Son iki aydır içimiz kan ağlıyor. İnsan gördüğü bir zulümden daha çok buna engel olamadığına, bu konuda bir şey yapamadığına üzülüyor. Bunalıyor, kahrediyor kendi kendine. Filistin'de yaşananlara ehli vicdan sahibi olan herkesin bir tepki vermesi gerekiyor. Zira görmezden gelmek bir çözüm değil.
İnsanoğlu kendi putunu kendisi yapar, acıkınca da yermiş. Modern insan daha modern putlar üretti. Şimdi de acıktı ve onları yiyor. Dünyada insan hakları, kadın hakları, çocuk hakları, hayvan hakları ve çevre duyarlılığı gibi -sözde- bir kısım evrensel değerler vardı. Bu konularda ahkam kesenler, başkalarını suçlayıp kendine paye biçenler kayboluverdiler.
Buna şaşırdık mı? Asla şaşırmadık. Onlardan beklenilmeyen bir şey değildi bu. Çünkü aynısını Bosna Hersek katliamında yapmışlardı. Şimdi Gazze katliamında da aynısını yapıyorlar. Ben bilerek savaş kelimesini kullanmıyor. Zira savaş birbirlerine muadil sayılabilecek iki ordu arasında gerçekleşir. Burada böyle bir durum yok. Özellikle kadınların ve çocukların hedef alındığı amansız bir katliam var. Zalimler bundan 5- 10 yıl sonra yeniden karşımıza çıkmasınlar diye özel olarak çocukları ve kadınları hedef alıyor.
Osmanlı topraklarının ve cümle İslam beldelerinin 1. Dünya Savaşı'ndan sonra geçirdiği sıkıntılı dönemlerde yaşanmış bir kısım olayları baz alarak “ama Araplar bizi arkadan vurdu” diye Arap düşmanlığı yapanlar için de iyi bir ayraç oldu Filistin. Oysaki o gün Arapları Türklere, Türkleri de Araplara karşı kışkırtan aynı akıldı. Ama bir adam bu cehalet çukuruna düşmek deyince ne pahasına olursa olsun buraya düşmesi hiç de zor olmuyor. O gün yaşananları, bunların arkasındaki aklı, hedefi ve gücü bilmeden ve bunu düşünmeden konuşmak çok da kolay. Zira konuşmanın ve yazmanın bir bedeli de yok nasıl olsa…
Kendini ümmetin hamisi ve temsilcisi zanneden, başkalarına İslam ve Ümmet duyarlılığı kasanlar için de iyi bir ayraç oldu bu gelişmeler. Tatlı sularda konuşmak, boş meydanlara nutuk atmak ve sıkıntının olmadığı ortamlarda cihat naraları atmak kolaydı ama… Kendisini o makama oturtanları, Amerika ve İsrail başta olmak üzere ağaları küstürmemek gerektiğine inanan ülkelerinin liderleri için ne de zor oldu bu dönem. Filistin’deki çocuklar bir kez ölürken onlar utançtan yüz defa ölmüş olmalı.
Filistin'de yaşlı bir kadın haykırıyor “Dünya'nın en hür ülkesi biziz…” bunun karşılığında evine, sarayına kapanmış ve zalimin karşısına geçip “zalimsin!” diye haykıracak cesareti bulamayanlar kendilerinin hür olduğunu zannediyor. Korku filmi izlerken battaniyenin altına gizlenenler, uçaklardan yağan bombanın altında dünyaya meydan okuyan çocuğu veya Filistin'de İsrail askerleri tarafından tutuklanıp götürülürken kameralara gülümseyip “korkmuyorum ki” diyen Filistin'in halini anlamakta zorlanıyor.
Bir taraftan “bize ne ölenden, bombalanandan. Ama onlar Arap! Biz savaşa girsek bizi kim koruyacak, bizim gidecek yerimiz yok ki…” diye korkakça mazeret arayanları da unutmamak lazım. Yaşanan bunca vahşeti görünce arada bir vicdan duyup ama yapacak bir şeyimiz yok ki diyenler… Alışkanlıkları ve lüks hayatlarından vazgeçemeyenler de bu dönemde daha net ortaya çıkıverdi. Dün akşam Konya'da büyük bir alışveriş merkezinin önünden geçerken İsrail destekçisi bir kahve merkezinin içine baktım. Herhalde boş sandalye yoktu.
Yapılan her eylemi, söylenen her sözü hafife alanlar, bir çıkış yolu aramayan ama bulunanlara da burun kıvıran doyumsuz tipler için de çok bir değeri yok Filistin’in.
Onlara da cevabı büyük şair Mehmet Akif merhum veriyor.
Yıkılsa arş-i hükûmet, tıkılsa kabre vatan,
Vazifesi değil; çünkü 'hepsi Allah'tan! '
Ne hükmü var ki, esasen yalancı dünyanın?
Ölürse, yan gelip yatacak cennetinde Mevla’nın.
Fena kuruntu değil! Ben derim, sorulsa bana:
'Kabul ederse cehennem ne mutlu, amca, sana!
Hasılı velkelam vicdanlı olmak zor bir şey…