Tükeniyoruz

Meltem KAVAK

Sürekli söyleriz eğitim ailede başlar diye şimdi ailede başlamayan bir eğitim söz konusu ise ne olur? O kişinin bulunduğu ortam aniden bozulur. Tıpkı çürük domates hikâyesi gibi her şey. Hikâyeler ile yola çıktığım doğru olsa da aslında her hikâye yaşanmış olaylar bütünüdür.

Bugün anlatacağım olay gerçek yaşanmış bir olaydır. Geçtiğimiz cuma günü okul bahçesin de gerçekleşen tatsız bir olayı kaleme almak istedim. “Bana bir harf öğretinin kırk yıl kölesi olurum.” Diyen Hz. Ali bizi görse ne derdi acaba?

Okul bahçesinde evladının güneşte kalmasına dayanamayan bir ebeveynin sergilediği şovu izledim. Sadece ben değil öğretmenler, öğrenciler, veliler herkes izledi. Müdürümüz evlatlarımızın doğru yolda ilerlemeleri açısından güzel öğütler de bulunuyorken birden bayanın kendi evladını kayırması bu şekil de olmamalıydı.

Üslupsuz nesiller türedi.

Okul Müdürüne karşı sergilenen tavır, konuşma üslubu asla kabul edilemezdi.

Benim bir sloganım var.

Arsızlığın adı özgürlük!

Dengesiz davranışın adı özgüven oldu.

(Evet durum aynen böyleydi.)

Nasıl bu kadar tükettik benliğimizi, özümüzü yitirmedik mi? Öğretmenlerimizi gördüğümüz de şöyle kendimize çeki düzen verirdik. Velilerimiz de öyle bize ailemiz bunları öğretti. Öğretmen benim gözüm de en kutsal mesleklerin başında gelir. Öğretmenlerimiz ve doktorlarımız bir cana hayat veren değerli meslek gruplarının en başındadır.

Bu tatsız olayı görünce aklıma babacığım ile olan hikâyem geldi. Üniversite de Dekan sekreteri olarak görev alacağım vakit Dekanımıza babam beni şöyle emanet etmişti. “Bundan sonra eti sizin kemiği, benim.” Çok kızmıştım babama, neden öyle diyorsun. Ben neyim de öyle diyorsun, fakülte mezunuyum neyim eksik benim de beni böyle teslim ediyorsun demiştim.

Babam bana o insan Profesör olmuş senin ondan çok öğreneceğin var sabret, çalış, öğren kendini geliştir, dedi.

Bizi yetiştirenler öğretmene bu gözle bakıyordu. Şimdi yeni nesil anne, babaları nasıl bakıyor maalesef gözlerimle görüyorum.

Üslupsuzluk kişilik bozukluğuna yol açar. Bu ebeveynler ile büyütülen çocukları sorgulamak yanlış olur. Öncelik aileleri eğitmekle başlamak gerekir. Ani depresiflik kişinin kendine zarar verdiği gibi çevresini de olumsuz etkiler, toplumu zedeler. Fazla koruyucu ebeveynlik ilişkileri çocuğun gelişimini bozacağı aşikârdır. Öncelik kimsenin özelini ihlal etmeden, yaşam felsefesini benimsemek. Doğru ilkeleri tespit etmektir.

Neye kime zarar vereceği planlanmadan yapılan adımlar, bindiği dalı kesmek için çabalamaya benzer.

Buradan tüm velilere seslenmek istiyorum. Çok hızlı tüketiyoruz, yeme, içme gibi tüketim alışkanlıklarımızdan ziyade insan tüketir olduk. Artık dur diyelim, asla eğitim tüketilmez. Öğretmenlerimiz madenci evlatlarımız değerli taşlardır. Yerin altında karanlıkta maden arayan onlardır. Gizli cevherleri gün yüzüne çıkartacak yine onlardır. Onları yontacak, süsleyecek bizlere sunacak toplumun huzuru, ferahı için nesiller yetiştirecek yine öğretmenlerimizdir.

Eğitime sahip çıkalım, batının aptalca saplantılarını kendimize örnek almayalım. Bakın eskiden annelerimiz, babalarımız komşuları ile iletişim kurarken Hanım, Beyefendi diye hitap ederlerdi. Şimdi bu hitap şekli var mı?

Ayşe Hanım, Mahmut Bey diye konuşurlardı komşuları ile ailem. Asla isimleri ile hitap etmezlerdi. Abla, Ağabey felan demezlerdi. Bu bile insanın insana verdiği değeri, konuşma kültürünü komşuluk ilişkilerinde ki ahlakı gösteriyor. Özümüzü yitirmeyelim. Ahlakımızı tüketmeyelim…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.