Toplumlar da yavru balinalara benzeyebilir mi?

xxx33

Dün bütün gazeteler aynı ajans haberine geniş yer vermişti.
Buna göre Sydney'in kuzey sahilinde annesini kaybettiği açıklanan bir aylık yavru balina, annesi zannettiği yata sürtünmeye çalışmış.
Avustralya Ulusal Parkı yetkilileri yavruyu uzaklaştırırken göç sezonunda bu tür olaylarla sıkça karşılaştıklarını söylemişler. Sürüyü kaybeden yavruların beslenmek için annelerine ihtiyaç duymaları, bu tür sıra dışı görüntülere neden oluyormuş.
Canlıların bu tür anne ya da baba arayışlarının, sadece balinalara özgü bir davranış olmadığı kesin. Annelerini kaybeden leopar yavrularının, anaç köpeklere anneleriymiş gibi yaklaştıklarını ve hatta emzirildiklerini, doğayı işleyen tematik kanallarda sık sık görüyoruz.
Bu tür arayışlar toplumsal düzeyde ise balinalarınkine benziyor.
Cansız varlıkları, binaları, eşyaları ana ve babalarının yerine koyup, onlara sürtündükleri zaman, öksüzlüklerinin ve yetimliklerinin sona erdiğine inanıyor toplumlar.
Bunu mesela Kuzey Kore'nin müteveffa diktatörü Kim İl Sung'a hala tapınılmasında görmüyor muyuz?

Ölüye tapınma
Kuzey Kore'yi ziyaret eden turistler bile Kim İl Sung'un heykelini selamlıyor, çelenk koyuyor ve ondan sonra turları başlatılıyor.
Bu durumu en iyi değerlendiren kişi ise, ölü diktatörün oğlu olan şimdiki diktatör Kim Dae-Jung...
Bu yavru diktatör hem babasına tapınmayı bir devlet politikası olarak sürdürürken, kendisine tapınmayı da bunun uzantısı olarak sunuyor.
Bu arada halkın yoksulluğu, ülkenin gelişmemişliği, pek konuşulamıyor.
Gelişmiş ve demokrasiyi özümsemiş toplumların, öksüz kalmış yavru balinalara benzemeleri çok zor.
Onların siyasetinde de, tüm toplumsal yaşamlarında da, yarış canlılar arasında oluyor. Yaşayan, icraat yapan, başarısızlıkların ve başarıların sahibi olan kadroların karşısına, yaşamayanlar rakip olarak çıkartılıp, "O yaşasaydı böyle yapmazdı" denilemiyor.
Türkiye'nin demokrasi yolundaki atılımları, toplumun balina yavrularına benzemesi ihtimalini de azaltmaktadır.