Uğur Mumcu'nun katli üzerinden hayli zaman geçti. Dün pek çok yerde anma toplantıları yapıldı. Herhalde 'TBMM Başkanvekili' sıfatını da taşıyan CHP Milletvekili eşi Güldal Mumcu da bir toplantıya katılmıştır. Toplantıda Güldal Hanım'a sözlerini hatırlatan çıkmış mıdır peki?
Acısı tazeyken suikastı daha rahat konuşuyordu Güldal Hanım. Basından kopmuş ödüllü gazeteci Azer Bortaçina'ya onbir yıl önce anlattıkları bugün de ilgiyle okunuyor:
"Güldal Mumcu, Anasol-D Hükümeti'nin kurulmasıyla Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit'in odasına heyecanla girdi... / Ecevit onu sıcak karşıladı. / Güldal Mumcu, Ecevit'ten cinayetin aydınlatılması için ağırlığını koymasını istediğinde hayret verici bir yanıt aldı: / 'Ben, bana yapılan suikasti soruştururken duvarlarla karşılaştım. Uğur Bey de arı kovanlarına çomak sokmuştu Güldal Hanım.' / Güldal Mumcu'nun yüreği sıkıştı, sustu ve Ecevit'in odasından çıktı."
Anlatım burada bitmiyor:
"Koşar adım merdivenlerden inerken, dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'la suikastin hemen arkasından yaptığı konuşmayı da hatırladı. Mumcu, Ağar'a sormuştu: '-Görüyorsunuz, olay bir yerde bitmiyor. Bir tuğla gibi, bir duvar gibi yükseliyor.' / '-Altından bir tuğla çekerseniz yıkılır!' / '-Çekin öyleyse Sayın Ağar.' / '-Yapamam, mümkün değil.' / '-Çekin altında kalsınlar.' / '-Yapamam.' / '-O zaman kenara çekilin. Bir çeken bulunur elbet ve siz de bu duvarın altında kalırsınız!"
Biri hayatını suikastta kaybetmiş bir gazetecinin eşi diğeri gazeteci iki kadın, üzerinden henüz altı yıl geçtiği bir sırada oturmuş suikastı konuşuyorlar. Azer Bortaçina, "6 yıl sonra bir anı denizindeyiz Güldal Mumcu'yla; anımsadıkları, bir anlamda demokrasi tarihinin belgeleri" diyor...
Neleri anımsıyormuş acaba?
"Örneğin 'Cinayeti devletin işlediğini, siyasi iktidarlar isterse bu işi çözeceğini' söyleyen DGM savcısı Ülkü Coşkun anımsanıyor. Coşkun'un bu sözleri üzerine Mumcu ailesinin açtığı dava. Adalet Bakanlığı müfettişlerinin yaptıkları incelemede 'soruşturmada beklenen hassasiyeti göstermediği' gerekçesiyle disiplin cezası verilen Ülkü Coşkun'un terfi etmesi. Üstüne üstlük Coşkun'dan sonra soruşturmayı yürüten savcı Kemal Ayhan'ın evinde ölü bulunması."
Siyaset bir şeylerin başlangıcı mıdır, yoksa bir şeylerin sona ermesi mi? Bugünkü siyaset ortamına baktığımda gençliğinde kafasına koyduğu 'ülkeye hizmet projesi' için çaba gösterenleri hemen fark edebiliyorum. Daha küçük amaçlar için de yapılabilir siyaset, yeter ki, amaç 'çıkarla ilişkili' olmasın... Ailesinden biri siyasete girince onun bir amacının da Uğur Mumcu'nun gerçek kâtillerinin kimliğini öğrenip bilgiyi kamuoyuyla paylaşmak olması beklenmez mi?
Eşinin katledilmesinin altıncı yılında öfkesini Milliyet'ten gelen kadın gazeteciye aktarmış... Sonunda "Bir toplum bütün dokularıyla çürüyebilir mi?" sorusunu da sorduğu şu sözler ona ait:
"Hesap soracağız demekle hesap sorulmuyor. Söz vermekle hiçbir şey yapılmıyor. İktidar sahibi olanların, güç sahibi olanların verdikleri söze uygun eylemde bulunmaları gerekmez mi? Bu yapılmıyor. Eğer temiz toplum gerçekten isteniyorsa yönetimde olanların, ülkeyi yönetenlerin bu doğrultuda hareket etmeleri gerekmez mi?"
Gerekir elbette. Ergenekon davası da, kozmik odada yapılan arama da bu zaten. Cesur gazeteciler ilelebet gizli kalmak üzere planlanmış nice şeytani planı son birkaç yıldır deşifre ettiler, deşifre edilenin üzerine gittiler. Herhalde onların çabalarının farkındadır. Farkında değilse, şu umudunu da unutmuş demektir:
"Hayır; sağlıklı filizlerin birgün başvereceğine bütün kalbimle inanıyorum. Çünkü buna inanmamak yaşamı inkârdır. Ben hiçbir zaman umutsuz olmadım. Yaşıyor olmak umudu içerir. Bir toplumun kendi haklarına sahip çıkabileceğine, sorular sorup, mücadele verebileceğine inanıyorum. Yeter ki bu arayış sürdürülsün. Bunun ötesinde birşey düşünemiyorum."
Milliyet'te çıkan aynı yazıdan 'cinayeti siyasete âlet etmek isteyen' tiplerden aldığı teklifleri de kınadığını anlıyoruz Güldal Hanım'ın: "Kimileri ona milletvekilliği teklif etti, kimileri yılın kadını seçmek istedi. / O hepsini reddetti. İstediği tek şey 'Uğur'u kim öldürdü?' sorusunun cevabıydı."
Acaba o sorunun cevabını hâlâ merak ediyor mu Güldal Mumcu? Evinde otururken sorduğu haklı soruyu CHP milletvekili ve TBMM Başkanvekili olduğu için sormaktan vezgeçtiyse, on yıl önce gerçeklerin ortaya çıkması umudunu beslerken bugün kendisini de yakından ilgilendiren gerçeği öğrenmemize pek az bir mesafe kalmışken merakını yitirmişse, işte ona yanarım.