Önceki iki yazımızın devamı niteliğinde olan bu yazımın başlığını değiştirdim ki, mesele belki daha iyi anlaşılır. Hem de konu tekrarına ihtiyaç yoktur.
ABD ve Batı yani AB’nin döktüğü İslam kanını sayıp sebepleri ile izah etmiştik.
Malumunuz Arap Baharı furyası ile önce Tunus sonra Mısır ve Libya kana bulanmıştı. Mısır’da yaşananlar, Mursi’nin iktidara halk oyları ile taşınmasının ardından Batı destekli darbe ile indirilmesi, yargı süreci ve Mursi’nin mahkemede yargı önünde doktor müdahalesine müsaade edilmeyerek ölmesinin seyredilmesi hususlarının yazı ile anlatılabilecek tarafı yoktur. Karakoç’un “Aşk Kâğıda yazılmıyor Mihriban” dediği gibi zulüm de kâğıda yazılamıyor.
Libya’nın son durumu malum. Pek çok sorun var. Türkiye’nin destekleri ile Hafter güçlerine karşı Ulusal Birlik Hükümeti ayakta kalabildi. Esir pazarları ve yoksulluk had safhada.
Peki Kaddafi dönemi Libya ve Kaddafi hakkında bilmediğiniz birçok şeyler neler bir göz atalım. Kaddafi döneminde Libya’da neler oluyordu biliyor musunuz?
Su ve doğal gaz zorunlu ihtiyaç olduğu için ücretsizdi ve Libya’da evlerde elektrik bedavaydı. Sağlık hizmetleriyle birlikte eğimin de ücretsiz olduğu Libya’da tüm hastalar ilaçları hiçbir ücret ödemeden alabiliyordu. Ülkenin kendi ulusal bankaları halktan faiz almazken, hiçbir vatandaş vergi vermiyordu. Şaşıracaksınız ama Kaddafi devrilmeden önce dünyadaki en borçsuz ülke Libya’ydı. Eğer ki yurt dışında okumak istiyorsanız da devlet tüm öğrencilere aylık 1650 avro ‘geri ödemesiz’ burs veriyordu. Bu rakam 2011 yılının rakamları. Şu an ne kadar verilirdi, siz düşünün.
Petrol gelirlerinin %90’ı Libya halkına gidiyordu ve evlenmek isteyen çiftlere devlet 150 metrekarelik daire veriyordu. Her aileye de istisnasız aylık o zamanın parasıyla 760 TL para, bir nevi maaş bağlanıyordu. Nüfusun yüzde 25’i yüksek tahsilli üniversite mezunuydu. Kaddafi dönemindeki Libya, IMF veya Dünya Bankası kredisi kullanmamıştı.
Kaddafi, Petrol ihraç eden ülkelere (OPEC) dolar ve avro yerine altın karşılığı satış yapmalarını tavsiye etmişti. Tıpkı Saddam Hüseyin gibi. Bunun anlamı ise altın karşılığı para basmayan Batılı ülkelerin iflasını istemek demekti.
Yönetime geldiğinde İngiliz askeri üstlerini ve birliklerini ülkeden çıkaran Muammer Kaddafi, petrol şirketlerini ulusallaştırdı ve İtalyan, Yahudi azınlığın mal varlığına el koyarak onları göçe zorladı. Türkiye’nin 1974’te ki Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında ABD’ye meydan okuyarak, Türkiye’ye açıktan destek veren tek liderdi. 2011’de Arap Baharı sırasında halk tarafından kafası ezilerek öldürüldü.[1]
Libya'da çıkan iç savaş sonucu 20 Ekim 2011'de öldürülen 42 yıl boyu Libya'yı yöneten Muammer Kaddafi'nin 2008 yılında Arap Birliği zirvesinde yaptığı hitapta, şu an Ortadoğu'da yaşananları özetliyor. Kaddafi'nin Irak'ın bütünlüğüne, bölgede yaşanan acılara değindiği ve " ABD, Saddam'ı astı, sıradaki biz olabiliriz" ifadelerini kullandığı konuşma, o dönem büyük yankı uyandırmıştı. Kaddafi, "Biz Araplar, birbirimize tutunmamız gerekirken, birbirimize düşmanız" ifadelerini kullanarak bugün Ortadoğu coğrafyasında yaşanan sorunların temel sebebine dikkati çekmişti.
