Yirmibirinci yüzyıl her şeyin hızla değiştiği, evrime uğradığı, şekil değiştirdiği, yeni bir anlam bulduğu enteresan bir asır olma yolunda hızla ilerliyor. Bu “garip” asır savaşlara da etki ediyor ve bunun son örneği Ukrayna’da yaşanıyor. Enteresandır ne Rus ne de Ukraynalı yetkililer “savaş” kelimesini kullanmıyor. Ruslar “operasyon”, Ukraynalılar ise “savunma” yapıyoruz diyorlar.
Rusya ve Ukrayna fiziksel olarak savaşıyor. Ukrayna’yı destekleyen Batılı devletler ise asker yollamazken farklı bir yardım metodu deniyorlar. Rusya’yı ekonomik ve finansal ambargolarla vurmak istiyorlar. Bu ambargo ve kısıtlamaların şiddeti her gün artıyor ki bunların başarılı olma ihtimali var. Neticede savaş çok masraflı bir iş ve ülkeleri iflasa götürebiliyor.
Örneğin Osmanlı İmparatorluğu 1853-1856 Kırım Savaşı sonrası borç batağına girmiş ve çok değil 19 sene sonra 1875’te maliyesinin iflas ettiğini ve dış borçlarını ödeyemeyeceğini ilan etmişti. Hem de savaşı kazandığı halde! Kimi tarihçiler Osmanlı’nın çöküşünün 1875 yılında ilan edilen bu “Ramazan Kanunnamesi” ile olduğunu iddia ederler. Nitekim meşhur Düyun-u Umumiye 1881 yılında yabancılara olan bu borçların ödenmesi amacıyla kurulmuştu.
Ambargoların ters tepme ihtimali de var. Rusya ve onu destekleyen ülkelerin ticaret için birbirlerinin ürünlerini ve en önemlisi birbirlerinin para birimini tercih etmeleri halinde mevcut dünya ticaretinin allak bullak olacağını tahmin etmek zor değil. Nitekim bu ihtimali düşünen bazı yatırımcılar hisse senetlerini bırakarak kıymetli metal (altın, gümüş) ve tahıl gibi emtiaya yönelmiş durumda. Farklı bir para havale sistemine geçme çalışmaları da var ki bu da mevcut finansal düzeni tehdit ediyor.
Bu savaş bizlere bir şey daha gösterdi. Kimse savaşmak istemiyor! Çok uzun ve kanlı süren, ve en önemlisi netice alınamayan Vietnam, Afganistan, Irak ve Suriye savaşlarını gören insanları bu savaşta olduğu gibi muğlak sebeplerle asker olmaya teşvik etmek kolay değil. Nitekim Ukrayna nüfusunun %10’u ülkeyi terk etmiş durumda. Rus askerlerin içerisinde birçok gönülsüz askerler olduğu da haberlerde yer aldı.
Bu savaş medyanın neredeyse her detayı yakaladığı ve servis ettiği naklen bir yayın haline döndü. Dezenformasyon da aynı şekilde had safhada. Yani sadece sahada değil sosyal medyada da bir savaş veriliyor. Haberlerin bir medyadan diğerine nasıl farklı aktarıldığı da gözlerden kaçmıyor. Yani bağımsız, tarafsız ve özgür olması beklenen medya organları güpegündüz taraf tutuyor. Doğru habere ulaşmak için farklı kaynakları okumanız ve seyretmeniz gerekiyor.
Savaşla birlikte 21. yüzyılın en büyük sorunlarından biri olan toplu göç hareketleri tekrar hortladı. Ama bu sefer göçmenler Ortadoğulu, Afrikalı, Güney Amerikalı ve Hintli esmerler değildi; sarışındı. Esmerlerin yerine sarışın ve mavi gözlü göçmenler yuvalarını ve memleketlerini bırakıp daha emniyetli ve müreffeh olduğunu düşündükleri Avrupa’ya göçüyorlar. Nitekim şu ana dek 4 milyona yakın Ukraynalı ülkesini terkedip komşu ülkelere sığınmış durumda. Bu olguya Batılı muhabirler bile şaşırmış durumda. Kaç tanesi canlı yayınlarda Ukraynalı göçmen kafilelerini gösterip “Burası Ortadoğu veya Afrika değil” diyerek göçmenliği biz “esmerlere” layık gördüklerini açık ediyorlar.
Başlıktaki soruya geri dönelim. Bölgesel bir güç olan Rusya geçmişte hem Gürcistan’da hem de Kırım’da benzer saiklerle savaştı ve kazandı. O yüzden burada da favori. Lakin bu sefer savaşın daha uzun süreceğini ve her istediğini alamayacağını düşünüyorum. Ama kaybedeni şimdiden belli çünkü filler tepişir, fukaralar ezilir. Umarım bu savaş en yakın zamanda nihayete kavuşur çünkü dünyada yaşayan her insanın barış içerisinde ve canından endişe etmeden yaşama hakkı var. Savaşın olduğu yerler eski Osmanlı toprağı. Bu insanlar eski tebamız ve o yüzden bir gönül bağımız var. Bu vesile ile savaşta taraf olmayan ve fakat mazlumlara yardım eden T.C. hükümetini takdir ediyorum.