Önceki gün Lübnan-İsrail sınırında tehlikeli bir çatışma yaşandı. Dün ise, İran Cumhurbaşkanı'na suikast girişimi gibi, çok daha tehlikeli ve bütün bölgeye dalda dalga yayılacak bir başka gelişmeye tanık olduk.
Yarına hangi gelişmeyle uyanacağımızı öngörmek çok zor. Özellikle söz konusu gelişmeler Ortadoğu'da yaşanıyorsa, bölgenin iki cephesi Lübnan ve İran'la bağlantılıysa, bu iki ülke, bulunduğumuz coğrafyaya yönelik bütün saldırı girişilmenin ilk adresleriyse...
Gerçekten dikkate alınması gereken olaylar gelişiyor. Türkiye; referanduma, YAŞ toplantılarına, Doğu Akdeniz ve Karadeniz'e doğru yayılan terör saldırılarına odaklanmışken çevremizde bir yangın başlamak üzere.
Ahmedinejad'a yönelik saldırı girişimi İran tarafından yalanlandı. Ama bütün yabancı haber kaynakları ısrarla saldırıya dikkat çekiyor. İddialara göre Hamedan'da konvoyuna el yapımı bomba atıldı. İran cumhurbaşkanı'nın yüz metre yakınında patlayan bomba gazetecilerin yaralanmasına neden oldu. Olay, niteliği itibariyle profesyonel bir suikast girişimi değil. Bir tepki olabilir. Bilgiler netleştikçe olayın nerelere uzanacağı belirginleşecek.
Refik Hariri ve ardından Pakistan'da kadar uzanan bölgelerde son beş yılda yapılan Büyük Ortadoğu Suikastleri'ne benzer bir şey değil. Ahmedinejad, daha önce de benzer saldırılara muhatap oldu, geçtiği yollarda bombalar patladı. Özellikle ABD'nin İran içindeki Arapları kışkırttığı dönemlerde.
Yine ABD ve İngiltere'nin kurup eğittiği, silah verip hedef belirlediği Belucistan'ın bağımsızlığı söylemini kullanan Cundullah örgütü benzer saldırılar yaptı. Örgüt liderinin kardeşi yakalandığında her şeyi; ABD İngiliz istihbaratı tarafından yönetildiklerini itiraf etti. Sonunda örgütün lideri Dubai'de ele geçirildi.
İran'a karşı PKK'nın kardeş örgütü PJAK'ı kurup besleyen ve saldırılarda kullananlar da aynı güçler oldu. Öyle ki, PJAK saldırılarında İran ordusu çok büyük kayıplar verdi, uçaklar-helikopterler düşürüldü. Ülke içindeki etnik unsurlar uzunca bir süredir benzer saldırılarda kullanılıyor.
İran saldırıları yalanladı ama ya gerçek olsaydı? Ya, ABD ve İsrail'in taşeronları eliyle böyle bir saldırı planlamakla suçlasaydı? Önceki gün Lübnan'da olanlardan sonra, böyle bir gelişme nasıl bir sonuç verirdi?
Lübnan'daki çatışmanın yaşandığı gün, 2006'daki Lübnan-İsrail savaşının 4. yıldönümünde Hizbullah lideri Hasan Nasrallah bir konuşma yaptı. 2005 yılında Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri'ye İsrail'in suikast yaptığına dair ellerinde kanıtlar olduğunu açıkladı. "Elimizde bilgiler var. İsrail'i Hariri suikastiyle suçluyoruz. 9 Ağustos'ta çok önemli bir sırrı açıklayacağım. Hariri suikastinin arkasındaki suçluları açığa çıkarma imkanına sahibiz" dedi.
Bu sözler; geçtiğimiz günlerde Hariri suikasti için kurulan Birleşmiş Milletler Özel Mahkemesi'nin, Hizbullah mensuplarını suçlamasından sonra geldi.
Bu olayın hemen ardından, Lübnan'da yeni bir iç çatışmanın çıkacağından endişelenen Suudi Arabistan Kralı ile Suriye Devlet Başkanı Beyrut'a gitti. Olay o kadar vahimdi ki, Suriye lideri Hariri suikastinden sonra, Suudi Kralı da 1975'ten bu yana ilk kez Lübnan'a gidiyordu. Diğer yandan Katar başka bir süreç yürütüyordu.
Bugünkü durum, 1996'daki Lübnan savaşı öncesini andırıyor. Ancak bu sefer İran daha bir merkezde ve bölge ülkeleri daha dikkatli. Ahmedinejad'ın, "üç ay içinde iki devlete saldırı" açıklaması gerçekten sağlan bilgilere dayanıyor olabilir mi? Eğer öyleyse iki ülkeden birinin Lübnan olacağı kesin gibi. Aynı şekilde iki aydır Suriye lideri savaş çıkabileceği endişesini paylaşırken Lübnan yönetim de dünyayı her fırsatta uyarmaya çalıştı.
Bölge, özellikle de Lübnan patlamaya hazır bomba gibi. Mavi Marmara olayından sonra Türkiye-İsrail arasında sular ısınırken, Mısır'ın Sina yarımadasından füzeler ateşleniyor. Batılı güçler, Suriye'de nükleer denetim için hazırlıklar yapıyor. İran krizi her zamanki gibi zirvede. Lübnan'da bazı isimler İsrail adına casusluk yapmaktan tutuklanıyor. Uluslar arası Kriz Grubu'na göre, çok daha yıkıcı bir savaş yaklaşıyor ve bu sefer İsrail, Hizbullah-Lübnan yönetimi ayırımı yapmadan saldırıya hazırlanıyor.
Türkiye, iç gündemin yoğunluğuna teslim olmuş halde. Bugünlerde, ortamı sakinleştirici çok güçlü girişimlere ihtiyaç var. Özellikle Lübnan'da iç savaş ihtimaline ve ardından gelecek İsrail saldırısına karşı bütün bölge teyakkuza geçirilmeli...