"UYANIN BU ATEŞ HEPİMİZİ YAKACAK"

Lütfi AYHAN

"UYANIN BU ATEŞ HEPİMİZİ YAKACAK"

( Ocak 1991
DİRİLİŞ DERGİSİ
Sezai Karakoç'un Çağrısı.
9 Ekim 2023 Habernamede çıkan benim yazım )

Günün anlam ve önemine binaen o yazıyı tekrar yayınlıyorum.
.............

Uyanış, diriliş şimdi değilde ne zaman? Düşman, düşmanlığını hiç bu kadar açıktan göstermemişti. Şeytan niyetini hiç bu kadar net ortaya koymamış, gerçek amacının tüm İslam ülkeleri, tekmil Ümmet olduğunu beyan etmemişti : Alevi- Sünni, Şii - Vahhabi, Ehli Sünnet - Ehli Farz... Fark etmeksizin, Türk, Kürt, Arap, Acem... Ayırmaksızın Müslümanların hepsinin top yekün imha edilmesi gerektiğini açık açık söylememişti. Asırlardır bizi bir yalanla avutmuş ; "Barış, demokrasi, insan hakları, medeniyet, eşitlik, adalet, insan hakları...Diye diye uyutmuştu. Halbuki görmemiz gerekirdiki onlar ( Batı= ABD + AB...) bir yandan böyle derken bir yandan da Osmanlıyı parçalayarak o adalet çınarını 30'dan fazla parçaya bölmüştü. Sonra o parçaları birbirine düşürmüş, onların birbirlerini yemesi sayesinde kendisi ayakta kalmış ve onlara ait ne varsa( yer üstü, yer altı, kültürel) tüm kaynakları ve değerleri iç etmişti. Ama bunları yaparken hiç bir zaman bugünkü kadar açık, net, görünür olmamıştı.
ZULÜM GÜNEŞİ ZİRVEDE
Gölgeler en uzun hale gelince batarlar. Batı güneşinin gölgesi en uzun hale geldi. İnşallah yakında batacak.
Allahu Teala'nın bir lütfu olarak bugün düşman, azgınlığını zulmünü gizlemeden açıktan yapmaya başladı. Filistin'de Çoluk çocuk, hastane, okul demeden bombalamaya devam eden İsrail, yaptığı zulmü gizlemeye bile gerek duymuyor artık. Hatta tüm Müslümanları açıktan tehtid ediyor. O'na bu konuda en büyük yardımı ise " Büyük Şeytan" yapıyor. Ardından Avrupalı yamaklar sıraya giriyorlar. İnşallah bu zulüm ( yıllarca yapılan propogandalar sebebi ile) batının gerçek yüzünü görmeyip onu yücelten, onu ideal medeniyet olarak selamlayan şarklı, Asyalı, Müslüman Gençlerin gözlerinin açılmasına vesile olur.

ZULME KARŞI ÇARE NE?

Çareyi "Diriliş Şairi" 1991 yılında göstermiş. Merhum Sezai Karakoç'un o tarihte yazdığı bildiriden bazı bölümler devayı gösteriyor;

"İSLÂM ÜKELERİNİN BAŞINDA BULUNANLARA ÇAĞRI

Size sesleniyorum! İslam ülkelerinin başında bulunan cumhurbaşkanları, başkanlar, krallar...Size sesleniyorum.Türkiye’nin, Mısır’ın, İran’ın, Suriye’nin, Ürdün’ün, Pakistan’ın, Tunus’un, Cezayir’in, Fas’ın ve diğer İslam ülkelerinin başında bulunanlar size sesleniyorum. Bulunduğunuz yere nasıl geçmiş olursanız olun ister kaderin sevkiyle veya cilvesiyle, ister babadan dededen size geçen veraset hakkıyla ister alnınızın teriyle, ister hak ve hukukla, ister kuvvet zoruyla halkınızın yönetimini ele geçirmiş bulunun, size sesleniyorum ve diyorum ki, tarihin en kritik göreviyle, en ağır sorumluluğu ve ödeviyle karşı karşıyasınız. Bu görevi çoktan yerine getirmeniz lazımdı şimdiye kadar. Şimdi, hülûl etmiş vâdenin son deminin son demidir. Bu görev nedir? Bu görev, derhal bir araya gelip bir SAVUNMA ANLAŞMASI yapmanız ve bunu harfi harfine uygulamanızdır. Yani herhangi bir İslam ülkesine saldırı olursa, ona hep birden karşı koyma hususunda anlaşmak durumuyla karşı karşıyasınız.

