Türkiye geneli ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde 12 Kasım 1999 Düzce Depremi'nin yıl dönümü dolayısıyla dün saat 18.57'de "çök kapan tutun" tatbikatı yapıldı.
Afet Acil Durum Yönetim Başkanlığı tarafından düzenlenen etkinlik başarılı bir şekilde ülke genelin de yapılmıştır. Sizce ne kadar bilinçlendik. Bu üç kelime ile hayatımızı kurtardık mı? Ülkemiz jeopolitik konum dahilin de deprem bölgesi olduğu biliniyor. Acı gerçek ile her gün dakika da sarsılıyoruz. Yapılan araştırmaya göre dünya genelin de 2020 yılın da deprem de toplam 197 kişinin hayatını kaybettiği bunun 159’u Türk olduğu söyleniyor.
Acı gerçekler yüzümüze bu şekil de vururken biz böyle tatbikatlar ile kendimizi avuttuğumuzun farkında mıyız? Türkiye deprem bölgesinin yanın da inşaat bölgesi, neden Türkiye de bu kadar çok inşaat yapılmasına izin veriliyor. Yapılan inşaatlara tatbikat yapılsa depreme dayanıklı evler yapılsa ne olur sizce? Japonya da hissedilen depremler ülkemiz de olmuş olsa ev üstüne ev kalmaz. Depreme dayanıksız evlerin yanı sıra kaçak göçek yapılar ruhsatsız inşa edilen sonrasın da bir şekilde onay verilen inşaatlar.
Türkiye’nin en büyük ama en büyük sorunu plansız kentleşme. Bu işe son verilmesini arzu ediyorum. Ülkemizde ki müteahhitler de artık depreme dayanıksız evlerin onarılması ile vakit geçirmelerini isterim artık. Küçücük bir arsa görsek müteahhitlerin gözleri parlıyor. Bırakın artık inşaat yapmayı bir ailenin kaç tane evi var artık. Ülkece doymuyoruz mala mülke, bir şekil de devlet dur demeli bu işe artık. 99’depremin de zarar gören yapılar da hala otuyor insanlar.
Çök-kapan-tutun sihirli bir kelime mi oluyor? Sihirbazların kelimesine benzedi hokus-pokus misali… Depremi yaşayan insanlar bilir ki o an ne yapacağını bilmiyorsun. Bir ara deprem anın da ilk işiniz kapı eşiklerin de bekleyin diye duyuru yapıyorlardı. Bugün de bu şekilde yarın başka bir şekilde söylenecek. Kimse işte zarar görmememiz için çaba harcamayacak. Kum kulesinden evleri gördük, evler yıkıldı evin beton duvarlarından deniz kabukları çıkmıştı. Deniz kumu ile ev yapan müteahhitler, mühendisler bugün aileleri ile sıcak yuvaların da mutlu mesut yaşıyorlar mı acaba?
Her gün bir af geliyor eminim onlara da vurmuştur kaderin en güzel cilvesi. Vefat edenler zaten alın yazılarını yaşamıyorlar mı? Zaten öleceklerdi, imtihan dünyası değil miydi bu dünya o zaman onları düşünmenin önemi yok.
Hayat işte bu vurdum duymazlıklarımız sayesinde rahat bir şekilde akmıyor mu? Kendini her an sorgulamayan yaptığı mesleğin hakkını vermeyen insanlar sayesinde dünyayı cehenneme çevirmeyi başarmadık mı? Bir tarafta tartının üstüne karton kağıdı koyup öyle tartı yapan esnaf amca dururken, diğer tarafta deniz kabukları ile yaptığı kum evi en pahalısından satışa sunan sahtekâr müteahhitleri görmek.
Hepimiz Müslüman değil miyiz? Bu hainliği yapan insanlar da bir anadan babadan dünyaya gelmedi mi? Onların da evlatları, eşleri olmadı mı? Nasıl bu hale geldik öncelikle her gün onun provasını yapalım!
Vicdanın provasını her gün yapsaydık bugün böyle provalara gerek duymayacaktık. İnşaat sektörü ile ilgili ne kadar şirket varsa devlet bu şirketleri bir bir incelemeleri gerek. Ustasını, işçisini tanımayan mühendisler ile kâğıt üstün de inşaatı bitiren mühendisler var.
Öncelikle olay vicdan provasını yaptırmayı öğretmek bu halka!
Yatmadan önce bu provayı her gün insanlar yapsa kimse sahtekâr olmaz. Herkes evladına bunu aşılasa kimsenin evladı kimsenin canını yakmaz.
Hadi sıra sende!
(Resim: İnternetten alıntı)