tercihi
Ergenekon operasyonları ve tartışmaları, PKK saldırıları, düğün katliamı gibi son günlerde Türkiye kamuoyuna göz açtırmayan gelişmelerden kafamızı kaldırıp biraz çevremize baksak çok iyi olacak. Sadece, gerçeklerden çok spekülasyonların yönlendirici olduğu, domuz gribi değil, Türkiye için can alıcı gelişmeler oluyor çevremizde. Şimdilerde biraz sakin, kontrollü ve siyasi alanda seyrediyor gibi görünen bu gelişmeler, çok yakında kontrol sınırlarını aşabilecek, dış politikada etkili olan olumlu havayı bir anda tersine çevirecek güce sahip.
Öncelikle söylemeliyiz; Türkiye'nin gelecek yılları için büyük umutlar besliyoruz. Bu bir hayal değil, birilerinin rol tayin etmesiyle, yeşil ışık yakmasıyla sınırlı bir şey de değil. İçerideki zihinsel ambargo kırıldıkça dışarıda genişleme hissediliyor ve bu sadece bizim değil, bütün dünyanın dikkatini çekiyor. İçeride geri dönüş ya da dışarıda başarılı adımların Türkiye'nin inisiyatifinin ötesinde faktörlerden kaynaklanarak boşa çıkması son derece tehlikeli gelişmeleri bize taşıyacaktır. Gerçekten de rüzgarın tersine dönmesi tahminlerden çok daha kolay ve hızlı olabilecektir.
İşte bu tehlikeli gelişmeler dünyanın üç noktasında öne çıkıyor. Bu üç bölge, önümüzdeki dönemin çatışma alanları olacak gibi. Türkiye, üç bölgede de etkin bir güç olmaya çalışıyor. Yani üç çatışma bölgesinin de tam merkezinde yer alıyor.
1- Orta-Doğu Afrika hattı: Somali, Sudan, Eritre, Etiyopya bölgesi. ABD ve hemen bütün Batılı güçlerin, Asyalı güçlerin yığınak yaptığı, ekonomik, jeopolitik çatışma alanı olarak öne çıkan bir bölge. Suveyş, Kızıldeniz, Hint Okyanusu'na açılan bölge. Orta Afrika enerji projeleri için her ülkenin güçlü olmak istediği bölge. Şimdilik korsanlar ve Somali'deki istikrarsızlıkla gündemde. Ama çok yakında çatışmaların bölgesel düzeye yayılması kuvvetle muhtemel. Türkiye, Afrika açılımını buradan yapıyor, bölge güvenliği ile ilgili önemli roller üsleniyor. Yani gelişmelerin tam merkezinde.
2- Afganistan-Pakistan hattı. Pakistan'da bugün bir nevi iç savaş var. Taliban gerekçesiyle ABD bu ülkeyi istikrarsızlaştırdı. Yakın gelecekte ülkenin kuzey bölgelerine geniş çaplı askeri harekatlar yapılacak gibi. Durum böyle devam ederse Pakistan'ın iç savaşa sürüklenmesi muhtemel. Nükleer silahları nedeniyle Batı'nın kontrol altına almak isteyeceği Pakistan ile Afganistan'ın kaderi birleşebilir. NATO Afganistan'a büyük bir operasyona hazırlanıyor. Hemen her gün katliam boyutlarına varan sivil can kayıpları yaşanıyor. Daha birkaç gün önce Ferah bölgesinde, çatışmalardan kaçan siviller bombalandı ve çoğu kadın ve çocuk yüz kişi hayatını kaybetti. Bölge halkı parçalanmış cesetleri getirip vilayet binasının önüne bıraktı. Çok yoğun bir öfke var. Ve bu öfke NATO'ya karşı. Türkiye burada da merkezde yer alıyor. Hem bölgede hem bölgeye dışarıdan müdahale eden ülkeler arasında.
3- Üçüncü bölge Kafkaslar: Buradaki durumu "yakın tehlike" olarak değerlendirmek zorundayız. Rusya-Gürcistan savaşından sonra Kafkaslarda tansiyon hızla yükseliyor. Türkiye-Ermenistan yakınlaşması, Ankara-Bakü arasındaki olumsuz hava, Ermenistan sınır kapısının açılması, Gürcistan'ın istikrarsızlığa sürüklenmesi gibi Kafkasların üç ülkesi üzerinde şiddetli bir rekabet söz konusu. ABD-Rusya, NATO-Rusya arasındaki Kafkas kavgası üç ülkeyi de istikrarsızlığa sürüklüyor. Satrancın her hamlesi tansiyonu aniden tırmandırıyor. Bu şekilde devam etmesi Güney Kafkaslarda savaşa bile dönüşebilir. Türkiye özellikle Rusya ile ilişkilerinde çok dikkatli davranıyor. Burada da tansiyonu yükselten NATO. Rusya-Gürcistan savaşından sonra iki ülke askeri birimleri yeniden alarm durumuna geçti. Bir darbe önlendi. Bu sefer de dün başlatılan NATO tatbikatları krizi tetikledi.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 13 Mayısta Bakü'ye, 16 Mayısta Moskova'ya yapacağı ziyaretler çok kritik önem taşıyor. Ankara Rusya ile ABD arasında yine dengeli davranacaktır. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Prag'da Azeri ve Ermeni liderlerle yapacağı görüşmeler, üçlü zirve ihtimali, Türkiye-Ermenistan Yol Haritası'nın içeriği ile ilgili somut gelişmelere zemin hazırlayacak. Ankara-Erivan-Bakü arasında işgal topraklarının iadesinin ötesinde de çıkar ortaklıkları söz konusu. Umarız Kafkaslardaki restleşme bölgesel istikrarsızlığa hatta çatışmalara neden olmadan işbirliğine dönüşebilir. Aksi takdirde Hazar çevresi, Batı-Rusya restleşmesi bölge için kötü senaryoları gündeme getirecek.
Şu an için bu üç bölgeden en hassas olanı Kafkasya. Her an patlamaya hazır. Türkiye, diğer iki bölgede olduğundan da çok burada merkezi konumda. Üç bölge ile ilgili tercihlerimiz, isabetli olduğu oranda, dengeli olduğu oranda Türkiye'nin önünü açacaktır. Küçük bir hesap hatası, sadece o bölgelere değil, Türkiye'ye de ağır bedeller ödetebilir. Önümüzde üç kritik sınav var. Bu üç sınav tahminlerimizin çok ötesinde bu ülkenin geleceği üzerinde belirleyici rol oynayacak. Bence hafife almayın…
Kaynak: Yeni Şafak Gazetesi