Geçtiğimiz Cumartesi günü ABD eski başkanı ve 2024 Başkanlık seçimlerinin Cumhuriyetçi Parti adayı Donald John Trump’a düzenlenen suikast girişimi bana uzak ve yakın geçmişte yaşanan enteresan olayları hatırlattı.
Öncelikle belirtmeliyim ki 20 yaşındaki bir gencin otomatik bir tüfekle Trump’a bu kadar yaklaşabilmesi ve rahat bir şekilde ateş açabilmesi ne kadar büyük bir güvenlik zaafı ise, menfur şahsın hedefini sadece 1-2 santimetre ile tutturamamış olması sadece Trump için değil, bence ABD ve tüm dünya için çok büyük bir talih oldu. Aksi takdirde hem siyasi hem de ekonomik bir kaos çıkabilirdi.
Gelelim bu suikast girişiminin bana hatırlattıklarına.
Plevne Savunması
İçinizden “ne alaka” dediğinizi duyar gibiyim. Biraz sabır! Plevne Savunması 93 Osmanlı-Rus Harbi içerisinde yaşanmış en önemli harplerden biridir. 19 Temmuz - 10 Aralık 1877 tarihleri arasında 145 gün sürmüştür. Gazi Osman Paşa sonunda Ruslara teslim olmuş olsa da yaptığı amansız müdafaa Osmanlıların kalbinde büyük takdir toplamıştır. Devrin padişahı Sultan II. Abdülhamid bu başarılı kumandanını taltif etmek için iki kızını Paşa’nın iki oğluyla evlendirmiştir.
Aslında Rus ordusu Gazi Osman Paşa’nın ordusundan sayısal olarak çok daha fazladır. Ama Ruslar ancak Osmanlı ordusunun mühimmat ve yiyecek stokları bittiği zaman şehri teslim alabilmişlerdir.
Müdafanın başarılı olmasının en önemli sebeplerinden biri Osmanlı askerlerinin Martini-Henry tüfekleriyle techiz olmalarıydı. Martini-Henry tüfekleri, yani meşhur türküde söylendiği gibi Aynalı Martin tüfekleri Sultan Abdülaziz zamanında ABD’den ithal edilmişti. Bu tüfekler zamanın en uzun menzilli (450 metre) ve kaliteli tüfekleriydi. O yüzden Osmanlı askerleri Rus askerlerini çok uzaklardan dahi keklik gibi avlayabiliyorlardı.
150 yıl öncenin teknolojisi ile üretilen Aynalı Martin tüfekleri ile Trump’a ateş eden Thomas Matthew Crooks’un kullandığı AR-15 tüfeklerinin menzilleri hemen hemen aynı. Yani tüfekten az buçuk anlayan birisi bile 450 metre menzil içerisindeki bir hedefin vurulabileceğini bilirken Gizli Servis’in (Secret Service) güvenlik çemberini sadece 100 metreyle sınırlandırmış olması akıl alır gibi değil! O yüzden insanların Gizli Servis’i suçlamaları ve komplo teorileri üretmeleri çok doğal.
Ben Girerim!
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan New York’ta onur konuğu olduğu bir yemeğe iştirak etmiş. Yemeğe katılacakların davetlilerin listesi Gizli Servis’teydi ve listede olmayan hiç kimseyi içeri almıyorlardı.
Kapıda Tayyip Bey’in Türkiye’den gelen koruma ekibi de vardı. Ama uluslararası kurallar gereği ABD’yi ziyaret eden yabancı ülke başkanlarını ABD’nin Gizli Servis’i korur ve o yüzden sorumluluk onlardadır.
Yemekli program için masa almış bir Türk yanında iki arkadaşını getirmiş. Ama getirdiği kişiler listede yok! Gizli Servis içeri alamayız demiş. Bizim Türk ısrarcı olmuş. Biraz da sesini yükseltince Gizli Servis ekibi kıvrak bir hamleyle onu bir anda yüzüstü yere yatırıp bileklerine ters kelepçeyi takmış.
Tüm bunlar olurken Türk Koruma ekibi emir-komuta zinciri gereği olayı sadece izliyormuş. Nihayet oradaki bir Türk yetkili koruma ekibine “şunlara söyleyin de bıraksınlar adamı” deyince onlarda Gizli Servis ekibinden rica etmişler ve o kişi serbest bırakılmış!
S…. Lan!
Üç-beş sene önce Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan beraberinde birçok Bakan ile birlikte ABD’yi ziyarete gelmişti. Türk halkıyla buluşma toplantısının ardından salondan ayrılırlarken vatandaşlar Tayyip Bey ile konuşmak ve fotoğraf çektirmek amacıyla Cumhurbaşkanımız ve Bakanların etrafını sardılar. Gizli Servis görevlileri de bir güvenlik problemi olmaması için hem bu grubu dağıtmaya hem de Türk heyetini hızla çıkışa doğru yönlendirmeye çalışıyordu.
Gizli Servis görevlilerinden birisi Bakan Bey’lerden birini muhtemelen farketmeden ve görevi icabı biraz sert ittirmiş olmalı ki Bakan Bey geri döndü ve o memura “S…. lan” diyerek kızdı! Neyse ki olay çıkmadı sonrasında.