Türkistan Notları 2
Yasak Şehir Buhara’nın hikâyesi ile başladığımız birinci yazıda Bahaeddin Nakşıbend hazretlerinin anne sevgisine şahitlik etmiş ve vasiyeti gereği kendisinden önce annesinin mezarını ziyaret edip Fatihalar okumuştum.
Ata topraklarında güzel bir geleneği burada da gördük. Ziyaret ettiğimiz tüm türbelerde ziyaretçiler ister kendilerinin oturup ziyaret edilen zatların ruhlarına hediye etmek üzere Kur’an okumaları, isterlerse de orada hazır bulunan görevlilerin okuduğu Kur’an tilavetlerini dinlemeleri ve sonrasında yapılan duaya iştirak etmeleri için ortamlar oluşturulmuş. Bunu Semerkant ve Buhara’da ziyaret ettiğimiz her türbede müşahede ettik.
Burada da görevlinin okuduğu Kur’an-ı Kerim’i dinledik ve duaya katıldık…
Türbeler Şehri Buhara’da Hem Bahaeddin Nakşıbend hazretlerinin annesinin, hem de kendisinin türbelerinde gördüğümüz ve daha sonra pek çok türbede karşılaştığımız bir gelenekten bahsetmek istiyorum.
Genellikle evliya türbelerinin/mezarlarının (Bazen de Timur’un türbesinde gördüğümüz gibi sevilen yöneticilerin türbelerinde) yanına dikilen “tuğ” adı verilen uzun bir ağaç direkle işaretleme geleneği dikkatimizi çekti. Bu devasa ağaç direklerin, ucuna bir de at kuyruğu asılıyor. Bu gelenek orasının kutsallığının ta uzaktan anlaşılmasına işaret eden bir Türk ve Moğol geleneği… Ve bu gelenek yüzlerce yıldır devam ediyor.
(Yukarıda yer alan iki fotoğraf Bahaeddin Nakşıbend hazretlerinin annesinin mezarının başında yer alan “tuğ” a aittir)
(Bahaeddin Nakşıbend Hazretlerinin türbesinin yanında bulunan “tuğ” )
(Seyyid Emir Külal Hazretlerinin türbesinde yer alan “tuğ” )
Ve Bahaeddin Nakşıbend hazretlerinin mezarının da bulunduğu külliyedeyiz.
Şehrin koruyucu evliyası olarak görülen Hazretin mezarında huzur buluyoruz. Bu konuda çok şey yazacak değilim zaten bu konuda çok yetkin olmak da zor. Şu kadarını söylemekle iktifa edeyim…
Köyünden Çıkmayan Velinin Evrensel Çekiciliği…
Buhara yakınlarında 718’de (1318) daha sonra Kasrıarifan adını alacak olan Kasrıhinduvan köyünde doğan ikisi hac yolcuğu olmak üzere sadece üç kez Buhara’dan ayrılan ve 3 Rebiülevvel 791’de (2 Mart 1389) doğduğu köyde vafat eden ve kendi köyüne defnedilen Hazretin daha sağlığında tarikatının önce Taşkent ve Semerkant’a sonra kendi coğrafyası dışında dünyanın her yerine (Osmanlı İmparatorluğu, Çin, Endenozya’ya kadar) ulaştığını söyleyelim.
Yukarıda da ifade ettiğim üzere köyünde doğan ve köyünde vefat eden hazretin etrafında geniş bir külliye oluşan mezarı dünyanın her tarafından ziyaretçi çekmeye devam ederken tarikatı da eski ve yeni dünyanın her yerinde takipçileri olan her kültür ve eğitim seviyesinden insanların rağbet ettiği bir tasavvufi ekol olarak varlığını ve evrensel çekiciliğini sürdürüyor.
Üstad Türkiye’de Şah-ı Nakşıbend unvanıyla tanınır. Nakşıbend unvanının taşıdığı mana ve unvanın ne zaman verildiği bilinmez. Sonralarda bu unvanın yapılan hafi zikrin kalpte bıraktığı “nakş”a (iz) bir işaret olduğu söylenmiş ve bu yorum genel kabul görmüştür.
Rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal son seyahatlerinde Ve yakın zamanda da Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yollarını Buhara’ya düşürüp Hazreti ziyaret ettiklerini belirtelim.
Bizim Bahaeddin Nakşıbend (k.s) hazretlerini ziyaretimiz sonrası da Cumhurbaşkanımızın oturduğu yerde türbedar tarafından yapılan duaya iştirak ettik. Bu duada hem Ülkemize ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a hem de Özbekistan’a ve Özbekistan Devlet Başkanı Şevket Mirziyoyev’e isimleri anılarak dua edildi…