Hadislerle Hayat 64
Ebû Ümâme Suday İbni Aclân radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Ey âdemoğlu! İhtiyâcından fazla olan malını sadaka olarak vermen senin için iyi; vermemen kötüdür. İhtiyacına yetecek kadarını elinde tutmandan dolayı ayıplanmazsın. İyiliğe, geçimini üstlendiklerinden başla. Veren el, alan elden üstündür (unutma).” (Müslim, Zekât 97. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 32.)
Açıklamalar :
İnsanın zorunlu ihtiyaçlarından artan malını saklamayıp öncelikle geçimlerini üstlendiği kişilerden başlamak üzere ihtiyaç sahiplerine dağıtması, iyilik ve cömertlik gereğidir.
Hiç şüphesiz her iyilik gibi faydası ve hayrı, böyle davranan kimseye yöneliktir.
Çevresindeki insanlar ihtiyaç içinde kıvranırken, elinde ihtiyaç fazlası imkânı bulunanların, cimrilik edip kimseye bir şey koklatmaması ise, lehlerine değil, aleyhlerinedir.
Özellikle bu ihtiyaç sahipleri, bakımını üstlendiği kişiler ise, daha kötüdür. Nitekim bir hadîs-i şerîfte “Geçimini üstlendiği kişileri ihmal etmesi kişiye günah olarak yeter” (bk. 296. hadis ) buyurulmuştur.
Bu hadisimizde, özellikle ihtiyaç fazlasının infak edilmesi tavsiye edilmektedir.
Bu orta yoldur. Zira kendisini başkasının yardımına muhtaç bırakacak şekilde nesi var nesi yoksa dağıtmak sonra da başkalarının kendisine bir şeyler vermesini beklemek asla doğru değildir. Böyle bir tavır cömertlik sayılmaz. Her şeyin bir ölçüsü vardır.
Nitekim Sevgili Peygamberimiz, bütün malını sadaka olarak getirip : - Ey Allahın Resûlü!. Al bunu, sadakadır. Sahip olduğum bütün malım budur, diyen kimsenin yüzüne bakmamış. Adam bu sözü üç kez tekrarlayınca, malı alıp adamın önüne bırakmış, sonra da: - “Sizden biri elinde-avucunda ne varsa hepsini getiriyor ve bu sadakadır diyor; sonra oturup insanların kendisine yapacakları yardımı bekliyor. Sadakanın iyisi, vereni ihtiyaç içinde bırakmayandır” buyurmuştur (bk. Dârimî, Zekât 25 ).
Hz. Ebû Bekir’in bütün malını, Hz. Ömer’in imkânlarının yarısını tasadduk etmesi ve Hz. Peygamber’in kabul buyurması, onların kimseden bir şey beklemeyecek gönül tokluğuna sahip olmaları sebebiyledir.
Hadisimizde, elinde ihtiyaç fazlası imkânı olduğu halde, harcaması gerekli olan yerlere harcamayanların ilâhî azabı hakedeceklerine işaret buyurulmuş, ihtiyacı kadarını tutmasında ise hiçbir sakınca bulunmadığı bildirilmiştir.
İyilik ve cömertlikte sıranın, geçimi üstlenilmiş kişilerden başladığına da ayrıca dikkat çekilmiştir. Sonuçta, bir çok kez tekrarlandığı gibi “Veren elin, alan elden üstün” ve hayırlı olduğu genel prensibi hatırlatılmıştır.
Hadisten Öğrendiklerimiz :
1. İhtiyaç fazlası malı infak etmek ve infaka yakınlarından başlamak tam bir iyiliktir.
2. İhtiyacı olan malı elinde ihtiyâten tutmakta bir sakınca yoktur.
3. Geçimini üstlendiği kişileri ihtiyâç içinde bırakmak iyilik değil, kötülük getirir.
4. Vermek, almakdan her zaman üstündür.
5. Kendisini başkalarının yardımına muhtaç bırakacak şekilde varını yoğunu tasadduk etmek doğru değildir. Her şeyin bir kararı ve ölçüsü vardır.