromları içerisinde geçirdi.
Paris"te yapılan bir açıklama, New York"ta ki bir gösteri, hatta Belçika"da ki bir maçta açılan Türkiye aleyhtarı pankartlar bile Türk halkının korkuyla yaşamasını isteyenlerin ekmeğine yağ sürdü.
Her yönüyle büyük bir güce sahip olan ülkemizin sorunlarla boğuşarak güç kaybetmesini arzulayan Türkiye düşmanları küçücük sorunları abartılı bir şekilde kamuoyuna yansıtarak halkla devlet arasında nifak sokmaya çalıştı. Hal böyle olunca güzel ülkemizin dört bir yanına yayılan halkımız benim karnım aç, benim oğlum-kızım işsiz ama bizi yönetenlerin umurunda mı düşüncesine kapılıp, bireysel olarak açlığını doyurabilecek yöntemler geliştirdi.
Korku üzerine bir yaşam oluşturan ve içgüdüsel olarak sürekli savunma yapan halkımız, iş başa düştü mantığına kapılıp aile bireylerinden uzaklaşarak illegal yollarla olsa dahi kazanç elde etmeye çalıştı.
Oysa Türk toplumu gelenek görenekleriyle var olan, gücünü dayanışmadan alan, aile kavramına verdiği önem nedeniyle her koşulda bütünleşmeyi sağlayabilen, özellikle vatan ve millet duygusunu ölümüne hissedebilen nadir halklardan biriydi. Evet biriydi. Artık bu özelliğimizin yavaş yavaş ortadan kalktığını düşünüyorum.
Bu halk yenildi kardeşler. 1980 öncesi kardeşi kardeşe vurduran zihniyet bize acı bir mağlubiyet tattırmıştır. Hatta biz akıllanmamışız, tarihten ders çıkartmamışız ki birkaç gün öncesinde bile küçük bir kıvılcımın dahi güzel vatanımızı ateş topuna çevirmeye yetebileceğine tanık olduk. Asırlardır omuz omuza savaşıp ekmeğini bölüşen ve hiçbir farklı arzu içerisinde olmadığı halde Kürtlerle Türkleri düşman etmeye kalktılar. Başını örten ya da örtmeyen diye sınıflar yarattılar. Köylü olmanın ayıplandığı saçma bir sistem kurmaya çalıştılar.
Yenildik kardeşlerim. Bizi yok sayıp, basit Bizans oyunlarıyla aşımızla, işimizle, inancımızla, hürriyetimizle güle oynaya dalga geçenlerin farkına bile varamadık. Elimizi kesen kılıcı görebilmek yerine kılıcın atıldığı yere küfürler yağdırmayı tercih ettik.
Yenildik kardeşlerim. Biz hukukla, demokrasiyle, insan haklarıyla, özgürlüklerle ve inançlarımızla oynayanlara göğsümüzü gere gere karşı çıkmak yerine oturup kader demeyi daha elzem gördük.
Bize hazırlanan tuzakları göremediğimiz gibi bizi var eden değerlerimizin bir bir kaybolduğunu fark edemedik. Kardeşimizin cebindeki paraya bile göz diker olduk. Komşumuzun aç yatması bizim umurumuzda olmamaya başladı. Kapı komşumuzun taciz edilmesine, şanlı tarihimizi unutup noel baba masallarıyla çocuklarımızın kandırılmasına göz yumduk.
Kabul edelim kardeşlerim biz yenildik. Sırtı yere gelmeyen atalarımızın kemiklerini sızlattık. Vatanımıza, milletimize uzanan hain elleri görmemezlikten geldik. Kişisel çıkarlarımızı milli değerlerimizden daha üstün tuttuk. Ve her defasında suçu başkalarında arama ve sanal hedeflere kanma zafiyetimizi alışkanlık haline getirdik.
Bu ulus tarihinde hiçbir zaman yenilgiyi kabul etmemiş ve her defasında küçük bir kıvılcımla destanlar yaratmıştır. Ülkemizin başına bela olan hain tuzaklardan kurtulmak büyük halkın elindedir. Sivil toplum başını kumdan çıkartıp, bu vatan benim sizde kim oluyorsunuz diyeceği gün yeni bir kurtuluş mücadelesi başlayacaktır.
Aslında reçete bellidir kardeşlerim. Elimizin tersiyle ittiğimiz şanlı tarihimiz bize yol gösterecek tek yoldaştır. Çareyi, olmadık yerlerde değil de kendi içimizde aramak yani vicdanımızı yeniden canlandırmaktır ihtiyacımız olan.
Kardeşlerim ilk adımı kendimiz atalım. Bırakalım başkalarının ne yaptığını; önce iyi bir insan sonra iyi bir vatansever olabilmenin gerekliliklerini uygulayarak başlayalım yeni mücadelemize.
saygılarımla