İstanbul/Güngören'de meydana gelen son terörist saldırı Türkiye için yeni bir 'eylem' türü: Önce hafif bir ses bombası patlatılıyor, meraklıların sayısı arttığında ise esas can alıcı bomba etrafa ölüm saçıyor... Kuşkular var, ama şu ana kadar eylemi gerçekleştiren örgütle ilgili kesin bir kanaat yok. 'Olağan kuşkulu' diyebileceğimiz PKK örgütü eylemi üstlenmediği gibi, DTP lideri Ahmet Türk Güngören'e yapılan saldırıyı lânetlediklerini açık bir dille ifade etti.
Buradan şimdilik çıkarılabilecek sonuç şu: Son terör eylemi bilinenin ve ilk akla gelenin ötesinde bir amaca hizmet etmek üzere sahneye konulmuş bulunuyor...
Terörün en önemli amacı, toplumu her türlü olağanüstülüğe hazır hale getirmektir. Kendisini güçsüz görmeye başlar insanlar, çaresizlik hisseder, dayatmalara açık olur... Bilinen bütün terör örgütleri, akla gelebilecek hemen her kanlı eyleminde, o eylemin sahneye konulduğu toplum kesitlerini yıldırmayı ve dize getirmeyi amaçlamışlardır. PKK yıllarca bunu yapmadı mı?
Bu sebeple Güngören eylemini kim(ler)in yaptığı konusunda fikir yürütebilmek için terörün tabiatından hareket etmek gerekiyor. Eylemin biçimi ile zamanlaması, kesin bir ifadeyle Şu(nlar) tarafından yapılmıştır diyemesek bile, yeterince ipucu sağlayacaktır.
Önce kalabalık toplamaya yarayan, sonra da çok sayıda can alan iki bomba ile eylem, yöntem olarak bir yenilik... Bu yöntem eylemcilerin mümkün olduğu kadar çok sayıda insanın hayatını kaybetmesinin ve yaralı sayısının çok olmasının hedeflendiğine işaret ediyor. Patlatılan ses bombası meraklı çekiyor eylem yerine ve etrafta o kadar meraklı toplanmasa esas bomba patladığında yalnızca birkaç kişiyle sınırlı kalabilecek kurban sayısı bu yüzden 17'ye çıkıyor.
Böyle bir ortamda en fazla kaçınılması gereken, teröristin beklediği ve eylemiyle tahrik ettiği türden tepkilerdir. Bazı yetkili-yetkisiz ağızların eylemden hemen sonra seslendirmeye başladıkları türden halkı sokaklara dökmek, şu aşamada kaçınılması gereken bir tepki biçimidir. Ya eylem aslında üç aşamalı planlandıysa? İlkiyle kurban sayısını artıracak bir merak uyandırmanın amaçlandığını görebiliyorsak, 17 kişinin hayatını kaybettiği, yüzlerce kişinin yaralandığı ikinci eylemin hedefi de onbinleri sokağa dökmek olabilir; daha fazla insanın hayatına kast edecek daha büyük bir eylemi sahnelemek amacıyla...
Türkiye'de buna uygun bir ortam var çünkü. İktidardaki siyasi parti aleyhine açılmış kapatma davasında son aşamaya girildi; Anayasa Mahkemesi bu hafta sonuna kadar büyük ihtimalle kararını verecek, belki hafta sona ermeden gerekçeli karar bile yayımlanabilecek. Güngören eylemi bu ortamı kirletti işte. Bir de, Ergenekon operasyonunun yargı sürecinin başlaması anlamını taşıyan iddianamenin mahkeme tarafından kabulünü de gözlemişe benziyor teröristler... Ergenekon operasyonuyla Türkiye'de terörü üreten zeminin temizlenmesini bekleyenler daha başlangıçta hayal kırıklığı yaşamış oldular.
Güngören eyleminin biçim ve zamanlama olarak olağanüstü akıllıca planlandığı çok açık.
Terör karşısında pısıp bekleyecek miyiz? Hain terör toplumdan tepki görmemeli mi?
Bunlar elbette haklı sorular. Uzun yıllardır maruz kaldığımız terör denilen olgu, bize hiçbir şey öğretmediyse, terör-karşıtı mücadelenin teröristten daha ince bir akılla yürütülmesi gerektiğini öğretmiş olmalı. Terörle amaçlananın ne olduğunu iyi anlayamazsak, sonuçta terör örgütünün amacına hizmet edecek tepkiler de koyabiliriz. Bunu asla yapmamamız gerektiği halde...
Dün Bakanlar Kurulu toplantısını iptal ederek, neredeyse bütün bakanlarıyla İstanbul/Güngören'e çıkartma yapan Başbakan Tayyip Erdoğan verilebilecek en ciddi tepkiyi devlet adına vermiş oldu zaten.
İçinden geçtiğimiz türden kritik dönemlerde uğursuz olaylarla karşılaşmanın işin doğası gereği olduğunu çoğunlukla unutuyoruz; son eylem bunu bizlere bir kez daha hatırlattı işte