Kıymetli okuyucular
Son otuz senelik zaman boyunca dünyada ve ülkemizde sonuçları itibariyle önemli siyasi ve içtimai hadiseler meydana gelmiştir. Bu zaman diliminin başında 12 Eylül ve ortasında 28 Şubat darbeleri milletimizi maddi ve manevi içtimai çalkantılar ve sarsıntılarla derinden etkilemiş ve telafisi imkansız yaralar açmıştır. Askeri irade her zaman siyasi iradeyi tahakküm altına almış ve siyaseti dizayn etmiş ve toplum mühendisliği projeleri uygulamıştır. Askeri irade yanında yargı gibi medya gibi CHP sendikalar üniversiteler gibi bir çok yardımcı ve destekçisi ile toplumu istediği şekilde yönlendirmede büyük ölçüde başarılı olmuştur.
2002 den sonra gelen AKP Hükümetleri ekonomiyi biraz düze çıkarmış ve millet olarak 20-30 sene öncesine göre daha müreffeh ve daha rahat bir duruma gelmiş bulunuyoruz. Ancak siyasi ve sosyal baskı ve sarsıntıların getirdiği manevi yozlaşma ve bozulma ile birlikte teknolojinin sağladığı refah ve konfor dünyevileşme(sekülerleşme) dolayısıyla bu manevi gerilemeyi artırmış bulunuyor. Toplumda aslında dindar sayısı azalmıyor başörtülü sayısı azalmıyor ama dindarlık daha sığlaşıyor. Başörtüsü çoğu hanım için tesettürden çok ilgi çeken süs aracı olarak görülüyor.
Bugünkü yazımda son devrin en büyük Mürşidi Kamillerinden Mehmed Zahid Efendi Hocamızdan önemine binaen bir hatıra ve bir nakil yapmak istiyorum.
KAFİRE SELAM VERİLMEZ
1977 yılı Mayıs ayı idi.Ben Vakıf Guraba Hastanesinde Radyoloji Kliniğinde 5 aylık asistanım. Başhekimiz Doç.Dr.Mazhar Özman Vakıf Guraba Hastanesinin tadilat ve tamiratını yapıyordu. Modern bir ameliyathane ve kalb cerrahisi merkezi kuruyordu. Kalb Cerrahisinin başına da dünyada ilk kalb cerrahisini yapan Güney Afrikalı Profesör Dr. Barnardın yanında yetişen Edip Kürklü ve eşi Sema Kürklüyü getirmişti. Uzun süre beraber çalıştığımız Edip Bey dünya görüşü bizden farklı biriydi. Bu arada Mazhar Bey kanser hastaları için radyoterapi merkezi kurmuştu. Arkasından Onkoloji Merkezi kurulacaktı.
CHP-MSP Koalisyonunda Başbakan Yardımcısı olan Necmettin Erbakan Vakıf Guraba Hastanesi Onkoloji Merkezinin temel atma merasimi dolayısıyla İstanbula gelmişti. Bu vesile ile Mehmed Zahid Kotku Hocamızı ziyaret etti. O gün biz de ziyaret etmek istedik. Özellikle Eşim o gün Hocamızı ısrarla görmek istiyordu. Ben de Erbakan varken bizi kabul edeceklerini beklemiyordum. N.Erbakan arkasından biz kabul edilince Hocamızın huzuruna girdik. Hocamız bana ‘’Kanser bulaşıcı mıdır’’ diye sordu. Ben de bulaşıcılığı gösterilememiştir dedim. Hocamız ‘’Din kanseri bulaşıcıdır’’ dedi. Arkasından ‘’ Bu sözüm doktorlara. Mazhara söyledim. Mazhar kafire selam verilmez dedim. Mazhar sen hastanede bu işleri yapıyorsun ama, bunlar olmasa da Müslüman ölse Allahın rahmetine kavuşur. Bunları yaptığında da kafir istifade eder karşına çıkar’’ demişti. Nitekim kendisine çok güvenen Mazhar Bey kendi getirdiği adamlar tarafından safdışı edilmiş ve sonunda 12 Eylül askeri darbesi nedeniyle de hastaneden ve Türkiyeden ayrılmak zorunda kalmıştı. Edip Kürklü Mazhar Beyin karşısına çıkmıştı. Temeli atılan Onkoloji Merkezi de hiçbir işe yaramamıştı. Uygun şartlarla Fransadan alınan cihazlar 7 yıl depoda beklemekten hem demode olmuş ve hem de çoğu hiç kullanılmadan işe yaramaz hale gelmişti.
