Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları ile ilgili haber yapan gazeteciler, haklarında açılmış davalarla boğuşuyorlar.. Adliyeye; hem haber takip etmeye, hem de kendi davalarını takiple çifte mesai yapıyorlar..
Bu konuda en çilekeş muhabirlerin başında Zaman Gazetesi’nden Büşra Erdal geliyor sanırım.. Daha sonra da Taraf’tan Mehmet Baransu ve Star Gazetesi’nden Şamil Tayyar…
Binlerle ifade edilen davalar..!
Bu soruşturmalara dair kamuoyunu bilgilendirmek için basına görüş belirten hukukçuların durumu çok mu farklı? Onlar da, haklarında açılan davaları takipten kendi hukuki işlerine vakit ayırabiliyorlar mıdır acaba..?
Hadi bunlar neyse ne de, bu hukukçulara destek vermesi gereken kurum ve kuruluşlar tam da karşısına geçip de oturursa.. Buna demeli..?
Basına, davalar hakkında görüş verdiği için yargılanan Avukat Reşat Petek'in geçenlerdeki duruşmasında yaşanan hazin tabloda olduğu gibi…
Özellikle Zaman ve Star gazetelerine Ergenekon, Balyoz davaları ve İrtica ile Mücadele Eylem Planı ve Ergenekon davası sanığı savcı İlhan Cihaner'in yargılaması ile ilgili görüş bildiren hukukçular mahkemeleri yol etti ya..
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyesi Ahmet Gökçen,
Hukukçular Derneği Başkan Yardımcısı ve eski Başsavcı Reşat Petek,
Emekli Askeri Hakim Albay Faik Tarımcıoğlu,
Emekli Yargıtay Savcısı Ahmet Gündel ve
Fatih Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Kaşıkçı gibi…
Hepsi de "Hakaret ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" suçlarından yargılanıyorlar.
Lakin, Hukukçular Derneği Başkan Yardımcısı ve eski Başsavcı Reşat Petek’in duruşmasını takip için İstanbul Barosu Genel Sekreteri de hazır bulunması en manidarı!
“E bunda ne var canım; gazeteciler yargılanırken de basınla ilgili kurum ve kuruluşlar, hatta yurtdışında basın medya temsilcileri katılmıyorlar mı? Halen avukatlık yapan birisinin duruşmasını takip için, o avukatın bağlı olduğu Baro katılmış, çok mu?” diyebilirsiniz..
Ama kazın ayağı öyle değil ki!
Sayın Petek’i destek için mahkeme salonuna Petek'e yaklaşık 30 avukat gelmiş ve onun yanında yer almış..
İstanbul Barosu Genel Sekreteri Hüseyin Özbek gelip ne yapmış? Onların tam karşısına, müşteki Cihaner’in tarafına gidip oturmuş.
Petek'in sözleri durumun vahametini özetliyor:
“İstanbul Barosu, avukatı koruyan avukatları destekleyen bir kurum olması gerekirken baro temsilcisinin hiç ilgi göstermemesi ilginç. Her gün Silivri'deki sanıkları destek için heyet gönderen, gidip orada sanık avukatı yerine oturduğu için mahkemeden uyarı alan baroyu yadırgıyorum. Ben burada mesleki bir görüşüm nedeniyle yargılanıyorum. Bu konuda ilgisiz kalması avukatlar olarak bizi hayrete düşürüyor. Bu durumu çok yadırgadım.”
Yaklaşık 14 yıldır bu baronun kayıtlı bir avukatı olarak ben de artık bu meslek topluluğunun "darbeci baro" olarak anılmasından ve basına böyle yansıyıp durmasından dolayı;
Yadırgamanın da ötesinde, utanıyorum artık!
Basın meslek kuruluşlarının, mensubu olan gazetecilere, muhabirlere gösterdiği özenin en az yüzde birini, kendi meslek topluluğumuzdan da beklerdim.
Birileri kalkıp Sayın Petek gibi açık sözlü, hür düşünceli insanlara:
“İyi de niye konuştun, niye mahkemelerle uğraşmak zorunda kaldın?” diyebilir.
Ben öyle diyenlere ve o düşünce üzerinde olanlara İsmet Özel’in, “Waldo Sen Neden Burada Değilsin?” isimli kitabındaki bir alıntıyla karşılık vereyim:
“(Henry David) Thoreau, ABD'nin Meksika'ya karşı yürüttüğü emperyalist savaş sırasında konan nüfus başına vergiyi «ödediği dolar bir adam öldürmek üzere, başka bir adam veya tüfek satın almaya yaramasın» gerekçesiyle vermeyi reddedince bir gece hapiste yattı.
Kendisinden on dört yaş büyük olan ve birçok özgürlükçü düşünceyi kendisiyle paylaşan Ralph Waldo Emerson, telâşla arkadaşını görmek üzere onun hücresine girdiğinde aralarında şöyle bir konuşmanın cereyan ettiği anlatılır:
«– Henry, neden buradasın?»
«– Waldo, sen neden burada değilsin?»
…
Yani, sevgili meslektaşlar,
Ve meslek kuruluşum,
siz neden olunması gereken yerde değildiniz?! (04.02.11)
İSTANBUL BAROSU AVUKATLARINDAN
RAMAZAN KERPETEN (ramazan@kerpeten.biz )