İlköğretimi okuduğum yıllarda her sabah and içer ve sonunda da “Varlığım Türk varlığına armağan olsun, ne mutlu Türküm diyene.” Şeklinde bitirirdik. Sonraları 8 yıla çıktı ilköğretim. Halen and içirip yarının büyüğü çocuklara mutluluğu Türklükte bulmayı ezberletiyorlar mı? Bilmiyorum. Türkiyede doğduğum için Allaha hep şükrettim, sayısız nimetlerin içinde buldum kendimi. İslamı da fazla zahmet çekmeden benimsedim kendime. Hele İslam nimetini, gurbet ellerde insan daha iyi fark ediyor.
Amerika değişik milletlerin bir araya gelmesiyle oluşsa da zamanla kendi milletini yani Amerikalıyı oluşturmuş. İstanbula gelen Sivaslılar, Trabzonlular veya Urfalılar doğma büyüme İstanbullu olsalarda, nereli oldukları sorulduğunda hep babalarının veya dedelerinin memleketlerini söylemişlerdir. Ama Amerikada işler böyle gitmiyor. Bir şekilde yok ediyor insanları. Zorlamadan yasaklamadan hemen ikinci kuşakta dilini bitiriyor. Kültürünü unutturuyor ve en önemlisi dinini de değiştiriyor.
Her birinin muhafazası önemli ve gereklidir. Ama ben dilini ve kültürünü muhafaza edebileni görmedim. Onbeş yıllık tecrübemde bile yeni nesilin kendini ifade etmede annesinin dilini değil de İngilizceyi tercih ettiğini gördüm. Şöyle söyleyeyim, İngilizceyi ana dilleri gibi konuşmuyorlar çünkü analarının dillerini konuşmuyorlar. İngilizceyi bilmeyen anların çocukları ana dili nasıl oluyor da İngilizce oluyor. Bu ne yaman çelişki değil mi? Ama kocaman bir hakikat. Çocuklarının Türkçeyi iyi bildiğini idda edenlere şunu söyleyeyim ki “koştum oynadım, top oynadım acıktım” değildir Türkçe. Biraz daha yakından bakın çocuklarınıza bakalım nasıl ve hangi dilde ifade ediyorlar kendilerini? Nasıl sorusunu da Türkiyedeki kardeşlerim için söylüyorum. Çocuklarımızı birileri tanımlasa bunlar Müslüman Türkler diye mi tanımlar acaba.
Gurbetteki Anadolu insanının sıradan hayalidir para kazanıp memleketine geri dönmek. Ama evdeki hesap çarşıya uymuyor. Bunu Avrupadaki geniş tecrübemize baktığımızda daha iyi görüyoruz. Nitekim kalıcı olduklarını artık herkes anladı. Hatta öyleki onlar için gurbette kelimesini bile kullanamayız. Türkiyeye gezmeye gelenler kendilerini evinde gibi mi hisediyorlardır?
Şairin dediği gibi “Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan”. Ve “Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden. Bir çok seneler geçti, dönen yok seferinden”.
Bu bağlamda tekrar Amerikadaki geleceğimize bakalım. 1800 lü yıllardan sonra Osmanlı topraklarından gelen her türlü millet ve müslümanlara rağmen hiç birisinin sağlam kaldığını göremiyoruz. İslam ulusu oluşturulmaya çalışılsaydı böyle olmazdı herhalde. Hepimizin bildiği Malcolm X ilk zamanlar siyahların Afrikadan geldiğini hatırlatarak bir öze dönüş hareketi yapmaya çalışıyordu. Oysa Afrika çok uzaklarda kalmıştı ve burası Amerikaydı. Afrikayı buraya taşıyamayacağına göre neyi taşıyabilirdi ki? Hatasını anladığında burdaki İslam Ulusunun sağlam temellerini çok kısa sürede atıp Malik Al Şahbaz olarak şehit oldu.
Şu kısa dünya hayatında önemli olan Allahın rızasını kazanmak değil mi? Amerikadaki İslam ulusunun oluşumunda bir katkımız olacak mı? Yoksa Afrikalı kalmaya çalışan siyahlar gibi mi olacağız? Mutluluğu sadece dünya hayatıyla düşünüyorsak Ne Mutlu Türküm Diyene söylemeye devam edelim. Kocaman bir köye dönen dunyamızda nerde olursanız olun Amerikalı oluyorsanız Amerıkalı olmaktan kurtulamıyorsanız diyecek birşeyim yok. Ama müslümanlığımızı koruyamıyorsak vay halimize.
tuncer2020@yahoo.com