Bugün Hukuk Sistemimiz çeşitli tartışmaların odağındadır. Bu tartışmaları genel olarak şöyle özetlemek isterim, Yeni Anayasa Yapımı, Yargı Reformu, Tutukluluk Sürelerinin Uzunluğu, HSYK yapısı, Yargının Bağımsızlığı, Tarafsızlığı ve Güvenliği, Vatandaşlarımızın Yargı ve Yargı Sistemine olan Güveni.
Şimdi bu genel başlıklar altında biraz daha detaylı olarak inceleme yapalım.
Ülkemizde kanunlar yönünden yaşanan hızlı değişimin etkisiyle birçok kanun hükmünün uygulamasında ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Sanıyorum dünya genelinde ençok yazılı kanunları bulunan ve en hızlı yasaların değiştiği ülke Türkiye'dir. Hemen hemen hergün yeni yasalar çıkmakta, bu yasalar ya yeni birtakım uygulamalar getirmekte veya eskilerin hükmünü iptal etmekte veya tamamen farklı hükümler içermektedir. Bu çok hızlı yasal düzenlemeler ki buna ben kendi tabirimle "Yasa Enflasyonu" ve de "Yasal Yozlaşma" diyorum, gerek Hakim ve Savcılarımızın kanunları uygulamakta ve hüküm vermekte çok ciddi zorluklar çekmesine neden olurken, bir taraftan da biz Avukatlar için uygulamada ciddi zorluklara neden olmaktadır.
Bunca yazılı kanunu olan hemen hemen her konuda yazılı yasal düzenlemeler yapan bir Ülke olmamıza rağmen, maalesef pratikte yani uygulamada ve Hukukun etkin ve hızlı işleyişi konularında çok gerilerdeyiz.
Yine Genel Başlıklar halinde Adli Sistemimizin Temel Sorunları olarak şunları da sayabiliriz,
Adalet sistemimizin temel sorunları:
1- Adaletin gecikmesi yani davaların netice vermesinin çok uzun sürmesi,
2- Yargının Bağımsızlığı hakkında vatandaşlarımızın ciddi endişeler taşıması, yani Yargı Bağımsızlığı konusu,
3- Yine Yargı tarafsızlığına dair Vatandaşlarımızın ciddi endişeler taşıması, yani Yargı Tarafsızlığı,
4- Yargılamanın Güvenliği ve Bağımsızlığı,
5- Adalet önünde eşitlik konusunda Halkımızda oluşan güvensizlik ve şüphe,
6- Yargılama sisteminde Savunma mekanizmasının yani Avukatlık ve Savunma hakkının, diğer Yargının sac ayakları olan Hüküm makamı (Hakimler) ve İddia makamı (Savcılar), kadar etkin ve önemli bir pozisyonda olmaması, daha doğrusu Adalet Sisteminde esas olan Silahların Eşitliği ilkesinin teoride olup, pratikte uygulamada olmaması.
Devam edelim sorunlarımızı ele almaya,
Adil yargılanma hakkının ihlali sayılabilecek birçok karar verilmektedir. Kararların içeriği mahkemelere ve Yargıtay dairelerine göre de değişebilmektedir. Kanun uygulamaları uygulayan hukukçulara göre oldukça farklılık arz etmektedir. Bu da aynı olayda farklı uygulamaları doğurduğu için doğal olarak tepki almaktadır. Kanunların ve kuralların ana amacı kişinin hakkını devlet kanalıyla iade ederek toplum vicdanını rahatlatmaktır. Oysa uygulamada sıkça karşılaştığımız bu tezatlar sebebiyle hukuk toplum vicdanını rahatlatıcı bir araç olmaktan çok çok uzaktır. Yapılan anketlerde hukuk sistemine duyulan güvenin çok düşük olması da bunun göstergesidir.
Hukukumuzun geçmişten bu yana en büyük sıkıntısı dava süresidir. Gereksiz şekilde uzayan davalar sebebiyle hakkın alınması gecikmekte ve bu sebeple de insanlar kanunlar haricinde çözümler bularak hakkını almaya çalışmakta veya hakkından vazgeçmektedir.
Davaların uzun sürmesinin bir diğer nedeni de dosyaların çoğu zaman gerekli gereksiz ayrımı yapılmadan bilirkişiye gönderilmesidir. Bilirkişi raporları çoğu zaman uzun sürelerde gelmektedir.
Kanunlar her ne kadar açık ve net bir şekilde yazılsa da bazı kanun maddeleri uygulayıcıların elinde şekillenmektedir. Bir mahkeme taahhüdü ihlal suçunda borçlunun ödeme gücü olup olmadığını kontrol ederek eğer borçlunun ödeme gücü olmadığına kanaat getirirse beraat kararı verirken, bazı mahkemeler bu incelemeyi yapmadan ceza verme yoluna gitmektedir.