Mazisi yılları bulan, 2008 küresel krizi koptuğunda, Türkiye’nin Başbakanı, krizin Türkiye’yi teğet geçeceğini söylediği için yerden yere vuruldu aylarca. ‘Bu ciddi bir devlet krizidir!’ şeklinde ağlamaklı ve devleti sarsıcı, devrimci gelenkten gelen acizlik ilanlarına alışık olanlar, terbiye sınırlarını delip geçen bir şekilde, Başbakan Erdoğan’ı alaya aldılar ve hicvettiler.
Ama ettikleriyle kaldılar.
Çünkü krizin ilk toz bulutları geçtikten sonra, devletin dümenindeki kaptan, ustalık maharetlerini sergiledi ve ülkemiz krizde savrulan tüm Dünya devletlerinden ekonomik verileriyle ayrıştı.
Tabi pozitif yönde.
Kendilerini; ‘her şeyi sattınız edebiyatından, ülkeyi sattınız safsatasına’ geliştirebilen ana ve dana muhalefet, ülke gerçeklerinden ve ülkemizde yaşanan devrimden ne kadar uzak olduklarını, her eylemleriyle bir kere daha ifade etmiş olmaktan öte gidemiyorlar.
‘Tanrı Türkü korusun’ bunlardan diye dua etmekten, bir an olsun kendini alamıyor insan.
Her geçen gün ülkemizin ekonomik verileri ve etki alanı büyüdüğü halde ve bu büyüme tüm Dünya’dan taktir gördüğü halde, mızıkçı çocuklar gibi oyun bozanlık yapmaktan öteye geçemeyenler adeta milletin sırtında kanbur gibiler.
Yıllardır ülkemiz kaynaklarını yiyip bitiren, sosyolajisini sarsan ve psikolajisini bozan terör sorunu çözüm yoluna sokulunca hop oturup hop kalkanlar, adeta derin yapıların maşaları gibiler.
Bu ülkeye tek faydaları var, oda asla iktidara gelme ihtimallerinin olmaması nedeniyle, yurt dışından ülkemize yatırım için gelecek olanların, bunları risk olarak algılamaması.
Sosyal demokrat değil, soslu demokratlar. Yavru muhalefet ise sosun maşrapası..!
Türkiye satılıyor...muş!
Geçtiğimiz Perşembe günü, İstanbul’a yapılması planlanan 3. havaalanının, Ankara’da gerçekleştirilen işletme ihalesinde ulaşılan rakam, yapım bedeliyle birlikte tam tamına 37 milyon Avro. Üstelik devlet bütçesinden ‘tek Metelik’ çıkmayacak bu dev iş için. Ayrıntılarını biliyorsunuz zaten.
Türkiye satılıyor...muş!
Sinop’ta yapılması planlanan, 2. nükleer santral yapım işi için, aynı gün, Japonya Başbakanı Şinzo Abe ile birlikte Başbakan Erdoğan’ın, altına imza attıkları rakam ise Avro cinsinden 17 milyon.
Bir günde imza altına alınıp takvime bağlanan yatırım bedeli yaklaşık 55 milyon Avro.
Türkiye satılıyor ...muş!
Kanalistanbul ile aynı havza içerisinde yer alan, 3. havalimanı projesinin katma değerini ölçmek ise, trilyon dolarlı rakamlarla ancak mümkün olabilecek.
Ülkemiz insanlarının geleceği için, gecekondu mahallelerinin ötesinde bir rüya göremeyen zavallı güruh, ‘işçisin işçi kal’ diye sızlanmaktan başka bir işe yaramadığı gibi, birde milletimizin kafasına geçirilen mankırt maskesinin, çıkartılmasına yönelik hamlelerin yarım kalması için, elinden geleni ardına koymuyor.
Avrupa ve Dünya hala krizle boğuşurken, Türkiye Cumhuriyeti; iç çatışmalarını bitirmekle kalmıyor, adeta şahlanıyor. GÜNSİAD Başkanı Şah İsmail Bedirhanoğlu, Diyarbakır’daki otellerde rezervasyon yaptırmak isteyen iş adamlarının, bizzat kendisini arayarak, torpil yaptırmaya çalıştıklarını söylüyor.
Türkiye satılıyor öyle mi..?
Mersin’de ve Sinop’ta inşa edilecek iki nükleer santral ne demek biliyor musunuz ey Türk milleti? 30 milyon hane elektrik abonesi olan Türkiyenin, bu ihtiyacının tamamının, bu iki santralden karşılanması demek.
Her yıl, yurt dışına ödediğimiz 65 milyar Dolarlık enerji ithalat faturasının, kement altına alınması demek. Enerjideki dış bağımlılıktan, kısmen kurtulmak için, dev bir adım demek.
Nükleer bir ülke sınıfına erişerek; bu teknolojiyi üretecek, yönetecek ve geliştirecek kültüre sahip olma yoluna girmek demek.
Bu santrallerde çalışacak mühendislerimiz, harıl harıl bu alanda uzmanlaşmak için eğitim alıyorlar şu anda ve 3. nükleer tesis kendi mühendislerimizin eseri olacak.
Türkiye satılıyor öyle mi..?
Ülkemizin, daha önce gördüğü en devrimci Başbakanı ve I. Boğaz Köprüsünü satma çıkışı, hala dillerde replik olan, vede devrimleri uğruna canından edilen merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, mezarından kalksa, Başbakan Erdoğanı alnından öper ve ‘sat oğlum sat, satabildiğin kadar sat!’ derdi.
3. havaalanı ihalesini gerçekleştiren komisyonun başkanı Funda Ocak, ihaleye başlarken ‘Bugün burada tarih yazacağız’ demişti ve çok şükürki o tarihi yazdılar. Yazılan tarihin ispatı ise ihaleyi alabilmek için ihaleye giren her üç konsorsiyumunda, işletme bedeli için, 20 milyar Avro’nun üzerine çıkmış olması.
Doğrusu bu beni, İstanbul’un surlarına tırmanan Ulubatlı Hasan’ın çıkışı kadar heyecanlandırıyor.
Surlara diktikleri sancak ise tüm Dünya’dan görünüyor. Siz görmüyor musunuz..!?
Bu projeyi hazırlayanlar, projenin ihalesini yönetenler ve işi almak için ihaleye girenler, düşmanlarımızın zaten bildiği ama içerdeki cahillerin bir türlü anlayamadığı sade bir gerçeğide, dosta düşmana tekrar ilan ettiler:
‘Tarih sadece İstanbul’un surlarına tırmanarak yazılmaz.’
Yazılan bu tarihe mürekkep olamıyorsanız, hokka olun. Hokka olamıyorsanız kalem olun. Belki yanlışları ve eksikleri vardır, düzeltmek için silgi olun. Ama ne olur engel olmayın.
Zaten olamazsınızda... Buna millet olarak müsaade etmeyiz.
E mail: HYPERLINK "mailto:akpinartahsin@hotmail.com" akpinartahsin@hotmail.com
Twitter: @akpinartahsin