Kim ne derse desin, ortaya çıkan tablo şu: Bugüne kadar açıklanan Wikileaks belgeleri ülkemizde en fazla Ak Parti'nin işine yaramış görünüyor... Muhaliflerinin sürekli gündemde tuttuğu 'ulusalcı' tezleri yerle bir etti ülkemizde görevli Amerikalılar'ın kaleme aldığı Ak Parti ve ileri gelenleri hakkında ağza alınmaz tespitlerle dolu raporlar; Ak Parti ve hükümet yöneticileri hakkında 'dedikodu' düzeyindeki iddialar ise hak ettiği muameleyi gördü; güvenilmez dedikodular rafına konularak...
İyi de, Ak Parti yönetimi, sözcüleri neden çok mutlu görünmüyor? Neden hükümetin öndegelen şahsiyetlerinin söylemine ihtiyatlı bir tedirginlik egemen?
Diplomasi mesleği belli bir 'gizliliği' doğal olarak içerir. Birilerini ikna etmek, sizden yana davranmalarını sağlamak için çaba gösteren, başkalarının getireceği tahribatları sınırlı tutmayı amaçlayan herkes, diplomat, sıradan bir aile danışmanı veya tüccar, hep aynı biçimde davranır: Sıkça gerçeği esnetir, bazen rakibi kötüler, muhatabını da fazlasıyla önemsediğini belli eder...
Kendinizi yıkılmak üzere olan aile saadetini kurtarmaya çalışan yakın bir dost yerine koyun; sorunun taraflarıyla görüşürken 'odun' gibi düz mü konuşursunuz, yoksa gerçekleri biraz yamultmanız mı gerekir?
Devletler arası ikili ilişkilerde de durum bundan pek farklı değildir; karşınızdakiyle konuşurken, konuştuklarınızın kelimesi kelimesine üçüncü ülkelerin bilgisi dahiline gireceğini asla düşünmezsiniz...
Ahmet Davutoğlu'nun 'Bizim için çekinecek, endişe duymamızı gerektirecek bir durum yok, biz herkese kamuoyu önünde ne söylüyorsak, kapalı kapılar ardında da muhataplarımıza aynı şeyleri söylüyoruz' demesini saygıya değer buluyorum; ancak her diplomat gibi, Türkiye'yi temsil edenlerin de, söylemlerinin hafif tertip de olsa farklılaştığı ortamlar mutlaka vardır.
Evinizin mahremiyeti içinde kalacağınızı düşünerek her hareketi yapabilirsiniz; bulunduğunuz yerin 'BBG evi' olduğu gerçeğiyle birdenbire yüzleştiğinizde ne hissederseniz, dünyanın her tarafındaki diplomatların şu andaki durumu da odur.
Kimin elinde veya kimin başında patlayacağı belli olmayan 'serseri mayın' gibi bir şey Wikileaks-sonrası dünya...
Türkiye son yıllarda pek çok alanda 'arabulucu' konumunda bulundu. Bir ara İsrail ile Suriye arasında müzakereler Başbakanlık binasında iki ayrı odaya girilip çıkılarak yürütüldü. Sırbistan'ın Bosna-Hersek ile olan ihtilâfında da Türkiye sonuç alıcı bir rol oynadı. ABD ile ve iki ülkenin de ittifak ilişkisinde bulunduğu NATO ile çeşitli düzlemlerde pazarlıklar yürütüldü.
Yarın Wikileaks'in bu müzakerelere veya pazarlıklara taraf olan Amerikalı diplomatların Washington'a geçtiği notları yayınladığını şöyle bir düşünün...
Bizim diplomatların da, bu tür müzakere ve pazarlıkları yürütmüş olan siyasilerin de Wikileaks'ten rahatsızlık duyması için yeterince sebep var. Ortaya her gün bir ateş topu atıyor Wikileaks ve topun kim/ler/i vuracağını, ateşin kimleri yakacağını önceden kimsenin tahmin etmesi mümkün değil...
Endişe duymaz mısınız?
Şimdiye kadar yayımlanan belgelerden en az zarar gören siyasetçiler bizde; ama görüyorsunuz, burada dahi, Wikileaks, hiç önemsemesi gerekmeyen kişilerde bile tedirginliğe yol açtı. Haklı olarak, herkes gibi bizdeki siyasetçiler de -tek istisna herhalde CHP'nin lider kadrosu-, 'Bu iş nereye varacak?' tedirginliğini yaşıyor.