Aşağıdaki maddeler Türkiye'nin devlet, halk ve ülke olarak kurtuluşunun, yücelmesinin, güçlenmesinin, mutluluğunun, ayakta durmasının zarurî temel prensipleridir. Bu maddeler hayata geçirilmeden, beklenen iyilikler, güzellikler yeterli olmayacak, sadra şifa vermeyecektir.
* Birinci madde: Türkiye'nin eğitim sistemi, vasıflı Türkiyeliler yetiştirmelidir. Üç boyutta vasıflılık: Bilgi ve kültür boyutu, ahlak ve aksiyon boyutu, estetik ve güzellik boyutu.
* İkinci madde: Bugünkü ideolojik ve arkaik eğitim sistemi iflas etmiştir. Bu eğitim sistemi vasıflı, güçlü, üstün Türkiyeliler yetiştiremez. Bu eğitim sistemi kökten değiştirilmeli; onun yerine Japonya'da, Singapur'da, Tayvan'da, Güney Kore'de, Norveç'te, Finlandiya'da olduğu gibi güçlü bir eğitim sistemi getirilmelidir.
* Üçüncü madde: Resmî ideoloji Türkiyeyi geri bırakmıştır, bugünkü kaosa, anarşiye, krizlere yuvarlamıştır. Bu ideoloji tamamen kaldırılmalı, onun yerine insan hakları ve millî kültür ve kimlik getirilmelidir.
* Dördüncü madde: Bugünkü gecekondu, varoş, taşra, kırsal kesim kültür ve zihniyeti ile köy olmaz, kasaba olmaz. Ülkeye mutlaka (yeterli miktarda) şehir/medeniyet kültür ve zihniyeti getirilmeli ve ülke idaresi ve işleri bu kültür ve zihniyete verilmelidir.
* Beşinci madde: Türkiye şu anda temizlik ve şeffalık bakımından çok kötü durumdadır. Ülkeye mutlaka temizlik ve şeffaflık getirilmeli, kokuşma ve yolsuzluk asgarîye (en aza) indirilmelidir.)
* Altıncı madde: Türkiye'nin siyaseti ve parti sistemi son derece kötü ve kirlidir. Bu sahada da iyileştirme ve temizlik yapılmalıdır.
* Yedinci madde: Bugünkü medya ile Türkiye'nin kurtarılması, yücelmesi mümkün olamaz. Bilgili, kültürlü, ahlaklı, prensipli, haysiyetli, mürüvvetli bir medya oluşması sağlanmalıdır.
* Sekizinci madde: Osmanlı'nın mirası olarak Türkiye'de çok zengin bir altkimlik çeşitliliği vardır. Bunlar arasında mutlaka sosyal barış ve mutabakat, birlikte yaşama irade ve kültürü sağlanmalıdır.
* Dokuzuncu madde: Türkiye'de, İngiltere'de olduğu gibi, din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti sağlanmalı ve hayata geçirilmelidir. Çoğunluğu oluşturan Sünnî Müslümanlara baskkı yapılmamalıdır. Din hürriyetini engelleyen bütün tabular ve köstekler kaldırılmalıdır.
* Onuncu madde: Türkiye'nin millî kimlik ve kültürüne, kendi medeniyetine uygun bir hukuk sistemi kurulmalıdır.
* Onbirinci madde: Sünnî Müslümanların din işleri onların cemaat teşkilatına bırakılmalıdır.
* Onikinci madde: Müslümanların başlarına, ehliyetli ve faziletli bir İmam-ı Kebir ve Emîrülmü'minîn seçmelerine engel olunmamalıdır.
* Onüçüncü madde: Kötülüklerin başı olan din sömürüsü, mukaddesat bezirganlığı mutlaka önlenmeli, asgarîye indirilmelidir.
Ondördüncü madde: Laik Fransa'da Katolik liseleri bulunması gibi Türkiye'de de devletten bağımsız İslâm liseleri açılmasına izin verilmelidir. (Devlet bunları âdil bir şekilde kontrol edebilir ama eğitime karışamaz.)
Onbeşinci madde: Türkiyelilerin bin yıldan fazla kullanmış oldukları ve millî kültür ve hafızanın onunla kayıtlı bulunduğu Osmanlıca üzerindeki bütün yasaklar, tabular, engeller kaldırılmalıdır.
* Onyedinci madde: Adalet, insafa, insan haklarına, bilgeliğe aykırı olmamak şartıyla ülkedeki Sabataycı saltanatına ve hakimiyetine son vermek için bütün tedbirlere tevessül edilmelidir.
* Onsekizinci madde: BüyükMillet Meclisi'ne halkın en eğitimli, en kültürlü, en bilge, en ahlaklı, en faziletli, en namuslu, en şerefli, en ziyalı (aydın), en fazla hizmet edecek, asla yemeyecek ve yedirmeyecek temsilcilerinin seçilmesi için ne gerekiyorsa onları yerine getirmek.
