Bir önceki yazımızın girişi: ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Rusya'nın Ukrayna'da "savaş suçu" işlediği görüşüne katıldığını ve uzmanların Rusya'nın Ukrayna'daki "olası savaş suçlarını" belgelemeye çalıştıklarını söyledi.[1]idi. Konu bütünlüğü açısından girişi değiştirmeden devam edelim dedik.
Biz de ABD ve Batı Koalisyonu’nun Afganistan, Irak, Suriye, Libya, Somali Mısır, Tunus, Cezayir ve daha ismini sayamadığımız pek çok İslam ülkesinde işledikleri savaş suçlarını belgeleyeceğiz diyerek Irak, Afganistan ve Suriye’de yaşananlara değinmiştik.
Sahi ABD ve Avaneleri Somali’ye neden müdahale etmişti?
Kızıldeniz; Asya ile Afrika, Ortadoğu ile Uzakdoğu, Avrupa ile Asya arasında uzanmakta ve iki farklı dünya ile iki medeniyet arasında bağlantı noktası oluşturmaktadır. Akdeniz ile Hint Okyanusu’nu bağlayan kritik bir suyolu olarak güneyde Bab el Mendeb Boğazı’ndan kuzeyde Süveyş Kanalı’na kadar uluslararası petrol taşımacılığı ve doğu-batı ticareti için hayati bir rota durumundadır. Dinlerin ve kadim medeniyetlerin doğduğu bir alanın kalbinde yer alan Kızıldeniz, farklı dinlerin ve etnik grupların, aşiret ve kabilelerin, geleneksel ile modernin, zenginlik ile yoksulluğun bir arada olduğu bir coğrafyadır. Kritik konumu nedeniyle uluslararası stratejik hesaplara konu olmuş, büyük güçler arasında rekabet ve çatışma alanı oluşturmuştur. Kızıldeniz sahilleri; Mısır, Sudan, Somali, Suudi Arabistan, Yemen, Ürdün, İsrail, Eritre ve Cibuti tarafından paylaşılmaktadır. Eritre’nin 1993’teki bağımsızlığından önce Etiyopya da kıyıdaş ülkeler arasında yer almıştır. Kızıldeniz’in batı sahili karmaşık bir nüfus yapısına sahiptir. Arap, Afrikalı, Hıristiyan, Müslüman ve az sayıda Musevi nüfus bir arada yaşamaktadır. Bu ülkelerdeki Müslüman halkların Körfez, Mısır ve Sudan ile yakın bağları bulunmaktadır. Dini, etnik ve kabile aidiyetlerinin iç içe geçmişliğine karşın, sömürgeci ülkelerin keyfi uygulamaları bölgede karmaşık sorunlar meydana getirmiş, hem ülkelerin kendi içinde hem de ülkeler arasında çatışmaları körüklemiştir. Doğu sahilindeki Arap Yarımadası etnik ve dini olarak daha homojen bir görünüm az etmekte ise de burada da mezhep farklılıkları ve aşiretler arası ilişkiler önemli bir çatışma kaynağı oluşturabilmektedir. Soğuk Savaş sırasında Kızıldeniz boyunca askeri üs ve dinleme istasyonları tesis eden ABD ile Sovyetler Birliği için Kızıldeniz’in giriş ve çıkış noktalarında dost rejimlerin varlığı ve birbirlerini bölgeden uzak tutma çabası, bölgeye yönelik politikalarını şekillendiren ana unsurlar olmuştur. Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle Sovyet tehdidinin ortadan kalkması ve Körfez bölgesindeki gelişmeler, Kızıldeniz’in askeri önemini bir ölçüde azaltmış, ancak El Kaide kaynaklı terörist faaliyetlerin artması, dikkatleri yeniden Kızıldeniz’e yöneltmiştir.[2]
1992’nin Aralık ayında ABD önderliğinde 30’dan fazla ülkenin aralarında bulunduğu yabancı kuvvetler ‘umut operasyonu’ adı altında Somali’ye girmişti. 1993’te operasyonlar devam ederken iki ABD helikopteri düşmüştü. Kara Şahin (Black Hawk) helikopterinin düşmesi sonucu 19 asker hayatını kaybetmiş, bunun üzerine ABD, 1994’te Somali’den çekilme kararı alırken, söz konusu olay Hollywood filmine bile konu olmuştu.[3]
ABD tarafından katledilen Somali halkından nedense bahseden bir Batılı kaynak bulunmuyor.
