Bu seneki Ramazan Bayramını ABDdeki Türkler, Müslüman cematten ayrı olarak Türk kültür merkezinde ayrı bayram namazı kılarak kutlamışlar Lousiana'da. Biraz diyaloğun ruhuna aykırı ama fazla da büyütülecek bir şey yok diye düşündüm ben. Nurcu kardeşlerimizin canı ve kültür merkezleri sağ olsun dedim. Nasıl Pakistanlıların, Arapların, Afrikan Amerikanların camisi varsa Türklerin de kültür merkezleri var. Sonra Virginia'dan bir arkadaş aradı. Orada durum biraz farklıymıs. Bütün müslüman cemaat ayrılığa gayrılığa düşmeden büyükçene bir yerde hep beraber bayram namazını çarşamba günü yapıp kutlamışlar. Üniversitenin rektör yardımcısı Cuma hutbelerinin hatiplerindenmiş orada. Bizim türkler orada da hepsi bir araya gelen müslüman cemaatın aksine bayramı kendi aralarında hem de Salı günü kültür merkezinde kutlamışlar. Bu da diyoloğun bayağı ruhuna aykırı. Pakistanlıların, Arapların, Afrikan Amerikan Müslümanların bir araya gelip hep beraber bayram yaptığı bir günde böyle bir yola gitmek bayağı garip.
Hasılı bu gidişle Amerika çapında bayağı Türk kültür merkezleri göreceğiz bolca nurcu kardeslerimizin.
Geçen yüzyıl milliyetçilik yüzyılıymıs. Osmanlı yıkılmış yerine bir sürü küçük devletçikler kurulmuş. Ondan önce Büyük Britanya İmparatorluğu dağılmış. Rusya dağılmış bir sürü devletçiklere ayrılmış. Balkanlarda olan ona keza. Ancak bu yüzyıl başka. Avrupa birliği, Amerika-Kanada-Meksika birlikteliği. Milliyetçilik dönemi geçiyor. Herkes bir birliktelik arıyor. Hasılı dünyanın milliyetçiliği terk ettiği bir dönemde hem de diyalog adına bu Türk kültür merkezleri de ne oluyor diye ben bayağı kafa yordum namaz tesbihatlarımda. İşin içinden çıkamadım. Bir gün namaz tesbihatında kalbime sordum bu ne iş diye? Kalbim dedi ki, Samiye sor. Samiye dedim sen ne diyorsun bu işe?
Sami dedi ki,
Tahribatçı ehli bid'a iki kısımdir:
Bir kısmı, güya din hesabına, İslamiyete sadakat namına, güya dini milliyetle takviye etmek için, zaafa düşmüş din seçereyi nuraniyesini milliyet toprağına dikmek, kuvvetleştirmek istiyoruz diyerek, dine taraf vaziyeti gösteriyorlar.
İkinci kısım, millet namına, milliyet hesabına, milliyetçiliğe kuvvet vermek adına milleti İslamiyetle aşılamak istiyoruz diye bid'aları icad ediyorlar.
Fessubhanallah. Saminin dedikleri bayağı kafama yattı. Dedim bitti mi söyleyeceklerin?
Hayır dedi Sami.
Dedi ki, Ey sadık ahmak lakabına müstehak biçare, meczup, akılsız, cahil nurcular ve onların akıl babaları. Hakikatı kainat içine kökü yerleşmiş, kökler salmış olan İslamiyet seçeresi, mevhum, (kürüntü), muvakkat (geçici), cüzi, husisi, menfii, belki esassız, garazkar, zulümkar, zulmanı milliyet toprağına dikilmez. Onu oraya dikmeye çalışmak, ahmakane ve tahripkarane, bid'akarane bir teşebbüstur.
Fessubhanallah
Nebi aleyhisselamin bir lakabı kulakmış. Herkesi sonuna kadar dinlermis. Ben de onun gibi yaptım. Samiye dedim, bitti mi söyleceklerin, daha var mı?
Sami dedi ki, Evet, İslamiyeti milliyet ile aşılamakta bir zevk ve bir geçici kuvvet görünüyor; fakat pek muvakkat (geçici) ve akıbeti hatalıdır, zararlıdır.
Bu kadar bugünlük yeter dedim Samiye. Kalbime dedim sen ne diyorsun Saminin dediklerine. Kalbim dedi ki, bu Türk kültür merkeslerini takibe devam edelim. Bakalım Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.