Türkiye İsrail İttifakı

xxx43

Türkiye İsrail münasebetleri konusunda tam bir kafa karışıklığı var. Bazıları one minute çıkışlarına bakarak, iki devletin ilişkilerinin kötüleştiğini sanıyor. One minute, buzdağının su üzerinde göze görünen yüzde bir kısmıdır, yüzde doksan dokuzu görünmez.

İsrail ile Türkiye arasında çok gizli tutulan anlaşmalar bulunmaktadır. Bunlar yürürlüktedir.

BOP çerçevesi içinde ABD Ortadoğu'da bir takım manevralar çevirmekte, Türkiye'yi bu konuda kullanmaktadır.

Türkiye'deki resmî Yahudi sayısı şu anda 15 bin civarındadır. Bunların yanında bir de bir buçuk milyon Kripto Yahudi bulunmaktadır.

1. Sabataycılar.

2. Alevî Bektaşi kılığına girmiş Yahudiler.

3.Müslüman görünen Kürt Yahudileri.

Kuş kadar aklı olan bir insan, bu bir buçuk milyon Yahudinin Türkiye'yi ellerinde oynatacaklarını bilir, anlar ve kavrar.

Medyada onlar, finans ve bankada onlar, iktisat ve ticarette onlar, ihracat ve ithalatta onlar, üniversitelerde onlar...

Tekelleri biraz kırıldı ama hâlâ çok güçlüdürler.

İslâmî kesime, İslâmcılık hareketine, siyasal İslâm'a, islâmî hizmet ve faaliyetlere sinsice sızmışlardır.

Onlar Osmanlı sistemini, Türkiye'nin kültürel gerçeklerini bizden iyi bilen yetenekli uzmanlara sahiptir.

İslâm'da olmayan bir şey Yahudilikte vardır, mübahtır:

Bir Yahudi, Musevilik dinini yüreğinde saklamak şartıyla dıştan Hıristiyan ülkelerinde Hıristiyan, Müslüman ülkelerinde Müslüman görünebilir, yani iki dinli olabilir.

İsrail'in Türkiye'yi kayb etmek gibi bir lüksü yoktur. Türkiye'yi kaybederlerse İsrail devleti kısa zamanda sona erer.

Şu anda islâmî kesimde on kadar çok büyük, yüz kadar büyük, binlerce orta ve küçük cemaat, hizip, fırka, grup, klik vardır. Bunların içine ajanlar, casuslar, provokatörler, yönlendiriciler sızmıştır.

Sakala, sarığa, cüppeye, şalvara önem veren tarikatin içine sakallı, sarıklı, şalvarlı casuslar sokarlar. Herifler gündüzleri sâim, geceleri kaim görünür, yapacaklarını yapar.

Vaktiyle Moiz Kohen efendi, asıl adını gizleyip, buram buram Oğuz Türkü kokan Tekin Alp adıyla Türkçülük, milliyetçilik yapmamış, "Kahr olsun şeriat!.." diye bağırmamış mıydı?

Boşuna söylememişlerdi: Yirminci asırda Yahudiler iki devlet kurdular diye...

Türkiye halkı bin bir sıkıntı çekerken tank tâmiri bahanesiyle İsrail'e milyar dolar ödemedik mi? Soruyorum: Tanklar tâmir edildi mi, bize geri verildi mi? Heyhat ki heyhat...

Türkiye sebze, bakliyat ve hububat tohumlarını İsrail'den satın alıyor.

Bugünkü düzen ve sistemde hiçbir iktidar İsrail ile yapılmış olan gizli anlaşmaları çiğneyemez.

Buzdağının su üzerinde görünen yüzde birinin sahnesinde birtakım tiyatrolar oynansa da Türk-İsrail birlikteliği devam edecektir.

Bazı çok akıllılar "Türkiye İsrail'i dize getirdi...İsrail'i rezil etti... İsrail bizden çok özür diledi... İsrail Türkiye'den tir tir titriyor..." gibi gülünç ve gerçek dışı açıklamalar yapsalar da...

Genelkurmay başkanlığımızda çok gizli bir İsrail Odası varmış. Buraya birkaç kişi girebiliyormuş...Siz bu riyavetleri duymadınız mı?

Türkiye ile İsrail arasındaki çok gizli anlaşmaların mahiyeti nedir? Bilen yok...

One minute demekle bu anlaşmalar hükümden ve yürürlükten kalkıyor mu?

ABDve İsrail Ortadoğu'da iki büyük İslâm ülkesini savaştırmak istiyormuş.

Vaktiyle Irak ile İran'ı savaştırmamışlar mıydı?

Buzdağının, görünmeyen yüzde 99'unda neler var acaba?

(İkinci yazı)

VEFASIZ MÜSLÜMANLAR...

MARKSİSTLER, çağdaşlar, ateistler, Dönmeler Nazım Hikmet'i hiç unuttular mı? Nazım dillerinde, yüreklerinde... Nazım öldü ama hatırasını yaşatıyorlar.

