Düşüş
Kimi çevreler, Türkiye’nin Filistin'e İslam dünyasının, sözgelimi Doğu Türkistan gibi, diğer bölgelerine göre çok daha fazla ilgi duyduğu, dolayısıyla Türk dünyasını ihmal ettiği yönünde manipülatif haberler yaymaktadır. Aslında bu itirazın bilinçaltında İngilizlerin önümüze koyduğu ‘Arap’ düşmanlığı, bir başka anlatımla ‘ırkçılık’ vardır. Bunun sonucu da ümmet yani İslam düşmanlığı olmaktadır doğal olarak... Biraz da cehalet, yani dünyadan ve dünya dengelerinden habersizlik söz konusudur. Zira Türkiye misyonu gereği bu devasa sorunlarla istemese de ilgilenmek zorundadır. Ama her konu kendi bünyesinde farklı zorlukları barındırmaktadır.
Çözüm çabaları da öyle… Sözgelimi konu Kıbrıs olunca gerek coğrafi yakınlık gerek Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar gerekse de muhatabın büyüklüğü-gücü gibi nedenler askeri müdahaleye varacak kadar ileri adım atmaya imkân vermektedir. Ama aynı husus geçmişte meselâ Sovyet coğrafyasında yaşayan Orta Asya ve Kafkasya Türkleri ve bölgede yaşayan diğer Müslüman halk için mümkün olamamıştır.
Türkiye'nin geçmişte Sovyetler karşısında Orta Asya ve Kafkasyaki durumu ile Doğu Türkistan'daki güncel durum benzerdir. Nitekim Çin Rusya’yı çoktan sollamış, birçok bakımdan Amerika’yı dengelemiş, adeta dünyanın üretim üssü olmuş global bir güçtür. Neredeyse tek rakibi de Amerika’dır. ‘Satınalma paritesi’ ile yapılan ölçümlere göre GSYİH bakımından Amerika’nın da önünde olup, dünyada birinci sıradadır. Afrika’daki varlığı bir yana, ‘Bir Kuşak Bir Yol’ projesi ile uzun vadede ABD’yi kuşatma planları yapmaktadır. Nitekim son yaptığı hamle ile bu proje içerisinde gördüğü İran ile S. Arabistan’ın arasını düzeltmiş, küçük de olsa S. Arabistan’ın Amerika’ya rağmen adım atmasını sağlamıştır.
Atılan gözardı edilemeyecek adımlara rağmen henüz bölgesel bir güç olan Türkiye’nin böylesine devasa bir ülke ile ilişkisi ister istemez söz konusu dengeler ve değişkenler bağlamında olacaktır. Osmanlı bile gücünün zirvesine yakın bir dönemde olduğu halde Endülüs’ün yıkılmasına mâni olamamış, uzaklardaki Açe Sultanlığının (Endonezya) sömürgeleşmesine etkili bir şekilde müdahale edememiştir.
Filistin’e doğrudan müdahalenin de kendi içerisinde barındırdığı çeşitli riskler vardır. Önemli olan, kamuoyuna verilen görüntü ile gerçeğin ‘negatif anlamda’ farklı olmamasıdır. Bir farklılığın olduğunu şahsen ben de düşünüyorum ama, ‘müzmin’ gafillerin aksine bu farklılığa ‘pozitif’ anlam yüklüyorum. Devletin her olanı öyle orta yerde paylaşması doğru olur mu hiç... Bugüne göre çok daha zayıf olduğu 90’lı yıllarda bile Bosna savaşına destek olduğunu unutmayın... Bu anlamda ‘müzmin’ ‘kategorik’ ‘politik angajmanlı’ gafillerin kopardıkları vaveylanın ‘taş koyma’ dışında bir işlevi yoktur. Her yükselişin bir düşüşü, her gecenin bir sabahı, her yokuşun bir inişi vardır. ‘Her zorluktan sonra (da) bir kolaylık vardır’ (İnşirah, ayet 6) oysa...
İnsanların da devletlerin de medeniyetlerin de düşüşü, kendilerini en güçlü hissettikleri dönemde başlar. Zira böyle zamanlarda artık gücün kendisinden tahrikli olduğu ‘kibir’i söz konusudur üzerlerinde... Söz gelimi Amerika şu sıralar kendisini gücünün zirvesinde gördüğünden her şeye muktedir olduğu ‘vehim’i içerisindedir. Oysa henüz yeni yaşanan ve ‘iç savaş’ potansiyeli taşıyan ‘Teksas’taki olaylar, bu ülkedeki geçmişe ilişkin sorunları da depreştirdi. 2008 sonrası başlayan ekonomik kriz döneminde de en zengin eyalet olan California’dan bağımsızlık yönünde çatlak sesler yükselmişti. Rusya, Alaska’nın kendisinden haksız bir şekilde koparıldığı iddiasında bulundu. Bu ülkede insanların elinde ülke nüfusundan fazla silah var ve hemen herkes diken üstünde... Silahlar patlayınca neler olabileceğini bir düşünün...
Amerika kapitalizmin, yani sermaye ve zenginliğin merkezi ama, sorunları da bir o kadar büyük; içeride ve dışarıda… En fazla evsiz bu ülkede yaşıyor mesela… En fazla suç da bu ülkede işleniyor. Zencisinin ayrı, Hispanik olanın ayrı derdi- kuyruk acısı var. Teksas Hispaniktir mesela ve diğer bazı Güney eyaletleriyle birlikte Meksika’dan koparılmıştır.
İsrail de öyle... Bütün dünyayı arkasında varsayarken, birden bütün Avrupa halklarını karşısında buldu. En fazla birkaç haftada sindireceğini hesabettiği Filistin ve Hamas direnişi karşısında şimdilerde zor durumda... Üstelik muhtemelen ‘yok olma’ sendromu yaşıyor. Zira onlar da kutsal kaynaklarda mevzu bahis edilen ve en nihayetinde kaybedip yok olacaklarını bildikleri savaşın eninde-sonunda başlayacağını biliyor (devamı var).