26 senedir ilk defa Türkiye’den ayrılırken çok üzülmedim çünkü bozuk morallerin sebep olduğu negatif bir hava var ülkede. İnsanlar sıkıntılı, şikayetçi ve endişeli. Bu sıkıntılı durumu yaşadıklarım ve gözlemlerim ile anlatmak istiyorum.
- ABD’de yaşadığımı öğrenen hemen herkes “Abi biz de nasıl gideriz” muhabbetine başlıyor. Eskiden gitmemelerini tavsiye ediyordum. Bu sefer sessiz kalmak zorunda hissettim kendimi.
- Biz gurbetçilere “Hayat size güzel; Dolar kazanıp TL harcıyorsunuz” ve benzeri gıpta ve kıskançlık arası laf çarpmalar had safhada.
- Bir arsa satın almak istedim. Arsa sahipleri döviz kuru fiyatları tavan yapınca satmaktan vazgeçti.
- Piyasa oturmadığı için ya kimse birşey satmak istemiyor ya da satmak istediği malın fiyatını mütemadiyen güncelliyor. Araç alım satımı yapan bir tanıdığım her gün ilan verdiği siteye girerek kendi sattığı araçların fiyatlarını diğer muadil araçların fiyatları ile mukayese ederek güncelliyor, yani yükseltiyor.
- Sıkça gittiğim bir restoran lahmacun fiyatını 8 TL’den 10 TL’ye çıkarmış geçtiğimiz hafta. Restoran sahibi bana “Önümüzdeki hafta 12 TL yapacağım çünkü maliyetler aldı başını gitti ve zarar ediyorum” dedi.
- Ev kiraları almış başını gitmiş. Ev sahipleri mevcut kiracılarına para teklif ediyorlarmış evden çıkmaları için. Amaç daha yüksek rakamlardan başkalarına kiraya verebilmek.
- Yasak ve idari para cezası olmasına rağmen stokçuluk başlamış. Fiyatlar o kadar sık artıyor ki kimse elindeki ürünü satmak istemiyor çünkü aynı paraya yenisini koyamayacağına inanıyor.
- Ayda %1-2 enflasyona alışmış olan esnaf ve halk %4-5 enflasyona alışmaya çalışıyor. TÜİK’e göre Kasım/2021 enflasyonu %3.51 olarak açıklandı. Ama insanlar bu rakamın ne kadar “reel” olduğunu sorguluyor. Gerçekten de un fiyatının son 5 ayda %100’den fazla arttığı bir ülkede aylık enflasyonun sadece %3.51 olduğuna inanmak zor.
- “Ben döviz kurlarıyla oynarım ve kar ederim” diyerek risk alan ve kazanan fırsatçılara bence kızılmaz. Asıl kızılması gereken bu fırsatçılara fırsat verilmesidir.
- Türkiye tezatlar ülkesi. Tüm bu sıkıntılara rağmen İstanbul’daki alışveriş merkezleri ve restoranlar tıka basa dolu. Ya bu vatandaşlarımız henüz idrak edemedi bu durumu ya da takmıyorlar kafalarına.
- Tüm dünyada tedarik zinciri problemleri ve ciddi enflasyon artışları var. Örneğin bir önceki yazımda ABD’de yaşananları paylaşmıştım sizlerle. Ama halkın çoğu bunların sadece Türkiye’ye mahsus sıkıntılar olduğunu zannediyor.
- Türkiye’nin silah sanayindeki başarılarının birçok ülkeyi endişelendirdiği, yeni bulunan doğal gaz rezervlerinin birçok ülkenin iştahını kabarttığı ve benzeri sebeplerden ötürü Türkiye ile uğraşıldığı hemen herkesin malumu.
- İnsanların kafasında “mevcut iktidar giderse yerine şunlar gelir ve sorunları çözer” diyebildiği bir alternatif yok.
2022 yılında tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bu sıkıntıların devam edeceği ve enflasyonun %50 civarında olacağı ihtimali yüksek. Peki bu durumda birikimlerimizi korumak adına neler yapılabilir?
- Birikmiş parayı altın ve/veya gümüş alarak değerlendirmeli. Yaklaşık iki senedir yerinde sayan ons altın fiyatının 2022’de ciddi olarak artması bekleniyor. Gümüş de diğer bir iyi seçenek.
- Piyasalarda denge ve stabilite sağlanana dek tasarruf etmeli ve israftan kaçınmalı.
- Yatırım yaparken çok dikkatli olmalı.
Eski CEO’muzun çok beğendiğim bir sözü vardır: “Hiçkimse sabah işe gelirken ben bugün nasıl şirketimi batırırım diye düşünmez.” 20 yıldır iktidar olan AK Parti hükümetinin iyi niyetinden şüphem yok ve bir plan çerçevesinde hareket ettiklerini düşünüyorum. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan önümüzdeki 6 ay içerisinde bugün alınan kararların meyvelerini toplayacağımızı ifade ediyor. Ama stabilite olmayınca herkesin aklında doğal olarak bir şüphe oluşuyor. Umuyor ve dua ediyorum ki Türkiye tekrar stabil olarak büyüyen bir ülke haline gelsin. Ülkemizin ve insanımızın buna ihtiyacı var.