Türk Silahlı Kuvvetleri haftalardır ülke gündeminin birinci sırasındaydı.
Anayasa değişiklik tartışmaları öne geçince biraz rahatlamıştır.
Tabii bütün bu yaşananlarda kurumun suçu var.
2003 yılında hazırlanmiş, ama bizim yeni öğrendiğimiz darbe planları tartışılırken, Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ'un Balyoz Operasyonu ile tutuklanan muvazzaf ve emekli askerlere "Onlar bizim arkadaşlarımızdır" diyerek sahip çıkması, tartışmaların büyümesine sebep oldu.
Oysa aynı Başbuğ: "Hukukun üstünlüğüne inanıyoruz" ifadesinin de sahibi!
“Hukukun üstünlüğüne inanıyoruz” sözünü söyleyen birinin, darbe girişiminde bulunmakla suçlanan subaylarla ilgili, hukukun karar vermesini beklemeden kanaatini açıklaması doğru olmamıştır.
Hata sahiplerini koruyarak kurumunu korumuş olmuyor.
"Kişisel hatalar kuruma maledilemez” diyen kendileri, neden kefil oluyor anlam veremedim.
Dünyayı kalemleriyle istedikleri yönde döndüren gazeteciler de, bıkmadan usanmadan konuyu yazdılar, televizyonlarda tartıştılar.
Bir kısım medya, böyle bir fırsat doğmuşken, orduyu dolayısıyla Türkiye’yi güçsüz kılmak için gayretlerine gayret kattı.
Diğer bir kesim ordunun sabrını taşırıp, darbe yaptırmak için olağanüstü bir mücadele verdi.
"Ordu yenildi-Meğer TSK kâğıttan kaplanmış","silah arkadaşlarını kurban veriyorlar","yaralı aslan” …gibi tahrik edici, kışkırtıcı ifadelerle, yeter be! dedirtmek istediler.
Utanmasalar genelkurmay başkanlığı karşısına sıralanıp: “Ordu darbe yapamaz ki, ordu darbe yapamaz ki” diye bağıracaklar.
Şükürler olsun ki TSK da bunun farkında.
Bunu Sayın Başbuğun: ”Son dönemde çeşitli çevreler ve kişilerin, özellikle bizleri tahrik ederek, bizi yanlış yapmaya zorladıklarının farkındayız. Bu nedenle her zaman basiretli, itidalli ve soğukkanlı hareket etmek mecburiyetindeyiz.”sözlerinden anlıyoruz. (doğruya doğru)
Üçüncü gruptakiler ise, geçmişte yapılan darbelerden dolayı mağdur olmuş, sessiz yığınların sesi olarak, asker vesayetinin sona ermesi için, iyi niyetle bir şeyler yapmaya çalıştı.
Oysa kim ne derse desin, kim ne yazarsa yazsın, çözüm ordunun elinde!
Ve yapılması gereken çok basit!
Türk Silahlı Kuvvetleri, gelmiş geçmiş tüm yanlışlarından dolayı halktan özür dilesin. Geçmişte silahlı kuvvetleri olarak demokrasiye uymayan fiillerde ”darbe, muhtıra, e-muhtıra, balans ayarı ve darbe girişimlerinde“ bulunduk. Halkın tercihlerini beğenmedik! (bugün de beğendikleri söylenemez ya) Bu yanlışlarımız nedeniyle, binlerce insan mağdur oldu, haksız yere işkence gördü. Ve bu gün de hala içimizden darbe sevdalıları çıkabiliyor. Bunlarla hukuk çerçevesinde olmak kaydıyla, mücadele edeceğiz. Hukuku işleteceğiz. Hukukun vereceği karara saygılı olacağız. Kamuoyuna saygıyla arz ederiz! desin hiçbir sorun kalmaz.
Hayal mi?