Neden böyle bir anlaşmaya ihtiyaç vardır? Batı ülkeleri Körfez’in petrol bölgesini işgale başlamıştır da ondan. O işgal bitince hep birden Irak’a saldıracaklardır. Bunun için de bahane hazırdır. Bu bahaneyi, Irak, Kuveyt’i işgal etmekle bizzat kendisi vermiştir.Irak’ın işi bittikten sonra, teker teker birer bahane ile sizin ülkeleriniz aynı batılı ülkelerin hava, deniz ve kara kuvvetlerinin saldırısına uğrayacaktır. ( Aynen öyle oldu. Irak gitti, Suriye gitti, Libya gitti, Suriye gitti ...L.A) Tıpkı Moğolların İslam ülkelerini zapt etmeleri gibi. ( Tıpkı Haçlıların saldırıları gibi L .A) O zaman, ülkenin biri alındığında, komşusu seyirci kalıyordu. Ama hemen ardından sıra kendisine geliyordu. Tıpkı Endülüs’teki parçalanmadan sonra olduğu gibi. Bir beylik, İspanyolların vahşi saldırısına uğradığında öbürleri hareketsiz ve cansız, kurbanlık koyun gibi sıranın kendisine gelmesini bekliyordu. Ülkelerinizi aynı duruma düşürmeyiniz, tarihten ibret alınız....".

.............

"...Ey krallar, hükümdarlar, başkanlar, cumhurbaşkanları! Saniyelerin bile kıymetli anlarını yaşıyoruz. Vakit kaybetmeyiniz, bir araya geliniz, İslam ülkelerinin sigortası gibi, kutlu savunma anlaşmasını derhal imzalayınız.Bunu yapmadığınız takdirde, talihsiz halkların çocukları, kıyamete kadar, tarihle birlikte bu ihmalinizi elbet hayırla yad etmeyeceklerdir.Otuz senedir yazıyorum. Tüm eserlerimde Batı’nın bir gün gelip petrol bölgesini işgal edeceğini, sonra teker teker öbür ülkeleri istilaya girişeceğini açık ve seçik bir şekilde yüzlerce kez yazdım. Bugün ne yazık ki, bu öngörüm tahakkuk etmeye başladı. Keşke yanılsaydım. Keşke yalancı çıksaydım! Kuveyt’in işgalinin ardından yaptığım yorum bugün, yani dört ay sonra, gazete manşetlerine geçti. Şimdi de yakın gelecek için sizi uyarıyorum; harekete geçin....".

.........

"Ben hatırlatma görevimi yerine getiriyorum. Eğer mümkün olsa ve bir etkisi bulunsa, her birinizi ziyaret edip bu anlaşma için sizi ikna etmek isterdim.Fakat, heyhat ki, o güç ve imkânda değilim. Ancak, buradan seslenebilirim.Ve işte sesleniyorum.Vakit kaybetmeden, İslam Birliği Sekretaryasını, gerçek, etkin, askeri, ekonomik ve kültürel bir Birliğe çeviriniz. En azından bir Savunma Paktı haline getiriniz.Bunu yapmanız için kendi kendinizi aşmanız gerekiyorsa, aşınız, bir kerecik olsun aşınız; Allah için, din için, yurt ve milletimiz için kendinizi aşınız. Çünkü: biliniz ki, kim ne derse desin, Batılılarca ne kadar bölünmüş olursa olsun, yurt ve milletimiz, aslında birdir. Bu millet, yekpare bir millettir, bu yurt yekpare bir yurttur. Geçmişte böyleydi, gelecekte de böyle olacaktır. Bugünkü durum geçicidir, arızî bir fetret döneminden başka bir şey değildir.

