Üç yıl kadar önce Deniz Feneri Antalya Temsilciliği’nde karşılaştık Yakup Köse ile. Temsilcimiz Ahmet Sargın, Yakup Köse’nin yaşadığı sıkıntılardan bahsedince kendisiyle görüşmek istedim.
Karşımda genç ama yılların tecrübesini sesinden ve yüzündeki çizgilerden kolayca anlaşılabilen inanmış bir adam vardı.
Böyle durumlarda muhatabınızı sadece dinlemenin bile ona büyük bir destek anlamına geldiğini 2000 yılından beri içinde bulunduğum Deniz Feneri’nin kapısını çalan insanlardan bilirim.
Yakup Köse sesini duyurmak, yaşadığı zulmü haykırmak için çok kapılar çalmış, tanınmış nice kalem sahibinden destek istemiş. Onlardan bazısı onu duymuş, hikâyesine yer vermiş.
Onu duyan ve acısını paylaşanlardan birisi de Habertürk TV’den Balçiçek İlter.
Söz Sende programına (11.09.2013) konuk olan Yakup Köse’nin anlattıklarında “bizim mahale”nin tavrı ile ilgili kısım üzerinde durmaya değerdi.
Balçiçek İlter Köse’nin Manisalı çocuklarla karşılaşıp karşılaşmadığını sordu.
Yakup Köse, “Manisalı çocuklar, benimle hemen hemen aynı zamanlarda mahkemeye çıkıyordu, karşılaşıyorduk. Arkalarında müthiş bir kitle vardı. O kitle, suçlu olsalar bile onları tahliye ettirdi. Ben velev ki üzerime atılan suçları işlemiş olsam bile bana yapılan hukuksuzluktur” dedi.
Balçiçek İlter duygulandı, kendi adına bir özeleştiride bulundu; “Çuvaldızı hep beraber kendimize batırmamız lazım. Manisalı çocukları gördük ama sizleri görmedik.”
İlter’in bu sözleri üzerine Köse yaşadığı onca acı ve tecrübeden sonra şu tespiti yapıyordu; “Bizim İslami camiada bu tarz meselelerde bir ürkeklik söz konusu. Diğeri, ‘öteki’ diye sahip çıkmıyor, İslami camianın durumu da bu.”
Balçiçek İlter devam etti; “Diğeri, ‘öteki’ diye sahip çıkmıyor değil. Onların çoğunun sizden haberi bile yok. Ama İslami camianın durumunu ben anlamıyorum, biraz açar mısınız? Niye arkanızda yoklardı, sadece sizin için söylemiyorum. Çok örnek var” diyor.
Yakup Köse izahlarını sürdürdü: “14 yaşındaki bir İmam Hatip orta kısım öğrencisi başına çuval geçirilerek evinden alınıp sonra da idam cezasına çarptırılabiliyorsa, büyüklere neler yapılabilir, diye düşünüldü. Bizim camiamız –istisnalar kaideyi bozmaz- sindirildi. Bana sahip çıkılmadı. Müslümanlar dik dursaydı.. 1999’da Salih Mirzabeyoğlu, ‘Müslümanlar dik durun. Karşınızda leşler var’ demişti.”
İlter duygulandı Köse’ye, “Sen ne zaman büyüdün?” sorusunu yöneltti.
Köse, “Ben gerçekleri görerek büyüdüm. Dostu, düşmanı, korkağı, cesaretliyi.. Gerektiği yerde gerekeni yapacak insanlar topluluğuyla yaşayarak birçok hakikatin farkına vardım. Gereken yerde gerekeni yapan insanlarla büyümek beni olgunlaştırdı...”
Yakup Köse, 10 yıllık acılı süreci “Bir Çocuğun Gözünden 28 Şubat - Cezaevi Notları” adıyla kitaplaştırmış.
İlter, programın son dakikalarında “Hakkını helal ettin mi?” sorusunu yöneltti Köse’ye.
Köse, bu meselenin şahsi bir mesele olmadığını ifade ettikten sonra, “Benim gibi birçok insan hala cezaevlerinde. Bu insanlar özgür kalmadığı sürece Yakup Köse de özgür kalmayacak” dedi.
İlter’den son soru, “Hayatınız yoluna girdi mi, iş güç durumu nedir?” diye sordu.
“Milat Gazetesi’nde yazarım. Kökler Derneği’nde Basın Sözcülüğü yapıyorum.”
Yakup Köse’yi anlıyorum.
Zira, Deniz Feneri meselesinde “bizim mahalle”ye dair bir nebze tecrübe de bizler edindik.
Derneğin Genel Başkanı Av. Mehmet Cengiz bir gazetenin genel yayın yönetmenine daha fazla haber desteğine ihtiyaçları olduğunu söyledikten sonra, biraz da naz makamında, “Sizin gazeteden de yeteri kadar destek göremedik” diyor.
Sayın yayın yönetmeni, “Biz yeteri kadar destek verdik. Keşke vermeseydik!” karşılığını veriyor. Yani, “Gözünüze dizinize dursun” demek istiyor.
Bizim mahalleden bir köşe yazarı “Deniz Feneri”ni kapatın” tavsiyesinde bulunuyor. “Hangi suçumuzdan dolayı?” sorusuna cevabı olmadığı için, “Bari isminizi değiştirin” diye yeni önerisini dile getiriyor. Aynı soruyla karşılaşınca görüşme bitmiş oluyor. “İşin aslı şu” demeye gelmiş, bilgilendirmede bulunmuş Deniz Feneri yetkilileri ayrılırken köşe yazarımız, “Buraya kadar geldiniz bir yazı yazarım sizinle ilgili” diyor. Bu görüşme üzerinden yıllar geçtiği halde henüz bir satır yazamadı o sayın yazarımız.
İstisnalar kaideyi bozma elbet. Mahalleden çok etkileyici destek örnekleri de var. Yakup Köse’nin 10 yıllık hapishane tecrübesi sırasında öğrendiklerini, Deniz Feneri de 2008-2012 sürecinde acı bir biçimde tecrübe etmiş bulunuyor.
Ne demiş şair Hıfzı Özbekmez;
İyi günde herkes sana dost olur
Kötü günde kara toprak post olur
Sakın düşme dost bildiğin mest olur
Hayalde gör rüyada gör düşte gör
Baharda gör yazda gör kışta gör
Gerçek dostu dostum sen de düşte gör
recepkocakk@gmail.com