Hocamız kafire selam verilmez derken kafirle iş yapmayın demiyordu şüphesiz. Ancak karşındaki adamın ne olduğunu bilerek davran kafire muhabbet ve sevgi besleyemezsin demek istiyordu. Şüphesiz dindar insanların kafir veya münafıklarla olan münasebetlerinde İslamın ölçüleri bellidir. Bize düşen her durumda imanımızı dinimizi korumak onlardan taviz vermeden münasebetlerimizi ayarlamaktır. Din kanseri bulaşıcıdır derken bize imanımızı korumamızı ihtar ediyordu. Müslüman olarak dik durmamızı kafire karşı eğilmememizi söylüyordu.
Bu arada din kanseri bulaşıcıdır sözü üzerinde uzun boylu tefekkür etmek lazım. Karşımızdaki kafirlerden sakınırken kendimizi de kontrol etmemiz şart. Çünkü davranışlarımızda kusurlu olabiliriz günah işleyebiliriz ancak dünya görüşümüzde inancımızda itikadımızda bir bozukluk bir sapma Allah korusun bizi haberimiz olmadan iman dairesinden çıkarabilir. Bu konuda çok dikkatli olmamızı ikaz ediyordu.
FAİZ
Hocamız Cuma Namazları sonrası müezzin mahfilinde kısa nasihatlarde bulunurdu. Bir Cuma namazı sonrasında da konuşmasında faizin durumundan bahsetti. Bugün gibi hatırlıyorum. Hocamız buyurdular ki: Zina büyük günahtır. Komşu ile zina daha büyük bir günahtır. Çünkü komşu ile bir hukukun var. Akraba ile zina komşudan daha ağır bir günahtır. Çünkü akraba ile olan hukuk komşudan daha önce gelir. Kardeşinle olan ve nihayet valide ile olan günah çok daha çirkin bir günahtır.’’ Bunları söyledikten sonra arkasından ‘’ İşte faiz valide ile zinadan 40 misli bir günahtır’’ buyurdular.
Dostlar bugün bankaların durumu malum. Faizsiz bir ekonomi düşünmek mümkün değil. O halde ne yapmalı? Biz inisiyatifimiz ve imkanlarımız çerçevesinde faizden sakınmak zorundayız. Hoş o sohbet yapıldığı zaman faizsiz finans kurumları o gün yoktu bugün var. Bir kısım gruplarda Kuranı Kerimde faizi kat kat yemeyin ayeti kerimesine dayanarak bugünkü banka faizleri kat kat değil diye ve enflasyona karşı caiz görüyorlar. Bu ayet faizi kesin olarak yasaklayan ayetten bir önceki ayettir. Bundan başka Efendimiz Veda Hutbesinde ‘’Faizin her çeşidi ayağımın altındadır kaldırılmıştır.’’ buyurmuştur. Bize düşen bu emir ve yasaklara göre ticari işlerimizi düzenlemek yoksa ticaretimize göre fetva bulmak değil. Aslında faizin
Sevgili okuyucular dini değerlerin altüst olduğu, bilen bilmeyen herkesin konuştuğu ve çoğu kimsenin toplumun kafasını karıştırdığı günümüzde Hocamızdan iki uyarıyı sizinle paylaştım. Allaha emanet olun.