Başka firmalar da benzerlerini çıkardı, ama en başarılısı şimdilik ‘Apple-TV’... Küçücük cihazı TV’ye bağlıyor, internetle irtibatlıyorsunuz; evin içindeki elektronik cihazlar entegre hale geliyor. İster bilgisayarınızdaki müzik parçalarını ekrandan dinliyorsunuz, ister ‘iTunes’ üzerinden film indirip izliyorsunuz...
O küçücük âlet sayesinde göğsüm kabardı; sebebi internet bağlantısının hızı...
ABD’den gelmiş konuklarım Şikago’daki evlerinde ‘Apple-TV’ üzerinden film kiralayıp izlemek istemişler; “Tam sekiz saat sürdü filmin indirilmesi” diye anlattılar... Bizim evde aynı işlemin ne kadar sürdüğünü tahmin bile edemezsiniz...
Filmi beğenip kiraladıktan sonra ‘İndir’ komutuna bastık ve sadece sekiz saniye sonra izlemeye başladık...
ADSL hizmeti sağlayan Türk Telekom sayesinde internet Türkiye’de muazzam hızlı. Fiber kabloların ulaştığı yerlerde 100 MB’ı bulan hıza erişilebiliyor. Türk Telekom Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Atalay, “Avrupa’nın bütün ülkelerini solladık” iddiasını gururla seslendiriyor.
Davos’ta yaşananları biliyorsunuz. Yılın bu zamanlarında dünya ekonomisinde meydana gelen ve gelebilecek değişiklikleri öğrenmek üzere İsviçre’nin Davos Dağı’na tırmananların dilinden düşmeyen gözde ülke bu yıl Türkiye’ymiş... Etkinliği yıllardır izleyen Milliyet’ten Meral Tamer, “Davos’ta ilk kez Türk olmanın keyfini yaşıyorum” başlıklı bir yazı ile çıktı okurlarının karşısına...
Göğsündeki kimlik kartından Türkiye’den geldiğini öğrenen herkes olumlu birkaç cümle sarf etme ihtiyacı duyuyormuş: “Otobüste, sokakta, kafede Türk olduğumu anlayanların yüzünde güller açıyor. Son yıllarda Türkiye’ye gelmeyen kalmamış; bayılmışlar İstanbul’a... Ama yüzlerinde güller açmasının nedeni, ekonomisi % 9’larda büyüyen, işlerin tıkırında göründüğü bir ülkeden gelmiş olmam tabii...”
Meral Tamer’in yazısından aktardım....
Martin Wolf adlı etkili gazeteci, Davos’ta yönettiği panelde, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a, alenen “Sizden öğreneceğimiz çok şey var” diyebildi.
Wall Street Journal gazetesi, son aldığı kararlarla ekonominin ateşini indirmesini bilen Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın, bu başarıları devam ettiği taktirde ‘Nobel ekonomi ödülü’ alabileceğini yazdı. İsrail’in Merkez Bankası Başkanı Stanley Fischer’den naklen...
Erdem Başçı şimdi yürüttüğü göreve altı yıl önce atanmak istendiğinde eşinin başörtüsü sebebiyle gazetelerde yazılanları hatırlayın; Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer gazete yayınlarından etkilenip “Olmaz” dediği için ataması yapılamamıştı.
Şimdi yolun daha çok başında ‘Nobel’ için adı anılıyor...
Yemin billâhla anlatıldığı için aktarıyorum: Bir süre önce ABD için hayati önemde bir sektörle ilgili televizyon tartışmalarından birinde, tanınmış bir uzman, “Türkiye’de hayli ilginç bir sistem başarıyla uygulanıyor; dikkatle izlenmeye değer bir şeyler oluyor orada” demiş... Bana aktaran, “CNN International kanalıydı; kulaklarıma inanamadım” dedi.
Fariba Zarinebaf Şikago’da yaşıyormuş, ama Kaliforniya Üniversitesi’nde İslâmi araştırmalar profesörüymüş; ben de ismini yeni duydum. ‘Crime and Punisment in Istanbul: 1700-1800’ adlı kitabında, yüzyıllık bir perspektiften sosyal hayatını işlemekteymiş İstanbul’un...
Tarihi tespitleri de çok önemli Zarinebaf’ın, umarım İstanbul Büyükşehir Belediyesi tez zamanda tercüme ettirip kitabı yayınlar. Ancak kendisiyle yapılmış mülâkatlarda ‘şimdiki İstanbul’ için söyledikleri İstanbullular’ı gönendirecek şeyler... Bir mülâkatta “Dubai, Cakarta, Nairobi ve Kahire gibi metropolleri yönetenlerin İstanbul’dan alacakları çok ders var” demiş sözgelimi...
“İstanbul Avrupa’nın en az suç işlenen kenti” kanaatinde Zarinebaf; “Ne zaman İstanbul’a gitsem kendimi Şikago’da olduğundan daha fazla güvende hissediyorum” diyor. Türk polisinin yüzde 85’inin yüksek eğitim gördüğünün özellikle altını çiziyor.
Sonuç? Sonuç şu: Çeşitli sebeplerle ve özellikle medar-ı maişet motoru çalışsın diye başka ülkelere gitmiş, yerleşmiş, vatandaşlık almış insanlarımız Türkiye’ye dönmenin yollarını arıyorlar bugün... Okudukları, işittikleri ve geldikleri zaman gözleriyle gördükleri değişimden etkilenerek...
Türkiye’ye bir şeyler oluyor, ama galiba bizler farkında değiliz.