Doğrusu onlarda vefa var...

Müslümanlara bakınız. Biz büyüklerimizin hatıralarını onlar gibi yaşatabiliyor muyuz?

Büyük şehid İskilipli Âtıf efendinin kabri bulundu... Kaç kişi gitti şu Ümmetten o mazlumun mezarını ziyarete; bir Fatiha, bir Yâsin okuyup başında, sevabını ruhuna bağışlamaya?..

Âtıf efendinin idam edildiği gün Babaeski müftüsü de idam edilmişti. Onu hatırlayan Müslüman var mı?

Onlar İslâm için, iman için, Kur'ân için, şeriat için can vermişlerdi. Bizler vefalı olsaydık onları gönüllerimizde canlı tutardık.

Niçin bu kadar vefasız olduk?

Niçin kitaplarla, risalelerle, makalelerle, ihtifallerle, mevlidlerle, konferanslarla mazlum ve mağdur hocalarımızın, ulemamızın, fukahamızın, meşayihimizin hatıralarını canlı tutmuyoruz?

Şöyle bir ilan yapılsa: "Merhum Şehid İskilipli Âtıf Hocaefendinin hatırası için kitaplar, broşürler, ilmî araştırmalar yayınlanacaktır. Bu iş için on milyon dolar dağıtılacaktır. İlgilenenler şu adrese müracaat etsinler..."

Aman ya Rabbi!.. Ne büyük bir ilgi seli doğar, ne coşkun bir alaka... Böyle bir hizmeti yapacak vakfın binası izdihamdan yıkılır.

Rant var mı, yalancı vefa da var. Rant yok mu, vefanın ne gerçeği, ne yalancısı var.

Şu satırları yazarken nice Müslüman düşünür, yazar, bilge, araştırıcı şahsiyet nisyan ve vefasızlık vadilerinde pinekliyor. Müslüman kesim onlara hizmet imkanı tanımıyor.

Hizmet ettirirler ama bir şartla: Ruhunu onlara satacak veya kiralayacaksın.

İslâm'a, Kur'ân'a, imana hizmet etmen yeterli değildir. Onlara, onların baronlarına, onların cemaatine hizmet edeceksin. Yoksa kimse yüz vermez.

Vaktiyle İhtifalci Ziya bey adında gayretli ve himmetli bir zat varmış. Eski büyüklerin mezarlarında, türbelerinde, oralarda yatanların hatıralarını canlı tutmak, ruhlarına bir Fatiha sevabı göndermek için toplantılar yapar, çırpınır dururmuş. Ah keşke zamanımızda böyle Ziya'lar, ziyalı  ve vefalı şahsiyetler olsa...

Unkapanı'ndan Vezneciler'e çıkarken yolun sağ tarafında Şeyh Tokadî Emin hazretlerinin kabri vardır. Rivayete göre bu zat, İstanbul'un üç büyük evliyasından biridir. Şu milyonlarca Müslüman içinde onu kaç kişi tanır, menâkıbini kaç kişi bilir, kabrini kaç kişi ziyaret eder?

Maalesef Müslümanların büyük kısmı çok vefasız.

(Vefalılar üstlerine alınmasın...Onları kasd etmiyorum... Ellerinden öperim...)

(Üçüncü yazı)

BBC YÖNETİCİLERİNE

Fransa'daki çarşaf ve burka tartışmaları haberlerinde israrla "Kara çarşaf" demenizi objektiflik ve seviyeli yayıncılıkla bağdaştırmak mümkün değildir... Niçin sadece çarşaf demiyorsunuz? Niçin çarşafın başına "kara" sıfatını ekliyorsunuz?.. Siz şahsen çarşafa karşı olabilirsiniz ama habercilikte duygularınızı vestiyere bırakmak zorunda olduğunuzu bilmeniz gerekmez mi?

Şuna da bilmeniz gerekir ki: Çarşaf sadece siyah kumaştan olmaz. Eflatun rengi çarşaf da olur, koyu veya açık kahverengi, başka renklerde de... Tek renkli çarşaf olur, iki renkli yollu çarşaf da olur. Çalıkuşu romanında Feride'nin gül kurusu çarşafını hiç duymadınız mı?

Çarşafın estetik olup olmadığına gelince: Sizlere Yakup Kadri'nin "Çarşafa ve Peçeye Dair" başlıklı nefis nesir parçasını okumanızı tavsiye ediyorum.

Beğenseniz de beğenmeseniz de, bir meslekdaş olarak sizden çok rica ediyorum: Şu kara çarşaf söylemini lütfen bırakınız ve sadece çarşaf deyiniz. Kara demek medya etiğine gölge düşürür.

Daily Mirror veya başka bir bulvar gazetesi böyle diyebilir ama BBCdiyemez.

Saygılarımla...