Son günlerin en mühim gündem konusu oldu WhatsApp. Gizlilik politikasını değiştirmesi, artık sizin ve iletişimde halinde olduğunuz insanların irtibat bilgilerini Facebook ile paylaşması ve hatta üçüncü kişilere satacak olması gibi mevzular insanları Whatsapp programından soğuttu. Alternatif arayanlar mahremiyete daha çok özen gösteren uygulamalara yöneldiler. Bu programlardan biri de yerli, milli ve yine ücretsiz olan BiP programı. Nitekim Whatsapp’ın kararından sonraki 24 saat içerisinde 2 milyondan fazla insanımız BiP’e geçti. Yeri gelmişken sizlerle internet üzerinden ücretsiz görüşme ve yazışma konusuyla alakalı birkaç önemli noktayı paylaşayım.
Whatsapp, Telegram ve benzeri uygulamaların bir ülkede kullanımına müsaade edilmeden önce o ülkenin komünikasyon bakanlığının önerdiği çalışma şartlarına uyması gerekiyor. Mutabık kalınan bu sözleşme maddeleri içerisinde içeriklerin kontrolü ve hatta paylaşımı maddeleri de olabiliyor. Evet yanlış okumadınız. Türkiye’yi bilmiyorum ama bazı ülkelerde bunun çizgileri çizilmiş; örneğin Whatsapp tüm yazışmalarınızı o ülkenin ilgili birimleriyle, buna eminim istihbarat dahil, paylaşmak zorunda. Aksi takdirde o ülkede kullanılmasına müsaade edilmiyor.
Yazılarımda sıklıkla dile getirdiğim gibi dünyada hiç bir hizmet bedava değil. Eğer siz ödemiyorsanız bile başkaları bunun bedelini ödüyor. Meşhur bir söz vardır hani: “Eğer bir ürünün bedeli yoksa o ürün sizsiniz.” Neticede Facebook, Twitter, Whatsapp gibi uygulamaların kullanıcılarına sağladığı hizmetin en azından masraflarını bir şekilde çıkarması lazım. Birçoğumuz bu iletişim firmalarının verilerimizi depoladığı devasa ‘veri çiftlikleri’ fotoğraflarını görmüştür. Sırf bu bina ve ekipmanların inşası, kurulumu ve bakımının ne büyük rakamlar tuttuğunu tahmin etmek zor değil. Bu firmalarda çalışan elemanları ve ofis yerlerini de ekleyince masraflar artıyor. Bu firmaların bir de kar etmesi lazım.
Facebook tüm bu masrafların %99’unu aldığı reklamlardan karşılıyor ve bu reklam gelirleri her sene giderek yükseliyor. Çünkü Facebook’un TV, radyo ve gazete gibi diğer medya organlarına göre birçok paha biçilmez bir avantajı var. O da Facebook kullanıcılarının beğeni ve ihtiyaçlarına göre reklam koyabilmesi. Yani 25-40 yaşlarında yeni evlenmiş bir çifte mobilya reklamı gösterilirken 70-80 yaşlarındaki insanlara yapay duyma cihazı reklamı gösteriliyor. TV, radyo veya gazetede bu ayrımın yapılması mümkün değil çünkü kimlerin neye talip olduğunu ayırt etmek mümkün değil. İş bu yüzden Facebook’un 2020 itibariyle toplam değeri 600 milyar Amerikan Doları ($) oldu ve her bir Amerikalı Facebook kullanıcısı üzerinden yılda 226$ kazanıyor.
Bu tür “hedef reklamcılık” için gerekli bilgi ve verileri biz zaten Facebook’a üye olduğumuz andan itibaren veriyoruz. Bu bilgileri kullanarak neyi beğendiğinizi ve neye ihtiyacımız olduğunu tespit eden algoritmalar sadece bize yönelik reklamları gösteriyor. Bu aldıkları son kararla verilerimizin üçüncü kişilere satış yetkisini de vermiş olacağız. Bu kurumlar da bu verileri istedikleri gibi kullanabilecekler.
AVM’ler ile ilgili yazımı okumuş olanlar yazının sonundaki dipnotu hatırlarlar. Şöyle demiştim: (*) Bugünlerde ise en çok sosyal medya kullanılıyor sosyalleşme ihtiyacını görmek için. Hepimizde var olan sosyalleşme ihtiyacı artık sosyal medya ile karşılanıyor ve bu durum sosyal hayatımızı tamamen değiştirdi. 10-15 sene önce kimin ne yaptığını bilmez iken bugün sadece ne yaptığını değil, neyi beğendiğini, neyi beğenmediğini, neyi yediğini, kimi beğendiğini, akrabalarını, dostlarını, politik ve sosyal görüşlerini, tatile nereye gittiğini, eşini, çoluk çocuğunu, vesaire tüm detayları ile biliyoruz.
Eğer telefonunuz hele hele akıllı telefonunuz varsa ve toplum içerisinde dinlenmeye değer bir konumda iseniz dinlenme ve takip edilme olasılığınız var. Gerçekten de dinlenip dinlenmediğinizi veya akıllı telefonunuz ile yaptıklarınızın takip edilip edilmediğini anlamanız pek mümkün değil. Bu durumda tedbirli olmaya, konuştuklarımıza dikkat etmeye, telefonumuzda tuttuğumuz bilgilerin kritik olmamasına özen göstermemiz gerekiyor. Bunların haricinde birkaç şey daha yapılabilir. Mesela akıllı telefonunuzu ve kamerasını özel hayatınıza yaklaştırmayın. Çok detaylı ve kritik bilgilerinizi telefonunuzda tutmak yerine eskiden olduğu gibi aklınızda tutun. Hafızanızı daha sık kullanarak asrın hastalığı olan Alzheimer için de tedbir almış olursunuz.
Ama hala dinlenme ve takip edilme endişeleriniz varsa o zaman sadece ankesörlü telefon ve filmli fotoğraf makinesi kullanın, yol tarifi için arabayı sağa çekip yoldan geçenlere sorun, haberler ve hava durumu için TV seyredin. İddia ediyorum ki bu yazımı okuyacak bin kişiden biri bile bu tavsiyelerime uymayacaktır çünkü devir değişti ve eskiye dönüş artık çok zor.
Başlıktaki soruya geri dönelim. Yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi eğer birileri sizi dinlemek ve/veya takip etmek isterse, ki sizin bunu önlemek için yapabileceğiniz bir şey yok, bu birileri sadece yerli ve milli olsun. O yüzden Türk mühendislerin geliştirdiği ve Turkcell’in servisi olan BiP’e geçmek hem mantıklı bir seçim ve hem de milli bir duruş sergilemek olacaktır.