Şu sıcak yaz günlerinde biraz hafif takılmak iyidir.. Tabii, hafif dediysek değersiz yazı yazmak iyidir demedim!
Hani Barış Manço'nun güzel bir şarkısı vardı.. Düriye isimli şarkıda ne diyordu: Dü dü Düriye, komşu kızı Düriye, hele hele gel beriye, dargın mısın söyle..
Ve şarkının devamında da Altın çöpe düşse değerini kaybeder mi? Tenekeyi parlatsan hiç çeyrek altın eder mi? diyordu.
Yani hafif yazı her zaman tenekeden mamul bir yazı değildir; kaldı ki her ağır yazı da kıymetli bir yazı değildir.
Yani isterseniz size ağır yazı da yazabilirim; misal şöyle:
Türkiye olağanüstü bir süreçten (vetireden) geçmektedir. Laik Türkiye'nin tüm kurum ve kuralları hatta tüm durum ve kuramları destabilazasyon uygulanarak, tıpkı bir kozmosun literatürel karmaşıklığı gibi yitiksel bir koşullanmaya itilmektedir.(Bkz: Hansditrihgençer.. sf:1187) Anabilimsel determinasyon çerçevesinde yakın erimde Türkiye İranlaşacaktır. Çünkü büyük aydınlanma devrimi (revolution) gönençsel bir devrim olup, bu devrim 1950'den sonra konservatizm içdürtüsü ile dürtüklenmiştir. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak olası değildir. Hatta söz konusu vatansa gerisi Ruhat Mengi'dir. Ey Ankara uyan, uyan da Ankara'nın taşına bak, gözlerimin yaşına bak.. (Bkz: a.g.e. sf: 1156, sütun 2).. Ağlıyorum, ağlıyorum; gözlerimden akan yaşlar, yobazların yaktığı ateşi söndürecek ve güzel günler göreceğiz çocuklar, güzel günler.. Dağ başında bale kursları açacağız.. cağız.. ağız.. zzzzz.. (devrim gelince uyandırın beni..)
Evet bu yazı çok ağır oldu; isterseniz size acayip hafif bir yazı yazayım da tenekeden yazı neymiş görelim:
? nedir?
Soru işareti.
nedir?
Tırnak.
( ) nedir?
Parantez.
; nedir?
Noktalı virgül.
^ nedir?
Şapka.
İşte Anayasa Mahkemesi takkeye dur dedi, verdiği kararıyla bana bu işareti çıkarttı.
Peki, pekiden sonra gelen işaret nedir?
Virgül.
Bu işaretin alt tarafı niye eğik?
Bilmiyorum ama bu işaret, Türkiye'yi yobaz
lardan kurtarmak için asker ve yüksek yargıçlar karşısında benim nasıl eğildiğimi mimleyen bir mimdir.
Nokta.
Evet böyle yazı yazmamı istiyorsanız yukarıdaki mail adresime yazabilirsiniz. (Ama böyle yazarsam büyük yazar diye anons edilerek Hürriyet'e transfer olabilme ihtimalini de göz ardı etmeyin!)
Neticede ağır yazı yazmak ile hafif yazı yazmak bazen aynı ağırlıkta ya da bazen aynı hafifliktedir.
Misal; balon hafif bir nesnedir.. Şişirince, ağzını kapayınca ve elden bırakılınca yükselir.
Ama şişirilmiş bir balonun hacmi ne kadar büyük olursa olsun, gövdesine bir iğne batırınca söner ve yere düşer..
Ama karpuz öyle değildir; ne şişer ne yükselir.. Bırakınız iğneyi, kompresörle de delseniz yere düşmez, düşmez çünkü zaten yükselmemiştir.
Bir de davul denilen nesne vardır; içi boştur ama gümbürtüsü fazladır..
Tabii, davulun gövdesini ne kadar gererseniz davuldan çıkan ses o kadar gümbürtülü olacaktır.
Bir de zurna diye tabir edilen üflemeli bir çalgı vardır. Ney'e neyim benzemez..
Bu zurnanın bir son deliği vardır, bu delik gayet stratejik bir önemi haizdir, o olmasa o aletten armonik değil kakafonik bir ses çıkması kaçınılmaz bir durumdur.
Bazı yazarlar bu deliğe halk adını vermiştir ama bunu açıkça deklare etmemişlerdir, zira Cumhuriyet Halk Partisi'ne bu hakareti yapmaktan haklı olarak kaçınmışlardır.
Oysa bu partiyi zurna ile değil Tahtakale'de satılan ve çıstak çıstak diye çalınan garip bir müzik türünün otomatik olarak kaydedilmiş olduğu org ile özdeşleştirmek daha doğru bir güftesel argüman olacaktır.
Öyle ki düğmeye bir bastınız mı hep aynı beste çalmakta ve Mutlu Düğün Salonu'nun pistinde şekilden şekle giren damat ve gelin yakını gençlerin oynak hareketlerine benzemektedir.
Evet, bu yazının aranjesi bana ait olup, müzüğü kollektiftir..
Sözleri ise Sınırlı Sorumlu 'Kaşıyıcılar' Birliğinin tüm üyeleri olup, bir nevi anonimdir!