Felaketler ve acılar yaşanmadan nedense bir takım tedbirleri akıl edemiyoruz. Daha doğrusu etmiyoruz. Sanıyorum bu durum alınması gereken tedbirleri bilmediğimiz ve düşünemediğimizden kaynaklanmıyor. Biraz vurdumduymazlık ve insan hayatına önem vermez yapımızdan kaynaklanıyor. Tepkilerimiz de hep anlık oluyor. Ülkemizin bir deprem kuşağı üzerinde olduğunu bilmemize rağmen Gölcük depremi ile 10 binlerce insanımızı kaybedene kadar nedense yapıların depreme dayanıklılığını sağlayacak gerekli kurumsal düzenlemeler aklımıza gelmedi. Önce Gölcük ardından da Düzce depremi bu konuda nelerin yapılması, hangi tedbirlerin alınması gerektiğini düşündürmeye başladı. Bunun sonucudur ki yapı denetimi ve mevcut yapıların gözden geçirilerek gerekli olanların güçlendirilmesi gündemimize geldi. Gündemimize geldi de yapılan hukuki düzenlemeler gerektiği gibi hayata geçirilebildi mi? Geçirildi ya da geçirilemedi, geçirildi ise tamamen uygulanıp uygulanamadığı konusunda hüküm verecek durumda değilim. Ancak vatandaş arasında söz gelimi yeni binaların tamamının deprem yönetmeliğine uygun şekilde yapılıp yapılmadığının kontrolü konusunda şüpheler var. Bu arada eski binaların gerekli kontrolleri yapılarak güçlendirilmesi ya da yıkılması gerekenler yıkılabildi mi? Bu soruya hemen 'evet' demek mümkün değil. Çünkü, böyle bir çalışma ciddi paraya ihtiyaç gösteriyor. Böyle olunca da para insan hayatından daha önemli hale geliyor.
Büyük şehirlerimiz başta olmak üzere yurdumuzun pek çok köşesinde zaman zaman insanlar yolları keserler, yolu trafiğe kapatırlar. Sebep ise trafik kazaları sonucu yaşanan acılardır. Yolu kapatırlar ki hem yaşanan kazaları protesto ederler hem de o yere üst geçit yapılmasını isterler. Ebette üst geçit isteğinde insanımız haklıdır. Böyle bir haber karşısında neden kazalar olmadan, insanlarımız hayatını kaybetmeden gerekli yerlere üst geçitler yapılmazda ille de yüreğimiz yandıktan sonra düşünür alt ya da üst geçit yapılır diye sorarız. Kazeların ardından yolları keserek tepkimizi dile getiririz de üst geçit yapıldıktan sonra buraları kullanma konusunda hassas davranır mıyız? İster İstanbul İster Ankara'da fotoğraf makinemizi alıp şöyle şehirde bir saat dolaşsak üst geçitleri kullanmayarak yoğun trafik arasında insanların karşıya geçmeye çalıştıklarını görürüz.
Sanıyorum bu noktada bazı konulardaki rahatlığımız ve vurdumduymazlığımız belirleyici oluyor. Eğer üst geçit dururken trafiğin arasında cambazlık yaparak karşıya geçmeye çalışan bir yayaya yaptığının yanlış olduğunu söyleyerek ikaz etmeye kalkışsanız da bir sonuç alamazsınız.
Bütün bunlardan çıkan sonuç yöneticilerimizin harekete geçmesi, gerekli tedbirleri alması için ille de felaketleri yaşamamız gerekiyor ama buna karşılık insanımız da alınan tedbirlere fazlaca itibar etmiyor. Bir türlü yanlış alışkanlıklarını terk edemiyor. Üst geçit dururken arabaların arasında cambazlık ederek karşıya geçmeyi bir kahramanlık(!) gibi algılıyor.
Bütün bunları Zeytinburnu'nda yaşanan tramvay kazasının ardından kazanın olduğu yere üst geçit yapılması için harekete geçildiği haberi hatırlattı. İnsan ister istemez o kaza yaşanıp iki gencimiz hayatını kaybetmeden bu tedbir alınabilseydi diye düşünmeden edemiyor. Buna rağmen gecikmeli de olsa üst geçidin yapılması bir adımdır. En azından bundan sonraki kazaları önler, en azından azaltır. Aslında üst geçidin yapılmasının ardından orada yeni kazaların olmaması gerekir. Bunun için de insanımızda üst geçit kullanma alışkanlığının oluşturulması şarttır. Bu noktada yapılan alt ve üst geçitlerin yüksek oluşu, yaşlıların düşünülerek yürüyen merdivenlerin yapılmaması, üst ve alt geçitlerde az da olsa var olan yürüyen merdivenlerin ise genellikle çalışmaması kullanma alışkanlığını büyük ölçüde engelliyor. Bu arada alt ve üst geçitlerin evsizlerin barınağı haline gelmesi de buraların kullanılmasını azaltan hususlardan birini oluşturuyor. Bu bakımdan yapılan alt ve üst geçitlerin herkesin rahatlıkla kullanabileceği şekilde olması, temizliğine dikkat edilmesi ve insanların geçerken korkmalarına yol açan durumların oluşmaması çok önemlidir. Kısacası tepki karşısında "Biz yapılması gerekeni yaptık" demek soruna çözüm bulmak için yeterli değildir.
Öncelikli olarak alınması gereken tedbirlerin acıları yaşamadan düşünmek, bundan sonra da buraların kullanışlı olması şarttır. Elbette insanımızın lüzumlu hassasiyeti göstermesi, yapılmış geçitlerin altından geçmeyi bir marifetmiş gibi algılama alışkanlığından kurtulması gerekiyor.