Türkiye'de her şey değişiyor; siyaset kurumu da değişiyor, ekonomi de değişiyor.. Hatta Anayasa Mahkemesi bile değişiyor(!)
Ve bu değişimden medya da nasibini alıyor..
Her ne kadar bazı medya grupları nasibini başka yerde arasa da medya da değişiyor.
İşte bu değişim dalgasına direnen medya gruplarındaki bazı yazarlar son zamanlarda "demokrat" isimlere saldırarak onları bir şekilde kamuoyuna karşı tahrik ve kamuoyu önünde tahkir, tazyik ve tahfif ediyor.
(Burada ilave edeyim: medya hakkında Haberx.com ilginç bir anket düzenlemiş; şıklar "meşrebinize" göre düzenlendiği için ankette bir hayli eğlenceli başlık var..)
Örneğin, Anayasa Mahkemesinin başörtüsü kararı üzerine yazılmış olup gerçek demokrasi talebini içeren yazılar yazanlara "İşte yandaş medya bu.." diyerek akıl almaz yaftalar yapıştırılıyor.
Örneğin kararın hemen ertesinde, 6 Haziran 2008'de, teşbih sanatından en güzel örneklerin sıralandığı bir köşe yazısına imza atan Mustafa Karaalioğlu üzerinden son günlerde bu iş iyice şirazesinden çıkmaya başladı.
(Karaalioğlu'nun isyana değil hukuka davet içeren yazısında bakın ne vardı: "Mahkeme, en gözü kara, en cüretkar bir yolla; hukuku öfkesine ve düşmanlığına barut yaparak gerçekleştirdi. Hukuk AK Parti'ye karşı siyaset savaşının, topluma karşı düşmanlık ve kinin koçbaşıdır. Bu savaşı kutsallaştıranlar için hukuk bir araçtır; savaşı kazanmak için bazen koltuk değneği bazen tank mermisidir.")
Yasama, yürütme ve yargı "organından" ziyade, dördüncü organ muamelesi yaptığı "cinsel organ" hakkında düzinelerce yazı yazan Serdar Turgut geçenlerde lüzumsuz bir yazı yazdı. Oray Eğin peşinden geldi..
Dün ise yine bir başka Akşam yazarı Mehveş Evin bu "meseleyi" güya analiz etti.
Evin özetle diyor ki: "Yandaş medyanın kadın gazeteci figürlerine bakmakta fayda var: Hem sayıları çok az hem de yüzde 90'ı başörtülü.. Merkez medyada, türbanlı olmadığı halde başörtüsü serbestisini dibine kadar savunan kadın ve erkek yazarlar mevcut.. Ancak yandaş medyada aksini söyleyen kimseye yer verilmiyor.."
Yani Evin, "yandaş medya"ya vurmak isterken, bu yazısıyla tam tersini yapıyor ve "yandaş medya"nın ne kadar doğru yerde durduğunu da faş etmiş oluyor.
Cümlenin bir kısmını tekrarlayalım: "Merkez medyada, türbanlı olmadığı halde başörtüsü serbestisini dibine kadar savunan kadın ve erkek yazarlar mevcut.. Ancak yandaş medyada aksini söyleyen kimseye yer verilmiyor.."
Şimdi bu cümleyi tersten okuyalım: "Merkez medyada 'türban özgürlüğünü' savunan var ama yandaş medyada türban özgürlüğüne 'karşı' çıkan bir kişi bile yok.."
Evet Sayın Evin; tespitinize katılıyorum, yandaş medya diye tabir ettiğiniz kesim özgürlükçü bir kesim, demokrat bir kesim, laikliğin felsefesini idrak eden bir kesim..
Böyle bir medyada elbette "türban özgürlüğüne karşı" olan bir kişi bile bulamazsınız.
Yani bu gazeteler sırf denge olsun diye, temel bir insan hakkını yok varsayan, böyle olduğu için de dünyanın en büyük zulümlerinden biri olan bir yasağı savunan adama (pek tabii ki kadına da!) yer vermez; vermemelidir.
Üstelik demişsiniz ki: "Bu gazetelerdeki kadın yazarların % 90'ı başörtülü.."
Bu tespit doğru değil ama, haydi doğru kabul edelim; "askeri vesayete" ve "yargı darbesine" yandaş olan medyada % 10 oranında başörtülü var mı?
Ama lütfen, varsa "var.." deyin, yoksa "yok.." deyin..
Varsa, ben "varımı yoğumu" satıp bu diyardan gideceğim ama yoksa, siz kalkıp bana hitaben yine de "yok yaa.." deyin; kabulümdür!
Evet Hıncal Uluç, elbette bu tespitimin dışındadır..
"Hıncal Abi Uluç"un başörtüsüne karşı olmasını elbette anlarım, hatta fikir özgürlüğü noktasında anlayışla karşılarım ama başörtüsü takan bir genç kızın eğitim hakkının elinden alınmasına alkış tutmasını anlayışla karşılamayı bırakınız anlamam bile..
Neticede, bir gazetede elbette değişik görüşler yer almalıdır; ama bunun tek bir istisnası vardır; o da şudur:
Bir gazetede "Derisi siyah olanlara böcek muamelesi yapılmalıdır".. "Kim olursa olsun bir Yahudi, Ermeni ya da Rum'u bu ülkeden kovmak gerekir".. "Bir Kürt ana dilinde konuşursa iflahı kesilmelidir".. "Başını örtüp üniversiteye gitmek isteyen bir kızın servis otosuna binmesi bile yasaklanmalıdır" gibi görüşlere sahip olanlara, sırf "denge olsun" diye yer verilmemelidir..
Zira bunlar "fikir" değil, "hezeyan mahsulü" zırvalardır..
Hiç kimse de "zırva, neden yandaş medyada yer bulmuyor" diye zırvalamamalıdır!