Gezi olayları ile morallerin bir gidip bir geldiği dönemde, takılmadan, problem çözme yeteneğimizi kaybetmeden farklı bakış açılarını da dikkate alarak bir takım olmazların olura nasıl evrilip çevrilebileceği konularında hükümete, muhalefete, halka ve memleket yararına bir faydam olsun diye kafa yoran aydınlara bazı konuları hatırlatmak istiyorum.
Anayasa yeniden yazılabilir mi, revize edilebilir mi, referandum yapılabilir mi yapılabilirse halk nasıl tepki gösterir? Sorularına cevap bulmak arzusundayım.
Hükümet Taksim’de verilmek istenen mesaj alındı diyerek bir nebze olsun ortalığı yatıştırdı.
Önümüzde, Ülkemizin vizyonu olarak gördüğümüz Yeni Anayasa çalışmaları var.
Referandumda çok eleştirilen bir husus vardı. Onu hatırlatarak konuyu açmak gerekir diye düşünüyorum.
Referandumda neyi oyladığımızı anlayamadık endişeleri vardı, hala referandumla ilgili bir sohbet açılsa hala ne olduğunu anlayamadık diyenler var.
Peki buradan ders çıkarmak gerekmez mi?
Elbette gerekir.
Önümüzde duran yeni anayasa paketinde en çok kafa karıştıran soru “BAŞKANLIK SİSTEMİ” dir.
Çünkü; eğer başkanlık sistemi kabul edilecek ise, anayasada parlamenter sistem düşünülerek hazırlanan pek çok madde kendiliğinden geçersiz olacak ve maalesef yorucu bir sürecin arkasından tekrar revize gündeme gelecektir.
Önce Başkanlık Sisteminin ne olduğu, sistemin nasıl çalışacağı, başkanlık sistemine paralel olarak gündeme gelmesi gereken seçim sistemi, yerel yönetimler, belki eyalet sistemi derli toplu hale getirilip konunun uzmanları tarafından halka detayları le anlatılmalı ve akıllara gelen gerekli ya da gereksiz sorulara cevap bulunmalıdır. Yoksa alel acele referandum yapılıp Başkanlık Sistemi kabul edilse bile tartışmalar bitmeyecektir.
Taksim olaylarından hükümetin alması gereken en önemli ders, bence halkın bilinçlendirilmesidir. Gezi olaylarında gördük ki, protestoya katılan gençlerin pek çoğu politikadan bihaber, sanal alem gençliğinden oluşuyor. Apolitik gençlerin yanlış yerlere sürüklenmesi, istenmeyen anarşist olaylara katılıvermesi, çok kolay olmaktadır. Çoğunluk etkisi altında kalıp anlık politize edilmeleri kolaydır.
2000’lerin başında henüz 8-10 yaşlarında olup çocukluğu, ergenliği siyasetten uzak, sanal alem çevresinde geçen gençlik önümüzdeki 3 seçimde oy kullanıyor olacaklar.
Halkın daha da önemlisi gençliğin doğru bilgilendirilmesi, geçilmesi düşünülen Başkanlık Sisteminin ne olup ne olmadığının bilinmesi, sürecin sancısız atlatılmasının en önemli eşiği olacaktır.
Bırakın apolitik 90 kuşağının başkanlık tercihini doğru algılamasını, önceki seçimlerde oy kullanmış, öyle ve ya böyle bir tercihte bulunmuş seçmenlerin de yeni durum karşısında nasıl tavır takınacağını bilmek mümkün değildir.
Halkın tercihlerini doğru algılamak, sonrasında yaşanması muhtemel tartışmaların önünü almak, senin yüzde bilmem kaçın suçlamalarından kurtulmak için hükümetin ve anayasa komisyonunun öncelikli görevlerinden biri geçilmesi düşünülen süreç hakkında toplumu yeteri kadar bilgilendirmektir.
Yoksa doğru olduğunu düşünseniz bile anlaşılamayan kavramlar ve değerler üzerinden anayasa yapmak, ya da meclis aritmetiğinden dolayı referanduma gitmek hüsran olabilir.
Bilgilendirme konusu sadece Başkanlık sistemi ile sınırlı kalmamalı, eyalet sistemi, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ile ilgili yapılması gereken konuları muhakkak kapsamalıdır.
Bu çalışmalar yeni anayasa yazım sürecini kolaylaştıracak ve kamuoyu desteğini artıracaktır.
Ahmet TÜRKAN - HABERNAME