1. Bazı okurlar soruyor: Ağır sıklet finalin iki yiğidi Fırat ile Kılıçdaroğlu benzer etnik kökenden gelmiyor mu? Bu güç, kudret, enerjilerini, cesaretlerini mesela "Kürt meselesi"nin (hadi çözümü bir yana da) akılcı, vicdani, insani bir yola sokulmasında da kullanamazlar mı?
2. Nispeten yakın ama daha kapsamlı bir soru da şöyle formüle ediliyor:
AKP'nin kapatılmaması hakikaten "demokratik ve hukuki ilke" sorunu ise, AKP'liler açısından "DTP'nin kapatılması" ne tür bir sorun yahut "no problem"dir?
3. Çok yoğun bir dinleyici, izleyici, gizleyici soruları da Veli Küçük'e dair. Ahde vefa olaraktan:
a) Veli Küçük de "Emekli paşa" değil midir? Yeni durumda "Paşa" demesek de, "Emekli general" değil midir?
b) Aynı iddianame ile tutuklu diğer "Paşalar", yani "emekli generaller" ziyaret edilirken o neden ihmal edilmiştir?
c) Gladio, Güneydoğu, Jitem, Susurluk, Ergenekon gibi vakalar arasında en sağlam bağı simgeleyen, "bir kısım sağcı bir kısım solcu durumlar"ın birliğini vurgulayan, devlette devamlılığı temsil eden "Küçük Paşa"ya ayrımcı davranılması ne tür bir hassasiyet yahut hassasiyetsizlik eseridir?
d) "Küçük Paşa"yı "Büyük market" işlerinde yönetim kuruluna alan, "Küçük Paşa"nın "İyi çocuk"u "Dışkıcı Albay"ı "Banka güvenlik komutanı" yapan bir kısım "liberal, demokrat, serbest piyasacı" özel sektör şimdi kendisine neden ilgi göstermez? TÜSİAD ve bir kısım "sivil toplum demokratı" bu vefasızlıkla neden ilgilenmez? Etik midir yani?
4. Camiamızın dikkatli mensupları da hayretle soruyor:
a) Tuncay Özkan'a "o zamanki başbakana, başbakan yardımcısına, onun kardeşine, o devir iktidara yakınken" büyük ilgi, muhabbet gösteren, TV'lerini, köşelerini, gruplarını, sırlarını, taleplerini emanet eden medya patronları ile yöneticileri niye şimdi vefasızlık yapıyor?
b) Şu çok acı değil mi? Özkan ve "Ergenekon'da dokuzuncu dalga" gözaltıları haberini verenlerden, mesela Milliyet Gazetesi, "Kim kimdir?" diye biyografiler sundu. Ne var ki, "Gazeteciliğe 1981'de başlayan Özkan" dendikten sonra "1996'da Kanal D Haber Merkezi'nde göreve başladı. Kanal D'den ayrıldıktan sonra Temmuz 2002'de Çukurova Medya Grup Başkanı oldu" diye devam edildi.
Peki 96 ile 02 arası ne yaptı?
O dönemde "Kanal D Haber Merkezi'nde göreve başlamak" tan öte, orayı en tepeden bizzat yönettiğini yazmamak vefasızlık değil mi!
O dönemde Doğan Grubu'nun Radikal Gazetesi'nde yazarlık yaptığını yazmamak ayıp değil mi! (Bunu Radikal de atlamış!) Neyse ki CHP Milletvekili Avukat Şahin Mengü, hem grubun hem Özkan'ın avukatlığını yapıp vefalı davranıyor.
"2001 Şubat" tan itibaren, bu eksik biyografiyi sunan Milliyet' te köşe yazarlığı yaptığını hiç yazmamak çok ayıp değil mi!
(Aynı tarihin, o iktidara ve her cinsten iktidara epey muhalif yazıları peş peşe koşturan ve zaten ön sayfalardan arkaya atılmış Dipsiz Kuyu'nun, dolayısıyla benim, rahmetli Duygu Asena, Zeynep Oral, Yalçın Doğan, Şahin Alpay, Nilgün Cerrahoğlu, Turhan Selçuk, Bedri Koraman (ve başkaları) ile birlikte , Milliyet'ten kovulma tarihimiz olduğunu hatırlayan da var ki, ne alaka!)
c) Özkan'ı, o devirdeki iktidara yakınlığını tamamen duygusal takdir ederek büyük bir transferle "Medya Grup Başkanı" yapan Çukurova Grubu da şimdi neden vefasız?
5. Bir de şöyle bir vefa sorusu var. Ama pek anlamadım. Belki de vefasızlık değil, tam manasıyla vefa:
Basın meslek örgütleri Başbakan'ın "Bu gazeteleri okumayın" çağrısına karşı ortak tavır aldı. Bu çok iyi.
Hatta, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin "meslek örgütü" olarak tanımadığı Basın Konseyi de ilk kez aralarına alındı. Olabilir.
Aynı açıklamada "Gazetecilerin iş ve çalışma koşulları açısından sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması çok daha fazla önem kazanmıştır. Medyada tekelleşme önlenmelidir. Editoryal bağımsızlık sağlanmalıdır" da dendi.
Normalde, o toplantıya katılan her örgütün üyeleri, en başta yöneticileri, başkanları bu hususu da her yerde savunmalı. Bu da "akde vefa" değil mi? Özellikle, köşe yazarları, başyazarlar, duayenler, mesela Basın Konseyi Başkanı ilk yazılarından birinde "Sendikal örgütlenme önünde engeller kalkmalı" diye yazmalı.
Di mi?
6. 100'üncü yılını idrak eden, 14 yıl en üst ligde oynayan "süper amatör lig takımı" yeşilbeyaz Vefa ne zaman profesyonel liglere dönecek?
Vefa takımını yıllarca izleyen benim gibilerin hasreti. Lig'deki son hızlı sağ açığı (Fenerli Raşit ve Erdinç'in olduğu kadroda) Ömer Güvenç'ti. Santrforu Zeki'yi Fener kaçırmıştı. Bir başka yıldızı Güray ise Beşiktaş'a gitmişti. Daha önce müthiş sol açığı Hilmi Kiremitçi vardı. İsmail Kurt, Candemir Berkman orada oynamıştı. Saffet Sancaklı oradan çıkıp üç büyükleri dolaşmıştı. Mahir Çayan da Vefa futbolcusuydu.
Büyükşehir Belediye neden vefalı davranıp Vefa olmaz mesela? Zaten orası Belediye'nin de semti değil mi? İlle boza mıdır yani!