Türkülerimiz çok önemli kültürel değerlerimizden biridir. Sevinçlerimizi, hüzünlerimizi, sevdalarımızı, şakalarımızı hasılı günlük hayatta yaşadığımız bütün duyguları ve de olayları ifade etmek için kullandığımız bir araçtır. Bu bakımdan edebiyat ve sanat araçları gibi bir araçtır türkülerimiz. Bazen kimselere anlatamadığımız bir sırrımızı veya duygumuzu türkü yoluyla ifşa ederiz. Öyküsü olan vardır, olmayan da…
Türküler, genel deyişle yakıldıkları zamanın özelliklerini ve değerlerini taşımaktadırlar. Bu nedenle tarih açısından da bizlere bir kaynak olma özelliğine sahiptir. Bazen yakıldığı döneme ait düğün, eğlence detaylarını verirken bazen de o dönemin bir cenaze merasiminin detaylarını verebilir. Toplumun o dönemdeki yapısını, ilişkilerini, varsıllığını ve yoksulluğunu türkülerde görmek mümkündür. Hatta günümüzde kaybolmuş örf ve adetlere türkülerde rastlamak mümkündür. İnsana ait bütün değer ve düşünceleri ihtiva etmesi açısından göz ardı edilmeyecek bir kaynaktır.
Ben meseleyi biraz eğlenceli yönüyle ele almak istiyorum. Her yörenin kendine has bir tarzı olduğu için o yöre insanının özellikleri de türkülere geçer. Birinci örnek olarak ele almak istediğim türkü bir Karadeniz türküsü.
Bir kıtası aynen şöyle;
Baş aşağı gidemem
Baş yukarıdır yolum
Hiçbir şeye sevinmem
Madem ki vardır ölüm
İfadeler müthiş değil mi? Her bir satırın felsefik bir boyutu ve derinliği var. Sanki vatandaş hayatın sırrını çözmüş. Otur üzerine kitap yaz. Ancak…
Şimdi diğer kıtasına bakalım;
Dere beni boğamaz
Denize mi dalayım
Oldunuz iki tane
Hanginizi alayım
Ula ne oldu? Felsefe nereyedur? Bizim hamsi kafa müthiş felsefe yaparken iş cins-i latifeye gelince yelkenleri koyverdi. Ne diyeyim ben sana?
Ne diyeceğim; “Urayım o kafaya bi odun”.
İkinci örneğimiz, benim bölgem olan Trakya bölgesinden bilinen bir türkü olacak.
1.kıtası;
Çıktım Şarköy yoluna
Sıra sıra zeytinler
Onbeş yaşında da
Nazife hanıma yazık ettiler
Burada meselenin Nazife hanımın başına gelen elim bir mesele olduğunu anlıyoruz ve üzülüyoruz.
2.kıtası;
O tepeden bu tepeye
Oyun olur mu?
Onbeş yaşında da
Nazife hanıma doyum olur mu?
Bu kıta Nazife hanıma onbeş yaşında yazık edenin kim olduğunu bize söylüyor. Fail, türküyü yakan edepsizdir. Birinci kıtada kızcağıza yazık ettiler falan gibi üzüntüsünü dile getiriyor. Ancak ikinci kıtada resmen kıza meyilli olduğunu ortaya koyuyor. “Onbeş yaşındaki Nazife hanıma doyum olur mu” demek te ne demek oluyor yahu! Bu satırı diyen bu kızcağıza yazık edenin ta kendisidir. Olay yakın zamanda olsa savcılığa suç duyurusu yapacağım ama olan olmuş giden gitmiş.
Evet, şaka bir tarafa türkülerimiz bizim önemli bir değerimizdir, sahip çıkmak gerekir vesselam.
Hamiş: Aziz dostum ve abim Şaban Abak’ın öyküsü olmayan türküleri şerh ettiği “Karpuz kestim yiyen yok” adlı bir kitabı vardır. Okumayanlara ve meraklısına tavsiye edilir.