Tuzu da kokutursak halimiz harap

xxx78

Dünyanın başka yerlerinde bizdekine benzer olaylar yaşanmadığı için model olarak kullanmaya yarayacak örnekler yok elimizde; bu sebeple sorumu fazla safça bulacaklar karşısında boynum kıldan ince. Sormadan edemediğim soru şu: “Önemli bir yüksek yargı organının başkanlarının ortak imzasını taşıyan bir bildiriye muhatap olan ne yapabilir?”

Bildiri bir talepler listesi olsaydı, belki onları yerine getirmeye çabalayabilirdi hükümet; oysa bir talepler listesi değil bildiri. Hükümet kendisini muhatap gördüğü için bir karşı-bildiri yayınlayarak tepkisini dışa vurdu. Hepsi o kadar. Daha başka ne yapabilirdi? Yargı 'bağımsız' olduğu için bildiriye imza atanları görevden alamaz; hepsini topluca mahkemeye veremez... Bildiriye bildiriyle cevap verme dışında yapabileceği herhangi bir şey yok hükümetin; onu da yaptı zaten...

Anayasa Mahkemesi Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun bildirisini üzerine alınmadı, fakat bildiri metni dikkatlice okunduğunda Anayasa Mahkemesi'nin 'baskı altında olduğu' iddiası ve bu sebeple sağlıklı karar veremeyebileceği iması metinde duruyor. Bir karşı-bildiri de Anayasa Mahkemesi mi yayınlasın?

Bildiride inceden inceye başka bazı kişi ve kurumları itham eden satırlar da var. 'Engellenmeyen bir hızla' anayasa değişikliği gerçekleştirmekle suçlanan TBMM sözgelimi... Anayasa değişikliği girişiminde Ak Parti'nin 'suç ortağı' konumunda olan MHP... Ya da kapatma davasıyla ilgili görüş açıklayan Avrupa Birliği sözcüleri...

Bunlar da Yargıtay'a cevap vermek isterlerse ne olacak? Hükümet cevap verdi de ne oldu?

Yargıtay üyeleri karmaşık bir sistemle seçiliyor ve başkanlarını da kendi aralarında seçiyorlar. Bu sebeple Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun bildirisi, şu sırada Yargıtay'da 'daire başkanlığı' koltuğunda oturanların görüşlerini yansıtıyor. Bu tür bildiriler okunup oylanarak mı yayınlanıyor, yani metin bütün başkanların görüşünü mü temsil ediyor, bunu bile bilmiyoruz. Daha önceki herhangi bir zaman diliminde veya daha sonraki herhangi bir zaman diliminde kurulda üye olan/üye olacak kişiler aynı görüşte oldular/olacaklar mı acaba?

Bilmediğimiz ayrıntı pek çok.

Bildirinin sonunda, insanlık tarihinin tanıklığına başvuruluyor. İnsanlık tarihi boyunca durumun ne olduğunu bilemesek bile, malumat sahibi olduğumuz ülkelerde yüksek yargı mensuplarının siyasileri muhatap alarak bildiri yayınladıkları pek görülmüş bir olay değil. Yargıçların memnuniyetsizliklerini belli etmek için kullandıkları değişik mesaj türleri olabilir: Protesto amacıyla cüppesini çıkarır ve koltuğunu boşaltır yüksek yargıç... Ancak, 'kuvvetler ayrılığı' ilkesinin geçerli olduğu ülkelerde, yürütme ve yasama organını veya bir başka mahkemeyi muhatap alan bir ortak bildiri yayınlanmaz.

Yayınlanırsa 'tarafsızlığa gölge düşeceği' endişesiyle elbette... Yargı için bağımsızlık kadar hatta ondan daha fazla elzem olan özellik 'tarafsızlık' ilkesidir çünkü...

Yazının başından buyana muhatapların tepkisini merak ediyorum, ama esas önemli olan taraftarların tepkisi... CHP bildiriye sahip çıktı ve hükümet sözcülerinin tepkilerini kınadı. Yargıdan 'tarafsız olma' beklentisi bu gibi haller için söz konusudur işte. Siyasetin taraflarından birinin sahip çıktığı diğerinin tepki verdiği bir bildiri 'yargı tarafsızlığı' ilkesini zedelemiş olmaz mı?

Şu anda ülkemizde olan bitenleri mantık süzgecinden geçirerek değerlendirebilmek çok zor... 'Post-modern' bir dönemden geçiyoruz ve herkes beklenenden çok farklı davranıyor. Böyle bir ortamda bile, sistem içindeki 'hakem' konumu gereği, saygınlığı hiç tartışmasız kalması gereken bir kurumdur yargı...

Umarım, bildiriyi üzerine alınıp Anayasa Mahkemesi de bir karşı-bildiri yayınlamaz. O zaman halimiz nice olur, düşünebiliyor musunuz?

Hiç değilse tuzu kokutmayalım.