Ülkemizin en kıdemli gazetecisi, medyada bugün yöneticilik ve köşe yazarlığı yapanların çoğunun 'ustası', Amerikalı 'gazeteci' ve Türkiye uzmanı Nick Ludington'un dostu, 'askere en yakın yazar' olarak bilinen Mehmet Ali Kışlalı'nın (MAK) 'Monşerler Çalışıyor' yazısına nihayet sıra geldi.
Elinden tuttuğu meslektaşların 'Usta' diye andığı MAK hakkında konuşarak geçirdik iki günü; şimdi artık esasa geçebiliriz.
Türkiye'de olağanüstü bir şeyler yaşanacağını herkes bir şeylerden anlamaya çalışır da, benim için birkaç simge ismin yazılarının bir yerlerde görünmesi 'alarm' zillerinin çalması anlamına gelir. ABD'de mukim ve İsrail'e yakın düşünce üreten WINEP ve Hudson enstitülerinde 'Türkiye masası şefi' unvanıyla çalışan Soner Çağaptay ile Zeyno Baran sözgelimi... Michael Rubin, Frank Gaffney Jr. ve Daniel Pipes da öyle...
Bunlardan birinin yazısının bir yerlerde çıkmasını fazla önemsemem, ancak ikisi-üçü veya hepsi birden uluslararası medyada "Türkiye, Türkiye..." demeye başlamışsa mutlaka kulak kabartırım.
"Yoksa..." diyecekleri hemen uyarayım: Şu sıralarda böyle bir durum yok... Soner Çağaptay'ın ocak ayı ortalarında çıkan son Newsweek yazısı "Kürt açılımı hedefine varamadı" sevincini Amerikalı okurlara iletiyor... Aynı grubun çıkardığı Washington Post gazetesi 2 Şubat'ta "Türkiye Batı'dan uzaklaşıyor" iddialı yazısını basmış...
Solo bir gayret bu.
Zeyno Baran geçen yılın nisan ayından beri suskun görünüyor... Daniel Pipes 2009 kasımından sonra ülkemizle ilgili yazı yazmamış... Frank Gaffney'in içinde Türkiye adı geçen son yazısı mart 2009 tarihli... Michael Rubin? Onun son Türkiye yazısı ise iki yıl öncesinin tarihini taşıyor...
Uzunca bir süre ilgilerini Türkiye üzerinden eksik etmeyen Daniel Pipes, Frank Gaffney ve Michael Rubin'in birdenbire konudan uzaklaşmasının sebebi, o yıllarda kendilerine sponsorluk yapan Türk işadamının sorununu başka bir yolla çözmeye karar vermesi... Bu adamları otelinde konuk eden, bir dediklerini iki etmeyen patron arkalarından çekilince onlar da Türkiye'ye ilgilerini kaybediverdiler...
Sanırım bu ekürinin akıl hocası olan ve bir uluslararası toplantıda yanıma kadar gelerek patronun haklarını savunan Richard Perle de artık başka telden çalmaya başlamıştır...
MAK'ın 'monşerler' dediği eski diplomatlar yeni bir maden keşfetmişler: Barry Rubin... "Atlatma haber: İslamcı-solcu ittifakı Türkiye'de demokrasinin altını nasıl kazıyor?" başlıklı bir makale yazmış adam... MAK, "İncelemede" diyor, "Deneyimli basın mensuplarının bile gözünden kaçmış olup Türkiye'de sahnelenen 'gizli operasyon' adı verilebilecek birçok işarete rastlıyorsunuz."
Gözünden böyle bir haber kaçan 'deneyimli basın mesubu' herhalde MAK'ın kendisi olmalı...
Peki de, Barry Rubin kimmiş? MAK sadece şu bilgiyi sunuyor: "Makalenin aslı İngilizce. RubinReports' isimli bir Ortadoğu Araştırma Merkezi'nin (GLORIA) direktörü Barry Rubin tarafından yazılmış."
Ortadoğu da, hangi Ortadoğu? Bunu hiç merak etmemiş 'usta' gazeteci; yazının altında verilen bilgiyle yetinmiş... Oysa Barry Rubin İkinci Dünya Savaşı'nda casusların cirit attığı İstanbul'da yaşananları 'İstanbul Entrikaları' adıyla Selim Atalay tarafından Türkçe'ye de çevrilen (Doğan Yayıncılık) kitabında anlatan bir 'Türkiye uzmanı'... İsrailli. Doğan Yayıncılık'ın internet sitesinde, Theodore Herzle sakallı fotoğrafı altında hakkında şu bilgi veriliyor: "İsrail'in disiplinler arası üniversitesi Herzliya bünyesinde hizmet veren GLORIA'nın (Küresel Araştırma ve Uluslararası İlişkiler Merkezi) yöneticisidir."
Rubin daha önce de Tel Aviv'deki Begin-Sadat Center for Strategic Studies (BESA) başkan yardımcısıydı.
Rubin "İslamcılarla solcular elele demokrasiyi tahrip ediyorlar" makalesinden önce Türkiye'de kadınların baskı altında olduğuna, devlet memuruysalar görevlerinden alındıklarına dair bir makale yazmış, orada Emine Erdoğan'la ilgili küçültücü takılmasına Ak Parti milletvekili Özlem Türköne Hürriyet Daily News'da cevap vermiş...
Hepsi bu kadar. Rubin, verilen olağanüstü nazik cevabı, "Türk hükümeti beni korkutmaya kalktı" diye sunuyor okurlarına...
Şimdi konuya bir başka açıdan yakalaşabiliriz: Barry Rubin Türkiye Büyükelçisi'ni aşağılamaya kalkan İsrail'deki Netanyahu-Lieberman ikilisinin akademik kolu olarak çalışıyor; bu belli... Onun birkaç yüz okurla sınırlı etkisini kendisinden 'Monşerler' diye söz edebilen bir eski diplomatlar grubu "Aman ne güzel bir değerlendirme" diye MAK'a (ve muhtemelen başkalarına da) gönderiyor. O da "Kimmiş bu?" diye sormadan, "Türkiye'deki kıdemli gazetecilerin bile dikkatinden kaçan bir tespit" diye sütununa alıyor.