Ne cafcaflı hayatlarımız var. Sorsak birbirimize başımızı kaldıracak zamanımız yok, her birimizin. Çok meşgul insanlarız. Çevremizde her birimizin kendini olabildiğince çalışkan insan olarak taktim eden arkadaşlarımız, dostlarımız vardır. Dost demek uygun düşmez ama varsın dost bilsinler her zaman onlar mı yalan söyleyecek bizlere.
Birini ararsınız telefonunuzu görür ama açmaz daha sonra kendisi döner. (Dönerse oda.) Neden çünkü kendisine meşgul çalışkan bir kişilik olarak taktim etmek ister. Çünkü yapacakları sadece odur başka bir şey icra edemezler. Kendilerine yalancı bir kimlik çizerler kendileri de belirli süre sonra buna inanır. Oysaki sosyal sitelerde onun bunun resimleri ve videoları ile avuntu aşamasındadır. Çevreye de meşgul işinin başında bir görüntü vermek zorundadır.
Yan yana geldiğim vakit elinden telefon düşmeyen insanlar yanlarından uzaklaşınca o telefon başka bir tarafta oluveriyor. Tabi biz buna inanmak zorundayız, yersen..
Aslına bakarsak gerçekten bu insanların işleri de çok zor. Çalışanlarına, eş, dost, akrabalara her daim böyle ağır abi, ağır abla edası vermek kolay değil. Yalanlarının çıkması an meselesi. Size ihtiyaçları olduğu vakit bu ağır abilik, ablalık külkedisi misali saati gelince gidiverir.
Sonra bu insanlar zamana dem vururlar, zaman çabuk akıyor hiç vaktim olmuyor hatır gönül almaya. Ne acımasız olduk biz böyle. Yarına kalacağımıza dair bir senedimiz yokken bu hesap kitap niye? Bu şuursuzca hareketler acaba kul hakkına girmiyor mu? Peki, o yalanlara ne demeli? Sayısız yalan dolan duydu kulaklarım ben kulaklarımdan özür diliyorum.
Zamanı bile tükettik hiç vaktim kalmadı dedik. Daha sonra yalnızlıktan söz ettik, yalnızım dedik. Kimse beni anlamıyor dedik. Dedikte dedik, kendimiz kimlere zaman ayırdık orasını da kimseye söyleyemedik.
Gerçek âleme dönmek duası ile vesselam.