Türk Yürüyüşlerinin Karlılık Analizi
Stanfard Üniversitesi Profesörü Paul Romer krizlerin fırsata dönüştürülebileceğini iddia etmekte ve bunu beliğ bir şekilde “a crisis is a terrible thing to waste” diyerek ifade etmektedir. Obama’nın başmüşteşarı Rahm Emmanuel de her fırsatta bu sözü tekrarlamakta ve bu krizden Amerika’nin güçlü çıkması için ellerinden geleni yaptıklarını dile getirmektedir. Aynı şekilde, diyebiliriz ki, festivaller de fırsata dönüştürülebilir ve “festivals are terrible thing to waste”. Türkler her sene dünyanın bir çok köşesinde şenlikler, festivaller, yürüyüşler ve panayırlar düzenlemektedir. Mesela, Mayısın her üçüncü Cumartesi günü New York’ta bir Türk yürüyüşü düzenlenmektedir. Bu sene de bu yürüyüşün 28’incisi yapılıyor. İlkönceleri Ermeni’lerin katlettikleri diplomatlara destek çıkmak için düzenlenen bu tarihi yürüyüş, daha sonraları Türklerin birlik, beraberlik ve dayanışmasını sembolize eden sosyal bir aktiviteye dönüşmüştür. Yüksek öğrenimini Amerika’nin güney eyaletlerinde yapan birisi olarak, bu yürüyüşün hep ismini duyar ve bir gün katılmayı içimden geçirirdim. Dünyanın en görkemli şehrinin ana caddelerinden birisinin saatlerce sadece Türklere tahsis edilmiş olmasının büyük bir hazzı olsa gerek diye düşünürdüm.
İlk Yürüyüş Heyecanı
NJIT’de meslek hayatıma başlayıp New York’a yaklaşınca, yürüyüşe katılma dileğim 2000 yılında nihayet gerçek oldu. Güneydeyken koskoca New Orleans’ta 5 ailelik Türk çevremiz olduğundan, Manhattan’ı dolduran binlerce Türk ailesini görünce kendimi bir anda Türkiye’nin caddelerinden birinde hissettim. Heyecanla, o sene yürüyüşe gelen mehterin peşinden eşimle çocuk gibi nasıl koşuştuğumuzu bugün gibi hatırlıyorum. New York sokaklarında tarihimizin ve kimliğimizin önemli bir parçası olan mehteri duymak, koş ve davul sesleriyle Manhattan’ı inletmek tarifi zor bir duygu seliydi. Ayrıca, memleketimin her köşesinden gelen ter temiz Türk çehrelerine rastlamak ve hemşehrilerin arasında kendini bir nevi güvende hissetmek bambaşka ve apayrı bir zevkti. Ondan sonra da Türkiye’de olmadığım anlar haric, hiç bir zaman bu yürüyüşü kaçırmamaya gayret ettim. Orada olmayı bir vatan borcu bildim. Mili bir vaziveyi eda etme duygusuyla, her sene dostları da alarak destek vermeye çalıştım. Zamanla, olayın temaşa zevkini yaşarken, bir yandan da bu yürüyüşün lobicilik anlamında potansiyelini farketmeye başladim. Bu dönüşüm beni, bir an geldi fantaziden gerçeklere doğru bir yürüyüşe çıkardı. Çeşitli vesilelerle, yürüyüşün organizasyonuna dair gözlemlerim oldu. Bir yandan büyük bir özveriyle çalışan organizatörleri seyrederken, diğer yandan da festivallerin daha büyük fırsatlara dönüştürülebileceğini hissettim. Gerçekten de “festivals are terrible thing to waste”.
