Benim çocukluğum Ege'nin Manisa'sinin bir kır köyünde tütün tarlalarında geçti. Hani, kaşarlanmış bürokratlar vardır ya. Devletin her kademesinde görev yapmış. Devletin tepeden tırnağa her şeyini bilen. Aynı onun gibi ben de tütünün, tütüncülüğün tepeden tırnağa herşeyini bilirim.
Tütünle uğraşan Egeli köylülerin en büyük günü Ege Ekici Tütün Piyasasi'nin acildiği gündür. Zehmerden sonra Subat'a doğru acilirdi Ege Ekici Tütün Piyasa'si. O gün köylüler kasaba da toplanirlardi. O gün onlarin yüryüsleri bile değisik, daha bir calimli olurdu. Hatta inanin o gediz ovasindaki köylerin arasindan Izmir'e doğru akip giden gediz nehri bile o gun daha bir şatafatlı akar, Menderes koprüsünün oradaki köpükleri daha bir alimli beyaz olur, kükreyisinin sesi taa kasabadan duyulurdu. O da köylülerle beraber piyasanin acilisini yasardi sanki. Köylüler kasabada toplanirlar o gun. Tekel binasina gidip yıl boyu el emeği göz nuru döktükleri tütünlerinin fiyatini ögrenmek, hasılatını kaldırmak icin. Tekel'den umdugunu bulamayanlar, köylülerin tüccar dediği özel sirketlerde daha iyi bir fiyat ararlardi tütünlerine. O Pazar yerinin yani basindaki tekel binasindan çikan köylülerin bazilarinin yüzleri guler, bazilarini hüzün kaplardi.
Bir tarihte böyle bir günde bizim köyün Hüseyin emmisi tekel binasina girmis tütünunun fiyatini oğrenmek icin. Ona düşük bir fiyat söylemisler. Hüseyin emmi, bu sene iyi tütün yetistirememissin demis tekel yetkilileri. O da hüzünlü bir sekilde ayrilmis tekel binasindan ve tüccarin yolunu tutmus, tütünun tüccardaki fiyatini ogrenmek icin. Ancak yolda giderken Cuma namazinin ezani okunmaya başlamis. Hüseyin emmi de bari su namazimi kilayim da namazdan sonra tüccara giderim diye camiinin yolunu tutmuş. Camide hani şu cumanin iki rekatının sonunda imam sağa sola selam veriyor ya, essalamu aleykum verahmetullah, esselamu aleykum verahmetullah diye. Hüseyin emmi dalgınlıkla sağına ve soluna doğru esselamu aleykum verahmetullah, esselamu aleykum verahmetullah diyeceğine, sağına doğru tekelde tütünun fiyati düsük cikti, soluna doğru da acaba tüccarda nasıl demis. Bunu da yanında namaz kılmakta olan kuytunun Ali duymus. Cami çıkışında kuytunun Ali bunu herkese söylemiş. Kısa sürede durum bütün kasabaya yayılmış. Hadise town talk haline gelmiş, herkes bunu konuşur olmus. Kimisi nasıl böyle der diye mırıldanmış. Kimisi de ben Hüseyin emmiyi bilirim böyle şey yapmaz diye.
Aradan bir hafta geçtikten sonra köyün dolmuşuyla köylüler bir Salı günü kasabaya alışverişe giderken, dolmuşta yine bu hadise konu olmuş. Tesadüfen Hüseyin emmi de kuytunun Ali de dolmuştaymış o anda. Hüseyin emmi hiddetle gözleri fal taşı gibi dışarıya çıkmış bir vaziyette cebinden ot testeresini çekip kuytunun Ali'nin gırtlağına dayamış, ve cibilletini sattığimın kuytusu ben böyle bir söz ettim mi demiş. Dolmuştakiler ayıramamışlar bir türlü ikisini. Sonunda şoför karakolun önünden geçiyoruz, jandarma diye yalandan bağırınca yatışmışlar.
Çoçukluğumdan o günü çok iyi hatırlıyorum. Hadise o günün öğleden sonrasında bizim köyün kahvesinde de açıldı. Yine hararetli bir tartışma çıktı. Bayağı gerildi köy. Kahvede, köyün önde gelenlerinden birisi eğer Hüseyin emmi böyle yaptıysa Allah belasını versin dedi. Köyün bekcisi ne var bunda dedi. Demişse demiş, şeriatla mi yönetiliyor bizim köy dedi. Köyün ramazan davulcusu bunlar iftira, bana da geçen ramazan paraları yiyor diye iftira atmışlardı dedi ve olayın içinde komşu köyün parmağı olduğunu ileri sürdü.
Geçen seçimde muhtarligi kaybeden birisi köyun muhtarina senin kardesin Hüseyin bunu nasil yapar. Siz de hic utanma sikilma yok mu? At mühürü dedi muhtara. Mühür dedigi muhtarlik mazbatasi. Vay beyim vay, niye atacakmişim dedi muhtar. Ben atayim da bekciyle beraber sen mi alacaksin mühürü dedi. Bir ara laf başi dedeme geldi. Dedem bunlarin Hüseyin emmiye yapilan bir iftira oldugunu, muhtari yipratmak icin uydurulduğunu, olayin muhtarin kuytunun Ali'ye koyunlarini köy merasinda gütmeye izin vermediğinden kaynaklandiğini söyledi. Gerilim bayagi yükseldi koy kahvesinde. Bu arada imam durumu biraz yatiştirmak icin canim köylülerim, cancağizlarim, kuzularim, yapmayin böyle dedi. Sizin halinizin, okul bahçesinde kavga edip oynayan çocuklari gösterip te, şu çocuklardan farki yok dedi. Yapmayin böyle, bu dünya hayati oyun ve oyalanmadan başka bir sey değildir, aklinizi başiniza alin dedi. Hadin hep beraber ikindi namazina gidelim dedi.
O arada abim geldi hadi tütün kırmaya gideceğiz diye. İyi hatırlıyorum, ben çocuk halimle abimle beraber tütün kırmaya gitmek uzere evin yolunu gönülsüz tuttum. Abime imam ne demek istedi diye sordum yolda. Ne dedi imam dedi. Dedi ki, bu dünya hayati oyun ve oyalanmadan ibarettir. Bilmiyorum dedi abim. Ben dedim ki, madem dünya hayatı oyun ve oyalanmadan ibaret, o zaman bugün tütün kırmaya gitmesek olmaz mı diye sordum. Olmaz dedi. Gidip oyalanmamız lazım dedi.