Somali’de 1990’lı yılların başından başlayıp bugün hâlâ devam eden sorunları anlamak için öncelikle Sömürge Dönemi sonrası oluşan sosyal ve siyasal konjonktüre bakmak gerekir. 1884 yılında İngiltere Kuzey Somali’yi ele geçirdi. Üç yıl sonrasında ise İtalya Güney Somali’nin bir bölümünü işgal etti. İşgaller 1960 yılına kadar sürdü ve İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan Afrika’daki “dekolonizasyon” sürecinde Somali Cumhuriyeti bağımsızlığını kazandı. [4]
Yani görünen o ki çok uzun süredir, sömürge hayatı, bağımsızlık sürecinde yaşanan iç çatışmalar, batının sürekli o bölge üzerindeki çıkar çatışmaları bölgeyi ve en çok ta Somali’yi vurmuş ve açlık, fakirlik, iç savaş sorunları ile karşı karşıya bırakmıştır. ABD destekli El Kaide ve dolayısı ile iç çatışmalar ise ABD ve BM’e üye batılı güçlerin iştihalarını sürekli aktif tutmuştur. Yaşanan onca ölümler özellikle çocuk ölümlerinde elleri kanlı batı ve ABD’nin doymak bilmez hırsı en büyük paya sahiptir. İç çatışmalar hiç bitmez, çünkü çatışmaların kaynağı Batı ve ABD ajan faaliyetleridir. Rusya- Ukrayna savaşının da kışkırtıcısı ABD ve Batıdır. Ukrayna’yı yem ederek, bu bahane ile Rusya’ya ekonomik darbe vurmak, kendi ekonomik çıkarlarında yeni bir sayfa açmak ilk öncelikleridir. Barış sadece yaygaradır. Kızıldeniz’in ekonomik bölge olması, Çin’in kuşak yol projesinin Rusya ile irtibatlı olması savaşın başat sebebidir. Bölgede barış isteyen sadece Türkiye’dir.
ABD ve AB yani haçlı zihniyetinin sicilinin bozuktan da öte ellerinin kanı kurumadan bir başka İslam beldesine saldırdıkları herkesin malumudur. Yazılarımız diğer işgal altındaki Masum ülkeler hakkında da devam edecektir. Amacımız bu yazı dizisinde demokrasi havarisi katil batının iç yüzünün ortaya çıkmasıdır.
Elbette Rusya masum değildir. ABD ve Batı’nın gazına gelerek Rusya’yı kışkırtan Ukrayna da masum değildir.
Başlığa bir bakalım
“Ülkelerin savaş suçları neye göre belirleniyor?”
Bir önceki yazımızda da dediğimiz gibi, suçlu ABD ve Batı ise suç sayılmıyor. Bu kadar basit…
Ahmet TÜRKAN- HABERNAME
[1] https://www.ensonhaber.com/dunya/blinken-rusyanin-savas-suclarini-belgelemek-icin-calisiyoruz?utm_source=dfacebook&fbclid=IwAR1L5_sd8cTqwYWW7JlDG-7w5EI09maLD-4a1K5eV-R0FrNrcD-pDFRqoqs
[2] https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1442249
[3] https://www.birgun.net/haber/kara-sahin-geri-dondu-239213
[4] http://file.setav.org/Files/Pdf/20141118174857_dogu-afrika-jeopolitigi-ve-turkiyenin-somali-politikasi-pdf.pdf