Yürüyüşlerin Alternatif Maliyeti
Her sene on binlerce Türk, bir yurttaşlık görevi gibi yürüyüşlere katılmaktadır. Bu aktiviteler oldukça pahalı aktivitelerdir. Ekonomide “alternatif maliyet” denen bir kavram vardır. Yaptığınız her aktivitenin bir alternatif maliyeti vardır. Mesela, okulda derse katılmanın yerine, bir yerde garsonluk yapabilir ve bir miktar para kazanabilirdiniz. Derse katılmanın bedeli, eğer en iyi alternatifiniz o an bir yerde garsonluk yapmak ise, kaybettiğiniz bahşişlerdir. Aynı şekilde, Türk yürüyüşlerine katılmanın da bir alternatif maliyeti vardır. Geçen Hürriyet gazetesinde çıkan bir habere göre her sene New York yürüyüşüne ortalama 40 bin kişi katılmaktadır. Bu insanlar, eğer ortalama saatine 10 dolar kazanıyorlarsa, bir saatlik yürüyüş bedeli 400 bin dolardır. Yanlız, o gün insanlar yürüyüşe toplamda gelişiyle gidişiyle en az 8 saat vakit harcamaktadır. Bu şartlarda, 8X400 bin = 3.2 milyon dolar gibi bir iş kaybı vardır. Manhattan ayak bastısı en pahalı yerlerden biridir. Diyelim yürüyüşe katılan 10 bin arac, ortalama 30 dolar park parası ödesin. Toplam park ücreti 300 bin dolar tutmaktadır. Bu 10 bin araç benzini, köprü parası, yol parası toplamda 50 dolar haracadı diyelim. Yol masrafı o zaman 500 bin doları bulmaktadır. Bu 40 bin kişi, yemek içmek gibi diğer ihtiyaçlar için de kişi başı ortalama 20 dolar harcasın. Bu masraflar da 800 bin doları bulmaktadır. Yürüyüş organizatörleri her sene Türkiye’den tanıtma fonundan belli bir destek almaktadır. Bu da ortlama 500 bin dolar olsun. Eksiği fazlasıyla NY yürüyüşü Türk toplumuna toplamda en az 5 milyon dolara mal olmaktadır.
Festivaller Nasıl Fırsata Dönüştürülebilir?
Bu kadar masraflı bir aktiviteden o zaman en fazla verimi nasıl alabiliriz? Belli hedefler tespit etmez ve onlara ulaşamaz isek, bu büyük bir kaynak israfı demektir. Tamam, bazı şeyler vardır ki parayla ölçülmez, milli heyecan, birlik ve beraberlik gibi. Ancak, gurbette hepimiz ekmeğimizi taştan çıkarıyoruz. O yüzden, yaptığımız yatırımın getirisini maksimize etmek istememiz de normaldir. Mesela, yürüyüşe ne kadar çok Amerika’li çekebilirsek karımızı artırmış oluruz. Ayrıca, Türklerin sayısını ve gücünü ne kadar çok Amerikalı senatöre, kongre temsilcisine, bürokrata, akademisyene, sanatçıya ve iş adamına gösterebilirsek toplumsal sorunlarımıza ilerde daha çok platformda daha çok destekçi bulabiliriz. Ayrıca, organizasyona ne kadar çok Türkü monte edebilirsek, yurttaşlarımızın organizayon kabiliyetlerini ve çevrelerini geliştirmiş oluruz. Yürüyüşte ne kadar çok Türk işletmesinin ismini duyurabilir, para kazanmasını sağlıyabilirsek amacımıza bir adım daha yakınlaşmış oluruz. İşin eğlence kısmı bir yana, açacağımız reyonlarla bir çok milli ve kültürel değerlerimizi tanıtabiliriz. Yürüyüşü, bir kültürün diğer bütün kültürlere galebe çalmaya çalıştığı bir propaganda yeri değil, Türk toplumunu oluşturan her bir unsurun zevk ve kaygılarının vitrine çıktığı bir yer haline dönüştürebiliriz. Herkesin kendisinden bir şey bulduğu bir olaya herkes daha çok sahip çıkacaktir. Ayrıca, her sene farklı bir temayla yürüyüşe hazırlık yapabilir, dernekleri yarıştırabilir, yaratıcılıklarını geliştirilebilir, yürüyüşü daha ilginç kılabiliriz. Bu olay nihayetinde Manhattan’ın bir köşesinde yapılmaktadır. Yürüyüşü doğu yakasında toplumla bütünleşen önemli bir sosyal ve ekonomik bir aktiviteye dönüşturebilirsek, yerli ve ulusal Amerikan medyasının dikkatini çekebilir, naklen yayın, haber, belgesel yaptırabilir, gazetelerine konu olabilir ve New York’ta olmayan milyonlara ulaşabiliriz.
Her sene, herkes gibi yürüyüşe hem milli duygularla hem de eğlence için gidiyoruz. Yanlız eğlencesi gittikçe solan bu tarihi yürüyüşe, şimdilerde malesef sadece vazife için gider olduk. Yürüyüşün geleceği tamamen, bizim milli duygularımıza bağlı hale geldi. Bu iş adeta bir dini edaya dönüştü. Allah imanımızı bozmasın. Yoksa solmaya yüz tutan bu güneş bizim güneşimiz. Türk halkı, yatırımına sahip çıkmalıdır.
Prof. Dr. İhsan Işık, Amerikan Türk Ticaret Odası (ATCOM) Başkanı