Avrupa Birliği'nin iki tane çok mühim lazimesi vardır. AB’ye girebilmek için son derece mühim olan bu lazimelerden birincisi, AB’ye üye ülkelerin ekonomik ve parasal birliğe katılabilmeleri için gerekli şartları ihtiva eden Maastricht Kriterleri. İkincisi lazime ise, AB’ye tam üyelik koşullarının esaslarını belirlemekte olan Kopenhag Kriterleri.
Maastricht Kriterlerinin olmazsa olmazı olan bir kaç ekonomik kıstas vardır. Bunlardan en önemlilerden bir tanesi şudur:
- Üye ülke devlet borçlarının, Gayri Safi Yurtiçi Hasılasına(GSYİH) oranı %60’ı geçmemelidir. Bu oran ne kadar çok yüksek olursa, o ekonomi o kadar hareket kabiliyetinden mahrum kalır.
AB üyesi ülkelere şöyle bir bakalım, acaba hakîkaten Maastricht Kriterleri’ne uyan ülke var mı?
Bu oran,
Yunanistan'da %180,
İtalya ve Portekiz'de %130,
Belçika'da %108,
İspanya ve Fransa'da %96,
İngiltere ve Avusturya'da %80'lerin üzerindedir.
Euro Bölgesi 17 ülke ortalaması: %92
Euro Bölgesi 24 ülke ortalaması: %86'dır.
Peki, Türkiye'de ne kadar? Bu nispet Türkiye'de her türlü terör olayları ve son yıllarda hükûmeti yıkmak için denenmiş elli teşebbüse rağmen sadece %34'tür!
Yani bu verilere göre AB'ye üye olan bütün üye devletlerin AB'den atılması gerekirken, bir tek AB adayı olan Türkiye bu oranı tutturabiliyor.
•••
Diğer önemli bir Maastricht Kriteri ise,
- Üye ülkelerin bütçe açığının GSYİH’sine oranı %3’ü kat'iyen geçmemelidir. Bu oran ne kadar sıfıra yakın olursa netice o kadar iyi demektir.
Bakalım birlik ülkeleri sınıfı geçmişler mi?
Yunanistan: %12,3
İspanya: %6,8
İngiltere: %5,7
Portekiz: %4,8
Fransa: %4,1
Polonya:%4
AB (28 ülke): %3,2
Belçika: %2,9
Slovenya: %2,6
Evet, AB'nin manzara-i umumiyesi böyle.
Peki ya Türkiye ne durumda?
Türkiye'nin bütçe açığının GSYİH'e oranı sadece %1,5. 2016'da daha da düşük olması bekleniyor!
Yani bu durumda Türkiye gene AB ülkelerinden kıyas bile götürmeyecek bir şekilde fevkalâdenin de fevkinde bir performans gösteriyor. Yani AB için sonuç gene hüsran!
Türkiye'deki bütçe açığının GSYİH'ya oranının 15 yıllık mazisine hep beraber bakalım isterseniz:
•••
• Bir de Türkiye'nin ekonomik büyüme rakamlarını diğer ülkelerle mukayese edelim:
Türkiye'nin büyüme rakamlarına bakalım evvelâ:
2007: % 4.7
2008: % 0.7
2009: % -4.8
2010: % 9.2
2011: % 8.8
2012: % 2.1
2013: %4.1
2014: % 2.9
2015: % 4
2016: %3.5-%4 (Pek çok terör hadisesine rağmen)
Şimdi de Avrupa'ya bakalım:
2015'de Euro Bölgesi %1,5 büyümüş.
2016'da ise % 2,1 büyümüş.
Dünya ekonomisi %3 büyümüş.
İçinde 34 gelişmiş ve gelişmekte olan ülkenin bulunduğu OECD ülkelerinin 2015'te ortalama büyüme hızı %2.
2016'da ise 2,5 olması bekleniyor. Yani Türkiye'nin çok altında...
Son olarak, yuvarlak bir hesaba göre 1985 yılı temel alındığında Almanya ekonomisi o tarihten bu yana, yani son 30 yılda % 300'den biraz fazla büyümüş. Bu oran İtalya'da, Fransa'da, İngiltere'de aşağı yukarı aynı: %300.
Bu oran Türkiye'de ne kadar dersiniz? % 700.
Tüm bu bilgiler muvacehesinde şunları rahatlıkla söyleyebiliriz: Türk ekonomisi her zaman dünyanın en hızlı büyüyen ilk üç dört ülkesi arasına girmiştir. Üstelik bu büyüme oranlarını hiçbir sermaye yoğun teknoloji imkânına ve petrol, gaz gibi yeraltı zenginliklerine sahip olmadığı halde gerçekleştirmiştir. Şayet Türkiye ilerde, savunma ve savaş endüstrisi gibi sermaye ve teknoloji yoğun mal üretiminde uzmanlaşır ve bunu Asya, Ortadoğu ve Afrika ülkelerine satabilirse, bu yukarıda bahsini ettiğimiz değerler çok daha olumlu olacaktır.
Tekrarlamakta fayda var: Türkiye'deki büyüme rakamları AB ülkelerinin çok çok üzerinde olmaktadır. Bunun yanı sıra Maastricht Kriterleri'ni de hemen hemen her zaman yakalamıştır. Lâkin AB ülkeleri için aynı şeyi söylemek pek mümkün değildir. Üstelik Türkiye bu başarısını, gerçekleşen onlarca müessif terör hadiselerine(İŞİD, PKK ve FETÖ) rağmen yakalamıştır.
İşte Batı bu hakikate vakıf olduğundan Türkiye'ye bunun için nice zamandır saldırmaktadır! Daha çok gelecekler; hem de çok daha şedit ve hem de çok daha kesif bir sûrette.