Önce bir can sıkıntımı paylaşayım: Alper Görmüş'ün Mehmet Y. Yılmaz yayın yönetmeniyken Milliyet'te sansür uygulandığını yıllar sonra beni de tanık göstererek gündeme taşıması bugün fazla önemli görülmeyebilir.
Bizim bu 'gerçeklerin' peşinde koştuğumuz dönemlerde medyada kimse burnundan kıl aldırmıyor, "Bizde sansür olmaz" ile başlayıp "Yalan, yalan, yalan" ile devam eden ithamlarla karşımıza dikiliyorlardı. Emin Çölaşan'ın yazılarının Ertuğrul Özkök tarafından sansürlendiğini yazalı neredeyse 15 yıl oluyor. Mehmet Yılmaz'ın sansürü bile 10 yılı buldu, bulacak...
Konunun okura haksızlık anlamı taşıyan yönü şurası: Yazılarına Özkök'ün yıllardır sansür uyguladığını ilk yazdığımda bana küfreden Çölaşan sonradan kendisi sansürü itiraf etti. Örnekler veren bir kitap yazarak hem de...
Uzun yıllar Sabah'ta önemli görevlerde bulunmuş şimdinin star gazetesi yazarı Ergun Babahan önceki gün yapılanları şu basitlikte Taraf'tan Neşe Düzel'e anlattı: "Ben 28 Şubat sürecinin sonuna doğru depresyona girdim zaten. Benim o dönemde gazetede en önemli işim, oturup bütün köşe yazılarını okumak ve yazarları tek tek sansürlemekti. 28 Şubat'taki baskılar, bizlerde öyle tuhaf bir duygu ve ruh hali yaratmıştı ki... En ufak bir cümle bile hükümet yanlısı, asker karşıtı gelebiliyordu bize. Ben o bölümleri yazılardan siliyordum."
Oysa 2001 yılında "Milliyet'te beş yazar birden sansürlendi" diye yazdığımızda bayağı önemli bir suç sergilemesiydi yaptığımız....
Milliyet'te bir gece yarısı beş yazarın köşe yazılarının sansürlendiği ilk kez Alper Görmüş tarafından 'Medyakronik' sitesinde gündeme getirildi. İddiayı oradan alıp Kulis'e taşıdım, günlerce konuyu canlı tuttum, Mehmet Y. Yılmaz'ın bana gönderdiği mektupları da yayımladım.
Dosya kapandığında Milliyet'te deve dişi gibi güçlü bilinen ünlü yazarlardan beşine birden 'sansür' uygulandığı kesinleşmiş oldu.
İşin ilginç yönü şuydu: Milliyet'in yayın yönetmeni bana mektup göndererek "Yazılar asla sansürlenmedi" diye yapılanı inkâr ediyordu, ama başta sansürlenen yazıları yazanlar olmak üzere, Milliyet yazı işlerindeki herkes onun inkâr ettiği olayın doğru ve gerçek olduğunu biliyordu. Muhtemelen patronu da biliyordu. Mehmet Yılmaz etrafındaki herkesin bildiği gerçeği yalanlamaya kalkışabilen biri...
Ortaokul yıllarından beri 'sosyalist' olduğunu şimdilerde söyleyen Mehmet Yılmaz, Milliyet'in başına geldikten kısa süre sonra, geçen hafta Hacı Bektaş'a defnedilen hayatı boyu 'sosyalist' kalmış Turhan Selçuk'a kapıyı göstermişti...
Alper Görmüş'ün "Sansürlendiler" dediği beş Milliyet yazarı Hasan Cemal, Derya Sazak, Melih Aşık, Meral Tamer ve Meliha Okur'du. İddiasına göre, 7 Haziran 2001 günlü Milliyet'te Meral Tamer ve Melih Aşık'ın parçalı yazılarından birer bölüm makaslanmıştı. Cemal, Sazak ve Okur'un ise yazı günü olduğu halde yazıları yerlerinde yoktu. Mesut Yılmaz'ın eşinin sattığı villayı işliyordu yazısında Meliha Okur; diğer yazarlar ise Mesut Bey'i kızdıran Sadettin Tantan'ı övüyordu.
İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Tantan bir gün önce görevini bırakmıştı; protesto istifasıydı... O gece Meclis tarihinin en uzun oturumlarından birini yaparak RTÜK Yasası'nı Milliyet'in de içinde yer aldığı medya grubunun istediği biçime sokacaktı. Dahası, o medya grubu, olayın geçtiği yaz aylarında MHP'yi dışarıda bırakıp ANAP ile DYP'yi Ecevit'in DSP'si ile bir koalisyonda buluşturmanın altyapısını hazırlamaktaydı.
Beş yazı böyle bir konjonktüre kurban gidiyordu işte...
Mehmet Yılmaz, bana gönderdiği mektupta iddiayı şu keskinlikte yalanlıyordu: "İddia tümüyle yalan ve hayal ürünüdür. (..) Milliyet'in ne taşra baskılarında ne de şehir baskılarında böyle bir sansür uygulaması yapılmadı."
Oysa Medyakronik iddiasının belgesine sahipti: Yayın yönetmeninin 'yalanlayıcı' mektubunun Kulis'te çıktığı gün, Milliyet'in erken basılan Kıbrıs-baskısı ile diğer bölgelere gönderilen sonraki baskılarının fotograflarını yayımlayıverdi. İlk baskıda beş yazarın yazıları yoktu, yerleri ya boş bırakılmış, ya da haberle geçiştirilmişti.
Birileri Mesut Yılmaz ile Bülent Ecevit'in hoşuna gitmeyecek yazıları önceden okuyup RTÜK Yasası ile siyaseti biçimlendirme çabaları boşa gitmesin diye sansür uygulamış, "Arkadaşlar, bunun koparacağı gürültüyü hesap ettiniz mi?" diyen başkaları yazıların sonraki baskılara girmesini sağlamıştı.