Cumhuriyet Halk Partisi, bazı yerlere "Mübarek Ramazan ayınız hayırlara vesile olsun" şeklinde pankart asmış. Espriyi görmekle birlikte, şimdi bunu dini bir hassasiyet olarak mı algılayacağız?
Bölücü örgüt de, geçtiğimiz Cuma günü, Ramazan dolayısıyla ateşkes ilan ettiğini açıkladı. Bu örgütün geçmiş Ramazanlarda, hatta kutsal gün ve gecelerde ne gibi 'icraatlara' imza attığına bakmak, sanırım samimiyet konusunda bizlere yeteri kadar fikir verecektir. İftara beş kala katledilen masum insanları unutmadık.
Müslüman Türk halkı, belli bir tarihe kadar terör örgütüne başka bir gözle baktı veya bakmak istedi. Devletin askerine, polisine; dahası çoluk çocuk ayrımı yapmadan bölgedeki sivillere kurşun sıkanlar, Müslüman Kürtler olamazdı. Bunlar mutlaka içimizdeki ve dışımızdaki Ermenilerdi. Zaten ölü veya diri ele geçirilen kimi teröristler sünnetsiz çıkıyordu vs.
Bugün ise meselenin sadece böyle olmadığı anlaşılmış bulunuyor.
Halktaki öfkenin bir nedeni de bu...
Bırakın otuz yılı, son otuz günde yaşananlara baktığımızda bile, insanın kanı donuyor.
Mesela bölücü örgütün siyasi uzantısı, hem tahrik edici açıklamalar yapıyor, hem de en üst perdeden Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanını ve devlet büyüklerini tehdit ediyor. Sadece meydanlarda değil, Meclis kürsüsünde bile...
Siyaseten karşı oluruz, o ayrı. Fakat kimse Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanlık makamını tehdit edemez. Ederse eğer, karşısında sadece iktidar partisinin mensuplarını değil, bizleri de bulur.
Başbakan Erdoğan, söz konusu partiyi muhatap almamakta haklıdır. Bu konuda Sayın Erdoğan'ı destekliyorum.
Şiddete şiddetle karşıyız. Fakat Türk ordusundan silah bırakmasını istemek, İkinci Sevr'den başka bir şey değildir. Bunu da görmek lazım...
Dillerinden barış, demokrasi, kardeşlik, hoşgörü gibi kelimeleri düşürmeyenlerin performansları, bize bunun tam tersini söylüyor.
Örneği yine Halk Partililer üzerinden vereyim. Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde, sevgi ve hoşgörü deyip de bir araya gelenler, katılımcı Bakanları nasıl yuhaladı, hep birlikte gördük.
Her fırsatta kardeşlik vurgusu yapanların da, Müslüman Türk halkını, hatta bir ve beraber olmak isteyen Kürt vatandaşlarımızı da, nasıl yıldırmaya, korkutmaya, bıktırmaya çalıştıklarını görüyor, biliyor, yaşıyoruz.
Kendilerini Filistinlilere benzeterek, akıllarınca, Türkleri de o lanetli ırkın yerine koymuş oluyorlar.
"Son otuz gün" dedim.
Mesela, bölücü örgütün siyasi uzantısı, Şırnak ilinin Beytüşşebap ilçesinde Kuzu Kırpma Festivali düzenledi. Kato dağı, Laleşi yaylasında... Festival bir anda bölücü örgüt gösterisine dönüştü ve terörist kıyafetli birçok kimse, kuzuyu falan bırakıp başka işlere yöneldi. Bunun üzerine, güvenlik kuvvetleri devreye girdi ve kimlik kontrolü yapmak istedi. Sen misin kimlik isteyen... Kolluk kuvvetleri, taş ve sopalarla geri püskürtüldü!
Mesela Şırnak ili Silopi ilçesinde, kaçak sigara sattıkları iddia edilen dükkânlarda, Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şubesi ekipleri arama yapmak istiyor. Sen misin arama yapmak isteyen... Sonuç; beşi polis olmak üzere on iki yaralı...
Tamam... Bunların küçük ayrıntılar olduğunu söyleyelim. Özgüven meselesi falan diyelim.
Peki, şuna ne dersiniz: 18 Temmuz günü, Hakkâri ilinin Yüksekova ilçesinde, neredeyse şehir merkezinde, mazgal demirlerinin altına yerleştirilen el yapımı mayın patlatılıyor ve oradan sivil olarak geçen bir yüzbaşı, ağır yaralanıyor. Sonrasında ise biliyorsunuz, o yüzbaşı şehit oldu. Buradaki soru şu: İpekyolu Caddesine o mayın yerleştirilirken, çevre sakinlerinden gören olmadı mı? Ayrıca cadde niye bomboştu? Allah rızası için söyleyin...
Bir de peş peşe yaşanan şu iki olaya bakın:
Geçen gün Hakkâri'de Türk bayrağını yaktılar. Bundan önce de, Erivan, Atina ve İsrail'de Türk bayrağı yakılmıştı. Şimdi de Hakkâri'de...
Camiden müzik yayınına alışmıştık diyelim. Son olarak, Şırnak ilinin Uludere ilçesine bağlı bir beldede, cami hoparlöründen bölücü başının konuşmasını yayınladılar. Yıllar önce yapılmış bu konuşma, 15 Ağustos'la ilgiliydi. Yani, bölücü örgütün ilk kanlı baskının yıldönümüyle...
Belli ki, sadece milliyetçi kesimi değil, mütedeyyin camiayı da karşılarına almanın derdindeler.
Bugüne kadar hep rejimin hatalarını yazıp yanlış ve kasti uygulamaları eleştirdik. Atalarımızın "Eşyayı dahi incitme" nasihatini herkese hatırlattık. Fakat bugün, sadece rejimin veya Türklerin değil, Kürtlerin de aklını başına alması gerekiyor.
Tabii bizimki tehdit değil, teklif...