Tevazu ve Edep

A. Semih TORUN

Geçtiğimiz günlerde uluslararası düzenlenen bir sempozyuma katılmıştım. Manevi rehberlerden mübarek bir zatın yâd edildiği ve mütevazı insanların rağbet ettiği bir programdı. Takdim ve konuşmalar da tevazu ölçüleri içinde devam etti.

Programda, resmi protokolün yanı sıra Türkiye'nin sayılı hocalarından Gümüşhaneli Lütfi Doğan, M. Emin Saraç, Ahmed Akın Çığman gibi değerli hocaefendiler bulunmaktaydı. Ayrıca üniversite hocalarının da bulunduğu program feyizli bir şekilde devam ederken haddi aşan bir takdim, gönülleri yaraladı.

İlim, irfan ve kemâlat olarak gönüllerde yer etmiş, zevât-ı muhteremin bulunduğu programda bazı üniversite hocaları konuşma yapıyorlardı. Genç sunucu, konuşma yapmak üzere çağırdığı şahsı "hocaların hocası" diye takdim etti. Ben bu ifadeden rahatsız oldum. Başkalarının da rahatsız olduğunu gözlemledim. Hatanın genç sunucuda olduğunu, konuşmacının tevazu ifadeleri kullanarak usulen özür dileyeceğini düşündüm. Ama beklediğim davranış gerçekleşmedi. Şahıs konuşmasını bitirdi. Sunucu yine aynı ifadelerle konuşmacıyı uğurladı.

Konuşmacının kendisi için söylenen abartılı ifadelerden rahatsız olmadığı, sunucunun ise bu konuda uyarılmadığı gözleniyordu. Konuşmacı otuz sene önceki davranışlarını terk edememiş, hocaya saygı ve tevazu konusunda sınıfta kalmıştı.

Dînimiz, melikü'l-emlâk (melikler meliki), müberrâ (çok çok temiz, münezzeh) gibi mübalağalı, abartılı ifadelerin kullanılmasını hoş karşılamamıştır.

Meyve, ağacın dallarının sarkmasına, ilim ise kişinin tevazu sahibi olmasına sebep olur. Tabii ki nasibi olana…

Ecdat ne güzel söylemiş;

İlim meclisinde aradım, kıldım taleb,

İlim en geride, illâ edeb, illâ edeb.

Evlerimizin en nadide köşelerini "Edeb Yâ HÛ" levhaları süsler. Hatta bazen "Edeb Yâ Hû" yazısının altına "Elini, dilini, belini koru." Yazısını ekleyen hattatlar da vardır. Bu şahıslar, Arapça orijinal yazılışı üç harfli olan edeb kelimesinin elifini el, dalını dil ve besini de bel (ar, namus) olarak ele almışlardır.

Edeb bir tâc imiş nûr-ı Hüdâ’dan

Giy ol tâcı, emîn ol her belâdan.

Şâh-ı Nakşibend Hazretleri;"Edebe riayet etmeyen, Allah'ın dostu olamaz."diye buyurmuştur.

Edepten nasibi olan haddini bilir. İlim yoluna girenin ilk öğrenmesi gereken de budur.

Edebi kimden öğrendin diye sorulan zâtın cevabı çok anlamlı: "Edepsizlerden."

"Kötülüğü öğrendim, kötü olmak için değil,

Kötülüğü bilmiyen, düşer içine, iyi bil!"

Özgüven ile kibirli davranışları karıştırmamak lazım. Çocuklarımız pısırık yetişmesin.

Kabul.

Yanlış konuştuğu zaman büyüklerine de hocalarına da doğru olanı söylesin.

Tamam.

Ama usulüne göre…

Gayemiz; sadece doğruyu söylemek ve hataları düzeltmek değildir. Tebliğimizi gönülleri kırmadan yapmalıyız. Önemli olan üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil. Arzulanan, yağmur ve karın zarar-ziyana sebebiyet vermeden faydalı olarak yağmasıdır.

Hikmet; yerli yerince ölçülü davranmak, Hakîm ise hikmet sahibi demektir. Kur'ân-ı Kerim'de kendisinden bahsedilen ve halkımız tarafından da genelde hekimliğiyle tanınan Lokman Hakîm'in; oğluna güzel öğütleri vardır. Oğulcağızım diyerek başlayan hikmetli sözleri ile inananların gönlünde taht kuran Lokman Hakîm'in şu güzel tavsiyelerini sizlerle paylaşmak istiyorum.

İki şeyi hiç unutmamalı, iki şeyi mutlaka unutmalı, dört şeyi de korumalı.

Unutulmayacaklar: Allah'ın büyüklüğü ve ölüm.

Unutulacaklar: Yaptığın iyilik ve gördüğün kötülük.

Korunacaklar: Namazda gönül, yemekte boğaz, halk arasında dil, başkasının evinden göz.

Tevazu ehlini Allah ü Teala yüceltir. Alçakgönüllülük herkesten daha çok ilim erbabına yakışır.

Ehl-i dîller arasında aradım kıldım taleb,

Her hüner makbûl imiş; illâ edeb, illâ edeb.

Ülkemizi beyaza bürüyen karın bereketli, geleceğimizin kar gibi beyaz ve parlak olması dileğiyle…

 

 

Ahmet Semih Torun-Habername

asemihtorun@gmail.com

ahmedsemihtorun@yandex.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.