TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU İLE SINAVI

Fatih KAPLANDERE

TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU İLE SINAVI

Türkiye, orta doğunun dönemeç zamanlarını yaşadığı tarihlerden birini daha yara almadan geçmeye hazırlanıyor.

Yüzyıl önce aynı birinci dünya savaşının çıkışı gibi. Sırp militanlardan bir kaçının tamda suikasttan vazgeçtiği bir sırada Avusturya-Macaristan imparatorluğunun Habsburg hanedanının varisi arşidük Franz Ferdinand’ın kraliyet arabasını karşısında görmesiyle suikastı gerçekleştiriyor.

Birinci dünya savaşını, bu 19 yaşındaki genç milliyetçi Gavrilo Princip kendi ülkelerine bağımsızlık kazandırma adına başlatmış bulunduğunun farkında mıydı acaba?

Yüzyıl sonra binlerce kişinin ölümü ve yıkılmış birçok ülkeyi, parçalanmış umutların oluşturduğu bir dünya meydana getiren bu hadise hatırlanırken bu savaşa sebep olanlar nasıl anılıyor sizce?

Şu sıralar orta doğunun haritası yeniden çiziliyor.Condeliza Rice’ın daha önce söylediği gibi. Birçok, mezhep ve etnik kökene sahip uydu devletçikler oluşturma çabasında paranın efendileri.

Acaba neden dünyanın bu bölgesi sürekli ateş, kan, savaş ve kargaşa içinde?

Dünyanın yüzde yirmi beşini oluşturan İslam coğrafyası sürekli savaş, yoksulluk, kargaşa ve zulüm altında bulunuyor.

Son yüzyıldır sınırı değişen İslam coğrafyasının dışında bir yer var mı? Ya da savaş olan İslam ülkesi dışında bir yer var mı?

İnsanlığın başlangıcında kurulan düşmanlık artarak ve hız kesmeden insan kıymaya, Müslüman yok etmeye var gücüyle devam etmekte.

Peki, nereye kadar bu böyle devam edecek?

Manevi değerlerin önem kazandığı bir yüzyıla girmekteyiz. Dindarlık dünyada prim yapmakta ve insanlar arasında giderek artmakta.

Ulaşılan birçok gelişme ve teknik imkânlardaki artış insanoğlunun eksiklerini giderememekte, manevi hastalıklarına çare olamamakta.

Tam aksine ulaşılan gelişmişlik düzeyi yanında daha çok zulüm, daha fazla kan, daha fazla şiddet meydana getirmekte, haksızlığa ve adaletsizliğe zemin oluşturmakta.

Aslında eğitim seviyesi arttıkça, medeniyet ve gelişmişlik düzeyi arttıkça demokrasi, hak adalet, özgürlük ve yaşam hakkı artması gerekirken tam tersi bir durum yaşanmakta dünyada.

Bundan çıkış noktasını arayan insanoğlu çareyi manevi değerlere yönelmede bulmuş ve o yöne ciddi bir eğilim göstermiştir.

Yaratıcının gönderdiği son din ve son elçiye akıl almaz bir düşmanlık, ‘’karanlıkta yanan tek mumu da söndürmeye çalışmaya’’ benzemekten ileri gitmemektedir.

Tabi bu oyunu oynayanlar çok büyük çaplı, birbirine girift ve çok bileşkeli bir oyunu dünya sahnesinde sergilemektedirler.

Bu oyunlardan birini görseniz, diğerini göremiyor veya atlayabiliyor ya da farkına varamıyorsunuz. Maalesef oyun kurucular çok akıllı ve bilinçli ayrıca öğretmenleri başlangıçtan insanoğlunun düşmanı.

Hak içinde olduğunu sanan, binlerce insanın önlerindeki uçurumu görmediği gibi. Çağlayanın sesinin geldiğini duyan ama nefse hoş gelen nağmeyle verildiği için uçuruma düşmenizin kaçınılmaz olması gibi.

Yemek verilirken içindeki zehir anlaşılmasın diye altın tabakla sunuluyor. Zavallı gafil insanoğlu nerden bilsin zehirlendiğini tadı çok lezzetli diye habire yemekte, bilmiyor ki sonu hüsran, acı ve feryat.

Şimdi uyanıklık ve basiret zamanları. Bu hasletleri arttırmak için manevi bir iklimi yaşamaktayız. Üzerimize düşen görev ne ise onu acilen ve edeben tehir etmeden yapmalı, olayların neticelerini kritik ve analitik bir eksende değerlendirmeliyiz.

Ortadoğu sarmalından ancak bu şekilde sağ ve salim şekilde ülkece ve milletçe çıkabiliriz.

Vesselam. Kalın sağlıcakla.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.