Her şeyi unutmuş olamazsınız. Rüyalarınızı kurcalayınız, belki benim çığlığımın bir zerresini olsun orada bulacaksınız.Çocukluğunuzu hatırlayınız. Dedenizin, babanızın, annenizin, bu ülke gerçek düşünür ve şairlerinin, er ve erenlerinin size vasiyetlerini hatırlamıyor musunuz?Bulunduğunuz mevkilerde ebedi kalacağınızı mı sanıyorsunuz?Dost acı söyler. Biliniz ki, tarihin bu en korkunç anında gerekeni yerine getirmezseniz, fırtınaların en şiddetlisiyle bulunduğunuz zirvelerden yokluğun uçurumuna savrulup gideceksiniz.Kulağınızı, bastığınız toprağa yapıştırınız. Yerin altındaki ölüler, sizden bu masum milleti ve yurdu korumanız için milyonlarca ağızdan sesleniyorlar.Dağlardan, tepelerden, gönüllerden yükselen sesi işitiniz. Gece ve gündüz demeyiniz, gece yarısı da olsa toplanıp anlaşınız.Camilerden, kubbelerden, yazma eserlerin sayfalarından, tüm yurt ve tarih çizgilerinden yükselen sesi işitmek için bir kerecik olsun kendinizi aşınız.Gençliğinizde gelip sizi yoklayan idealleri düşününüz. Etrafınızda uçuşan, nice genci yakıp kavuran idealleri hatırlayınız.

Birinci Dünya Savaşında, dinleri, milletleri, yurtları, dinimiz, milletimiz, yurdumuz (ki bunlar birbirine perçinlenmiş kutlu değerlerimizdir, birbirlerinden ayrılmazlar) uğruna canlarını veren, kanlarını kara toprağın içtiği, çöllerde ve gurbetlerde kalmış şehitleri hatırlayınız. Dökülen kanları ve gözyaşlarını hatırlayınız. Annelerin döktüğü gözyaşlarını hatırlayınız.Birliğin bozulmasının üzerinden yüzyıla yakın bir zaman geçti. Ülkelerimizin kârı ne oldu? Bir parça geriye dönüp baksanız, bir savunma birliği kurmayı, bir hayat memat meselesi olarak görürsünüz.Gözünüze Batılıların çektiği perdeyi yırtıp atmak için bir kerecik olsun kendinizi aşınız ey başkanlar, cumhurbaşkanları, krallar!

Şeyhlerin, emirlerin artık gözüken akıbetinden ibret alınız. Çağ, sizi hesaba çekmeden siz çağın hesabını yapınız.Size, bir milyar Müslüman’ın gönlüne tercüman olduğuma yürekten inanarak sesleniyorum. Vaktin kalmadığını, mukadder anın yaklaştığını haber veriyorum.Kimileri sizin şimdiye kadarki tutumunuzla bu çağrıya layık olmadığınızı söyleyeceklerdir. Öyle de olsa, şimdi iktidarda olduğunuzdan sizi uyarmak bir görevdir. Siz bu görevi yapmazsanız, elbet, büyük devrim olacak ve görev yapacaklar gelecektir.Sizi uyarıyorum, şahıslarınızla ve şahıslarınız dışında tüm İslam dünyasını, büyük İslam milletini uyarıyorum. Büyük uyanış ve diriliş sûrunu üflüyorum. Bu kulakları patlatacak sesi işitmeyeceklere ne yazık! Son anda da olsa uyanıp dirilecek olanlara muştular olsun...."

Allah senden ebediyen razı olsun ey münzevi mütefekkir. İnşallah İslam ülkelerinin başında bulunanlar bu büyük uyarın ile uyanırlar. Dua edelimde uyansınlar.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.