Kavganın aldığı biçim Aydın Doğan ile CHP ittifakının istediği biçim değil; onlar konunun Deniz Feneri ekseninde kalmasını, Alman savcının yazdığı metinde 'zanlı' olarak yer alan Ak Partili politikacılar ve bazı yayın organlarıyla ilgili iddiaların tartışılmasını arzu ediyorlar...
Oysa, görüyoruz, kendi sadık kalemleri bile, patronlarının ticari beklentilerine değinmeden edemiyorlar. Üzerine rezidans kondurulacak Hilton arazisinden rakibe kaptırılan 'İddaa' ihalesine ve izin verilmeyen petrol rafinerisine kadar pek çok alanda Aydın Doğan'ın çıkarlarının darbe aldığını bu vesileyle herkes öğreniyor.
Öğrenen ahali, buna üzülüyor mu dersiniz?
CHP ve Aydın Doğan medyası ne kadar yırtınırsa yırtınsın, halkın dikkati, bir türlü, konunun özü olan Alman savcının iddialarına çekilemiyor. CHP lideri, Esas bunların yazılmaması suç diyor demesine, ancak bir gazetenin ek olarak da verdiği, Aydın Doğan medyasında her gün tekrarlanan iddialarla ilgilenen hiç yok.
Ülkemizin en büyük medya patronu Aydın Doğan'ın ticari hevesleri milletin daha fazla ilgisini çekiyor. Holdingin hisselerinin borsada bir günde bir Hilton bedeli kadar değer kaybetmesi, Alman savcının 'koruma altındaki tanık' programına girmeyi kabullenmiş eski Deniz Feneri çalışanının anlattıklarından daha büyük bir heyecan yaratıyor.
İddianamede geçen belgede 'Başbakanlık' mı yoksa 'Başbakan' mı deniyormuş, yargılananların Başbakan Tayyip Erdoğan'la yanyana çekilmiş fotoğrafları mı varmış? Tayyip Erdoğan'dan başka bunlara da önem veren yok. Orketra şefinin sopasını havada gördükleri için hep bir ağızdan Dinî duyguları istismar ediyorlar, Vicdan hırsızı bunlar gibi sulu sepken hücumlara kendi çevreleri ve mahalleleri dışında kulak veren pek çıkmıyor.
Bu durumu duyarsızlık sanıp daha da köpürüyor saldırganlar...
İnsanların iddialara kulak tıkamaları duyarsızlıktan değil oysa; konuyla ilgisizlik veya herkesin 'hırsız' olmasıyla da bir ilgisi yok sergilenen tavrın... Çok satan ve sesleri gür çıkan gazetelerin, gruba bağlı televizyonların bunca gürültüsüne rağmen insanların konuya onların istediği gibi yaklaşmamasının iki temel sebebi var.
İlki, Almanlar'ın iddialarını Türkiye'ye taşıyanları 'güvenilir' bulmuyor esas etkilemek istedikleri geniş kitleler... Yıllar içinde edindikleri deneyim, belli başlı gazeteler ile televizyon kanallarının dillendirdiği her iddiaya inanmamaları gerektiğini öğretti bu insanlara. Ağızlarıyla kuş tutsalar, etkilemek istedikleri çevreler üzerinde etkili olmaları mümkün değil o gazete ve kanalların... 28 Şubat akıllarına geliyor; Fadime Şahin'ler ve Ali Kalkancı'larla ilgili mizansenler gözlerinin önünden geçiyor...
İkincisi ise suçlanan kuruluş ve kişilerle ilgili... İki tarafı mukayese edip suçlananın yanında yer almayı tercih ediyor insanların bir bölümü. Almanlar'ın suçladığı Almanya'daki kuruluşla aynı adı taşıyan Türkiye'deki örgütün dünyanın dört bir tarafıyla birlikte ülkemizde de ihtiyaç içerisinde bulunanlara ulaşan yardım elini hatırladıklarında... Gördükleri ve bildikleriyle yazılanlar arasındaki çelişki, yayınlara güvensizliklerini bir misli daha artırıyor.
Onlar namına hazin bir durum, ama gerçek: Suçlanan kuruluş gerçekten yanlış işler yapmış olsa bile, konunun üzerine kamikaze gibi giden CHP ve Aydın Doğan medyasının, bu kavgadan galip çıkmasını bu sebeple mümkün görmüyorum.
Her kavga bir gün biter ve taraflar yaralarını sararken en büyük darbeyi kimin aldığı o sırada görülür. Aydın Doğan medyasının yürüttüğü çılgınca kavganın sonunu ise şimdiden görmek mümkün: Bizlerin uzun zaman önce teşhis ettiğimiz CHP'li medya ve CHP'li yazarlar gerçeği, kavgaya ring teşkil eden gazeteler ve kanallar ile kalemlerini itibarlar üzerinde kılıç gibi sallayan kalemler üzerine yapışıp kalacak.
Bakalım CHP+AD medyası denklemi son perdede CHP ve Aydın Doğan'a ne getirecek?