İşte Kaddafi'nin 2008 yılında Arap Birliği zirvesinde yaptığı konuşmanın tam metni:
“Irak’ın işgalinin, yıkımın ve milyonlarca Iraklının öldürülme sebebi nedir? Amerikalı dostlarımız bize bu soruyu cevaplasın. Neden Irak? Sebep ne? Bin Ladin, Iraklı mıydı? Hayır, değildi. Şu New York’u vuranlar Iraklı mıydı? Hayır, değildiler. Pentagon’u vuranlar Iraklı mıydı? Hayır, değildiler. Irak’ta kitle imha silahları mı vardı? Hayır, yoktu. Eğer Irak’ta kimyasal silah bulunsaydı bile, Pakistan, Hindistan, ABD, Fransa, İngiltere, Rusya gibi devletlerin nükleer bombaları var. Tüm bu ülkeler yok mu edilmeli? Haydi o zaman, kitle imha silahı olan bütün ülkeleri yıkalım.
Bir yabancı güç gelip bir Arap ülkesini işgal eder ve başkanını asar. Bizlerse kenarda oturup bu duruma güleriz. Saddam Hüseyin’in idamını neden soruşturma konusu yapmadılar? Bir Arap ülkesinin ve Arap Birliği üyesi ülkenin lideri nasıl böyle asılabilir? Saddam Hüseyin’in politikası üzerine veya onunla aramızdaki anlaşmazlıklar hakkında konuşmuyorum. Hepimizin onunla siyasi konularda anlaşmazlıkları olmuştu, tıpkı şu anda burada yaşadığımız anlaşmazlıklar gibi. Burada, şu salonda birlikte oturmak dışında hiçbir şeyi paylaşmıyoruz. Neden Saddam Hüseyin’in öldürülmesi konusunda bir soruşturma olmuyor? Bir Arap lideri asılarak idam edilmişken, hepimiz kendi köşelerimizde oturuyoruz, neden? Belki sizden biri, bundan sonra asılan isim olacak.
Amerika, Saddam Hüseyin’le aynı safta Humeyni’ye karşı savaştı. Saddam onların arkadaşıydı. Dick Cheney, Saddam’ın yakın dostuydu. Donald Rumsfeld, ABD savunma bakanıyken Irak yıkıldı. Rumsfeld de Saddam’ın arkadaşıydı. En sonunda Saddam’ı sattılar ve astılar. Sizler de Amerika’nın dostlarısınız. Hadi, 'siz' demeyelim de 'biz' diyelim. Ama, Amerika bir gün bizi de asabilir.
Biz, birbirimizin düşmanıyız. Bunu söylediğim için üzüntülüyüm. Birbirimizden nefret ediyoruz. Birbirimizi kandırıyoruz. Bir diğerimizin derdine gizlice seviniyoruz. Birbirimize tuzak kuruyoruz. Bizim istihbarat kurumlarımız, düşmanlarımız yerine birbirimize karşı tuzak kuruyor. Biz, birbirimizin düşmanıyız. Bir Arap’ın düşmanı, diğer Arap’ın dostu.
Bir Arap ülkesi olan Suriye’de buluştuk. Ama Suriye’nin İran, Rusya ve Türkiye ile olan ilişkileri, onun diğer komşu Arap ülkeleriyle olan ilişkilerinden binlerce kat iyi. Şu Libya’nın İtalya ile olan ilişkisi, komşuları Tunus ve Mısır’la ilişkilerinden bin kat iyi. Arapların hali işte bu!”[2]
Peki bu ayrımcılığın sebebi nedir. Önce Batı şirin görünür. Dost gibi davranır. Ajanları ile ülkeyi kontrol eder. Sonra fırsat kollamaya başlar. En zor zamanınızda sırtınızdan vurur.
Ülkemize karabasan gibi çöken 12 Eylül 1980 darbesi bunun en güzel ifadesidir.
Cezayir, Kamboçya ve Vietnam da aynı saldırılardan nasiplerinin aldılar. Binlerce ölü ve yaralı bırakarak harap olan ülkeler, sıfırın altına indirilen ekonomiler ABD ve AB yani Batı’nın sömürü oyunlarının sadece görünen bilinen yüzüdür. Soğuk savaş zamanlarında düşman olarak gösterilen Demirperde ülkeleri sadece oyundu. Gerçek düşmanları ise her zaman İslam ülkeleri idi.
Yani sözün sonunda ABD ve AB savaş suçluları arıyor ise önce kendilerine bakmalıdır.
Ahmet TÜRKAN- HABERNAME