* Ondokuzuncu madde: Japonya, Güney Kore, Tayvan, Singapur; İsveç, Norveç, Finlandiya, Avusturya ve diğer medenî ülkelerde ne kadar üstünlük ve fazilet varsa onları ülkemize de taşımak için neler yapılması gerekiyorsa onları yapmak.
Daha başka maddeler de yazılabilir ama bunlarla yetiniyorum.
Bu yazdıklarım yapılmazsa Türkiye'nin işleri ve hali düzelmez.
Ülkemizin, halkımızın, devletimizin sadece iyi ve uygun bir anayasa ile düzeleceğini sanmak gülünçtür, geri zekalılıktır.
Bir ülkenin halkı bozulursa onun ilerlemesi, ayakta kalması, güçlenmesi mümkün olmaz.
Osmanlı'nın kuruluş ve yükseliş devrinde ne kadar iyilik, güzellik, üstünlük varsa onları bilmeliyiz ve onlara dönmeliyiz.
Bugünkü fitne ve fesatla, nifak ve şikakla, kirlilik ve kokuşma ile, cahillik ve kültürsüzlük ile, kırsal kesim ve bedevî kültürü ile, yalan ve dolan ile, haram yeme ile, rantçılık ve ribacılık ile, ahlaksızlık ve rezillik ile, kirli ve kara para birikimi ile, emanetlere hıyanet ile varacağımız yer dünya cehennemidir.
Ülkede gerçek adalet sağlanmazsa batış, çürüyüş, çöküş ve izmihlal önlenemez.
Roma'nın da sağlam yolları, harika açık hava tiyatroları, köprüleri, limanları, üstün bir sanatı, akıllara durgunluk veren su yolları ve kemerleri, ihtişamlı binaları, hukuku, medeniyeti, orduları, donanmaları, kanunları vardı ama sonunda çöktü. Kimler çökertti? Barbarlar!..
Türkiye ilimle, irfanla, ahlakla, faziletle, kültürle, şehir medeniyeti ile, âdil kanunlarla, hukuk önünde eşitlikle, bilgelikle, temizlik ve şeffaflıkla, mürüvvet ve fütüvvetle ayakta durur ve yükselir. Bunlar olmazsa çöküş ve batış kaçınılmazdır.
* (İkinci yazı)
Allah'ın kitabından sonra kitapların en doğrusu Sahih-i Buharî'dir
Muhterem Efendim... "Buharî'deki hadîsler kul sözüdür, onlarda hatâ olabilir" diyerek kafa karıştırıyorsunuz. Buharî hadîsleri elbette kul sözüdür ama hangi kulun sözüdür? Resulullah'ın sözüdür. Resulullah kimdir? Âdem oğullarının seyyididir. Bu dünyanın yaratılışından batışına kadar ResulullahMuhammedMustafa'dan daha büyük bir kimse gelmeyecektir. O, ilahî vahy ile, Allah'ın yönlendirmesi ve koruması ile müeyyeddir.
Kur'ân onun için ne diyor? "O hevasından konuşmaz" diyor. Usûl-i hadîs uleması ne demiş? "Peygamberin mütevatir ve sahih hadîsleri de bir tür vahiydir" demiş.
O halde: Buharî gibi son derece büyük ve derin bir âlimin yüz binlerce hadîs içinden seçmiş olduğu Sahih'indeki BÜTÜN hadîsler doğrudur.
Bin küsur yıldan beri binlerce büyük alim, fakih, müfessir, muhaddis Sahih-i Buharî'yi, Allah'ın Kitab'ından sonra kitapların en sahihi (doğrusu) olarak kabul etmişlerdir. Bu konuda çok büyük bir icmâ-i ümmet bulunmaktadır.
İmamı Buharî de bizim gibi bir kuldur ama onun birtakım üstünlükleri ve özellikleri vardır:
1. O derin bir ilme sahiptir.
2. Onun imanı tahkikîdir.
3. O, çalışarak öğrenilen din ilimlerinin zirvesine çıkmıştır.
4. İlmiyle âmil, ihlaslı ve sâdık bir alim olduğu için Allah-ü Teâlâ ona vehbî ilim vermiştir.
5. O, zühd ve takva ehlidir.
6. O, Sahih'ini telif ücreti almak, zengin olmak, dünyalık elde etmek için yazmamıştır.
7. Allah'ın rızasını tahsil ve Resulullah'ın şefaatine nail olmak için yazmıştır.
8. Kitabına aldığı her hadîs-i şerif için istihâre yapmıştır.
9. Milyarlarca Müslüman içinden bir tane İmamı Buharî çıkmıştır.
O halde, aksi isbat edilmedikçe Buharî'deki BÜTÜN hadîsler doğrudur.
Bid'atçilerin, râfizîlerin, oryantalistlerin, reformcu ilahiyatçıların, naylon müctehidlerin, mezhepsizlerin Buharî'ye yönelttikleri iftiraların biz Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanları indinde hiçbir değeri yoktur.